İdris Kardaş

İdris Kardaş

26 Mart 2018, Pazartesi

AB’yi Kim Temsil Ediyor?

Her fırsatta Türkiye'yi haksız şekilde eleştirmeyi, popülist bir siyaset zemini biçimi olarak alışkanlık haline getirenler mi; yoksa Türkiye'nin önemini bilen, yaşadığı zorlukların ve sorunların farkında olarak daha sağduyulu yaklaşarak, yapıcı yaklaşımları sergileyenler mi AB'yi temsil ediyorlar?

Türkiye'nin terörle mücadelesine içeride ve dışarıda destek verenler mi; yoksa her terörle mücadele operasyonunu boşa düşürmek için demokrasi yada insan hakları gibi işlevsel araçları samimiyetsizce kullananlar mı AB'yi temsil ediyorlar?

15 Temmuz gecesi ve sonrasında halkın demokrasiye sahip çıkmasını görmezden gelerek destek mesajı vermekten, twit bile atmaktan imtina edenler mi; yoksa Türkiye'nin yaşadığı o travmayı anlamaya ve halkın yanında durmaya çalışanlar mı AB'yi temsil ediyorlar?

Listeyi uzatmak mümkün. Ancak 28 üye devletten ve birbirine yakın isimlerle onlarca farklı kurumdan oluşan büyük bir yapının kim tarafından temsil edildiğini bilen beri gelsin.

Avrupa Parlamentosu, AB Konseyi, AB Komisyonu ve diğerleri. Her birinde de birden farklı aktör var aslında. Başkanları bir yandan, raportörleri başka yandan, komiserler bambaşka bir yandan açıklamalar yapıyorlar. Bu kurumlarda Türkiye hakkında konuşmak, hele hele Erdoğan'ı eleştirmek hem en kolay hem de en popüler hareket.

Kendi ülkelerinde her gün yaşanan onlarca insan hakları ihlallerini, İslamofobik saldırları, Camilerin yakılmasını, mültecilerin aşağılanmasını, sınırlarına duvarlar örülmesini, göçmenlerin ziynet eşyalarına dahi el konulmasını, on yıllardır kendi içlerinde yaşayan Afrikalı göçmenlere yönelik insanlık dışı tüm muameleleri, devletlerin bile isteye batırdıkları mülteci botlarını ve diğer nice demokratik ve insan hakkı ihlallerini ilgilendiren sorunları görmeyen kişilerin; Türkiye ve özellikle Erdoğan hassasiyetlerindeki iki yüzlü vıcık vıcık tutumları artık kimseye inandırıcı gelmiyor.

Dolayısıyla aklı başında Avrupalı siyasetçileri ve diplomatları ön plana çıkarmak da bir yol olabilir. Her Türkiye düşmanlığı söylemi kamuoyunda büyük ses getiren, manşetlere konu olan basit bir AB memurunun söylediklerini görmezden gelmek, ciddiye almamak da bazen işe yarayabilir. Zira kimin temsil ettiğine onlar karar veremiyorlar, bari bunu biz belirleyelim.

Bugün AB Konseyi Dönem Başkanı Bulgaristan ev sahipliğinde yapılacak Türkiye-AB zirvesi öncesi iki tecrübeli ismin düşüncelerini alıntılayayım o halde. Biri yıllarca adını duyduğumuz AB Genişlemeden Sorumlu eski Komiseri Günter Verheugen.

Tecrbüeli diplomat özellikle 15 Temmuz sonrası AB'den gelen tepkiyi şöyle özetliyor.

"Almanya ve Avrupa'nın darbe girişiminden sonraki tepkisi, Türkiye'de hayal kırıklığı yarattı. Bu hisleri çok iyi anlıyorum. Benim kendi görüşüm, Avrupa'nın Türkiye'ye dayanışma mesajları iletmesiydi. Bunun esasında doğru bir durum olduğunu düşünüyorum. Ama öyle bir mesaj göremedik. Türk halkının darbe girişimi sırasında gösterdiği tepkinin, Türkiye'de demokratik olgunluğun göstergesi olduğunu düşünüyorum."

Konu çok açık. Demokrasi ve insan haklarını gerçekten düşünen insanların 15 Temmuz'da Türkiye'ye ve sokaklara dökülen halkına destek mesajı vermesi ve yaşananlara karşı devletin ve milletin gösterdiği refleksi iyi anlamalarını bekliyoruz. Bu, esasen iki tarafın güven bunalımının çözülmesi için de çok gerekli.

Türkiye ile ilgili aklı başında değerlendirmeler yapan ikinci ismin dediklerine kulak verelim bir de. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland.

"Kıtadaki sistemiz ve insanlarımızın çıkarlarını korumak için ittifaka ve ortak tutuma ihtiyacımız var. Bunu Türkiye olmadan yapamayız. Avrupa'nın maruz kaldığı sert rüzgarlara verilecek en kuvvetli cevap birlikte dik ve güçlü durmaktır. Avrupa'nın Türkiye'ye, Türkiye'nin Avrupa'ya ihtiyacı var. Birlikte dik durmalıyız."

Jagland'ın bu söyledikleri, amacı bağcıyı dövmek olmayan ve rasyonel hareket etmeyi bir kenara koymamış birçok diplomat ve siyasetçinin de aklından geçenlerdir. Ancak AB kurumları içerisinde bu isimlerin sesleri daha çok çıkmalı. Türkiye'nin özellikle Batı'ya ve kurumlarına olan güven bunalımını bitirecek olan şey, daha aklı başında diplomatların ve siyasetçilerin sadece kendi iç kamuoylarına şov amaçlı demeçleri değil; aklı başında sağduyulu Türkiye yaklaşımlarıdır. Bu sağlandığı ölçüde Türkiye-AB ilişkilerinde ilerleme sağlanabilir. Bunun için de AB'nin, kimin kendisini temsil ettiğine karar vermesi gerekiyor bir an evvel. Bizim de her önüne gelen AB'li memurun açıklamalarını manşet yapmamamız.

SON DAKİKA