AHMET ÖRS

AHMET ÖRS

19 Nisan 2013, Cuma

Bitkiler kendilerini nasıl savunur?

Hayvanların kendilerini savunduklarını biliyorduk, bitkilerin de kendilerince savunma sistemleri olduğunu yeni öğrendim. Düşünüyorum da, yakında sular, onları içmemizi, hava, onu solumamızı, dünya, üzerinde barınmamızı engellemek için toplu direnişe geçerse şaşmayacağım.

Biz kentliler çoktan doğa ile aramızdaki bağı koparttık. Bir zamanlar ülkemizin efendisi olduğuna inandığımız köylüleri de bağından çubuğundan uzaklaştırıp kentlerin kenar mahallelerinde topladık. Doğa ile aramızdaki bağı oluşturacak, bize kuşaktan kuşağa aktarılan çiftçi bilgeliğini ulaştıracak kimse kalmadı.

Bu nedenle de doğa ile ilgili karşımıza çıkan bilgi kırıntıları bizi hayretler içinde bırakıyor. Geçende bir yabancı dergide "Bitkiler kendilerini yedirtmiyor!" başlıklı bir yazı gördüm. Acaba bitkiler ne yapıyorlardı da kendilerini bize yedirtmemeyi başarıyorlardı? Beni kınamayın; o güne dek bitkilerin niçin dikenleri olduğuna bile kafa yormamış, onların varlığını sorgusuz sualsiz kabullenmiştim. Ama okuduğum yazının başlığı hemen zihnimde bir pencere açtı.

İnterneti, bazı kitapları karıştırdım. Meğer bitkilerin kendilerini korudukları silahları sadece dikenleri değilmiş. Bu amaçla zehir de üretiyorlarmış. Örneğin, yaprakları, filizleri ve kabukları zehirli, sofraların vazgeçilmezi patates… Ya da tütün bitkisi; bir tırtıl yaprağını yemeye kalktığında, yaralanmış bölgeleri bitkinin köklerine dek uzanan bir alarm maddesi üretiyor, kısa sürede yapraklara normal zamanlardakinden çok daha fazla nikotin maddesi ulaştırılıyormuş. Biliyorsunuz nikotin aslında sinir sistemi üzerinde çok etkili bir zehir. Tırtıl zehirlenip ölmüyorsa bile, canını kurtarmak için başka bir bitkinin yolunu tutuyormuş. Bu arada hâlâ sigara içmeyi sürdürenlere de kaçan tırtılları örnek almalarını öneririm…

Peki, etyemezler bundan ne ders çıkarmalılar, karnabahar yiyebilmek için onunla savaşa mı girsinler? O kadar da değil. Ama gördüğüm kadarıyla bitkilerin meyvelerini yemek, bitkinin kendisini yemekten daha güvenli. Örneğin elma. Ulaştığım bilgiler, elmanın ağacından koparılıp yenmesini, ağacın dibine düşmüş olanlardan uzak durulması gerektiğini öğütlüyor. Zira elma ağacı toprağa bazı maddeler bırakırmış ve bunlar başka ağaçların, hatta kendi tohumlarının bile yakınında kök salmalarını engellermiş.

Meksika'da yetişen bir akasya cinsi, yapraklarına yaklaşılmamasını sağlayacak farklı bir güvenlik sistemi geliştirmiş; dikenlerine ek olarak, bir karınca cinsi onların korumasını üstleniyormuş. Bu karıncalar böceklerden insanlara dek, ağaca yaklaşanlara saldırıyormuş. Peki, karıncalar neden bu tepkiyi gösteriyor derseniz, kendilerine ideal yaşam ortamı sağlayan bu akasyada yavruluyor, yapraklarının salgıladığı nektar ile besleniyor, bunun karşılığı olarak ağaçtaki örümcek ağları, toz ve mantar sporlarını bile temizliyorlarmış. Java adasında yetişen benzer bir akasya cinsinde hiçbir böcek tutunamayıp düşerken, yaprakları sadece bir cins dost karıncanın yürüyebileceği özel bir madde ile kaplıymış.

Hayvanların kendilerini savunduklarını biliyorduk, bitkilerin de kendilerince savunma sistemleri olduğunu bu vesileyle öğrendim. Düşünüyorum da, yakında sular, onları içmemizi, hava, onu solumamızı, dünya, üzerinde barınmamızı engellemek için toplu direnişe geçerse şaşmayacağım. Doğayı kızdırmaya gelmiyor; zira zamanı geldiğinde bunun öcünü alıyor.

SON DAKİKA