| |
|
|
Ekranların Amok koşucusu Erman Toroğlu!..
Malezya'da Amok adlı bir genç adam bir gün palasını eline alır ve artık her nedense çılgın gibi koşmaya başlar . Sağına soluna bakmadan mütemadiyen koşar koşar koşar. Önüne geleni ezer, çarpar öldürür.
Yıkıcılar
Amok son olarak da bir pazar yerine dalar ve palasını gelişi güzel sallayarak oradaki pek çok insanı paramparça eder. İşte bu hikayeden mülhem, kar zarar hesabi yapmadan her şeyi kıran döken saldırgan ve yıkıcı kişilikler için Amok koşucusu tabir edilir.
Nereden çıktı derseniz?
İyi de nereden çıktı şimdi bu muhabbet derseniz, Star'dan çıktı. Siz, Telegol'ü izlediniz mi önceki gece? İzlemeyenlere özet geçeyim hadi. Programın bir yerlerinde Sevgili Serhat Ulueren kardeşim ister istemez(!) engizisyon papazı ya da sorgucuişkenceci kadrosuna giriverdi ansızın.
Yüreğe keski vurdu
Oysa muhteşem bir televizyon gazeteciliğiyle başladı gece. Telegolcü arkadaşlar haftanın en çok tartışılan adamı olmuş (Anayasa Mahkemesi Başkanı Bumin'den bile çok) hakem Cem Papila'yı canlı yayına getirebilmişti. Soruların kıymık gibi batışı, Serhat' ın fena halde hırçın ve dikine soruları hayli gerdi Cem Papila'yı.
Kritik!..
Ama bu uzun sohbetten aklımda kalıp yüreğime keski batıran esaslı anlar sona doğruydu. Çünkü kamera gönderilmiş, görüş alınmıştı bazı otoritelerden. Özellikle de Ahmet Çakar ve Erman Toroğlu barkodan dışarı düşecekmiş irilikte portreler biçiminde belirip, dehşetengiz mimikler eşliğinde güya " kritik " ediyorlardı hakem Papila' yı.
Çıplak gözle
Aslında Ahmet Çakar'ın söyledikleri de sodalı gazozla gargara edilse bile kolayına yenir yutulur şeyler değildi. "Benim için penaltı kararını verdikten sonra ellerini açıp; 'Ne yapayım, çarem yok' dediği anda bitti Papila efsanesi" diyordu. El insaf çektim içimden. Ben de tribündeydim çıplak gözle hem de olabildiğince yakından gördüm olayı.
Kurt kardeş!..
Adam itiraz eden Trabzonlu oyunculara karşılık olarak; " Ne yapayım hareket bu, kural bu " anlamında yaptı o kol açma eylemini. Ama neylersin ki "Kurt kardeş sen beni yiyeceksin, kafaya takmışsın" hikayesi gibiydi Çakar'ın laflarının başı ve sonu.
Yıkıcı!..
Ama Erman Hoca'nın saldırganlığı harbiden de ulaşılamaz bir yıkıcılıktaydı. Yav önü sonu nedir ki bu işin arkadaş? Bir eski usta hakem, şimdi yaptığı işin gereği olarak; yanlış karar verdiğini düşündüğü bir muvazzaf hakemi eleştirecek.
Kezzap kıvamı
Yani penaltıyı, frikiği, sarı ya da kırmızı kartları, ofsaytı şunu bunu kara kaplı hakem kitabına göre değerlendirecek. Üslup zaten hep kezzap kıvamı, onu biliyoruz. Hatta " yakışıyor haspaya " bile diyebiliriz. Lakin o gece kantarın topu, topuzu değil, tüm cismi sakili kaçtı bir yerlere be agam.
Matkap ucu
Kahvehane ahalisine pek bir matah gelebilecek sözcükleri yan yana sıralarken, hakemliği şöyle dursun, kişiliğinin merkez üssüne darbeli matkap ucu gibi battı çıktı Erman Hoca Papila'nın.
En edeplisi
Son cümlesi ise "Cem futbolu bilmiyor" şeklindeydi ve diğer cümleler içinde kuruluş itibariyle en müeddebi de buydu valla. Siz şimdi benim görüşüme katılır mısınız bilmem ama, Erman Hoca giderek ekranların Amok koşucusu haline geliyor.
Aman haa!..
Dilini, iki kenarı keskin bir pala gibi kıyıcı-biçici kullanıyor. Özellikle de hakem pazarına şuursuzca dalıp, önüne geleni paramparça ediyor. Daha fazla bi şeycikler demem ama son lafım şu ki; bu gidişler iyi gidişler değil Erman hocam. Malum ya zaman kötü!..
|