Euro kısa vadede dolar ve TL karşısında değer kaybını sürdürecek. Orta vadede de istikrar kazanamayacak.
Bu üçlüyle Euro iflah olmaz
Fransa ve Hollanda referandumlardan çıkan 'hayır' sonrası ne kendilerine hayırları olur ne de dünya ekonomisine katkı yapabilirler... Euro ise kısa vadede, dolar ve de TL karşısında değer kaybetmeyi sürdürür. Merkel, Sarkozy ve Brown ile de orta vadede istikrar kazanamaz.
Geçen haftadan bu yana AB'nin geleceği ve buna bağlı olarak da ekonomisi ve parası gündemin ilk sırasına oturdu. AB için "kaotik duruma girildiğini" söyleyenler, "geleceği olmayan bir birlik" tanımını yapanlar ve "50 yıldır alınan yoldan ayrılındı" yorumunu getirenler oldu. Zor bir hafta yaşandı. Bu sözlerde gerçekçilik payı olsa da, bir ölçüde de Fransa ve Hollanda'nın "hayır"larının sıcaklığı hissediliyordu. Kanımca, zor bir süreçten geçilse bile, AB'nin liderlerinin bir araya gelip, konuyu tartışacakları ve sonunda bir çıkış yolu bulacakları kanısındayım. Ancak bu sürecin ne kadar zaman alacağı hepimizi yakından ilgilendiriyor. AB'nin yeni vizyonu ve geleceği kuşkusuz farklı olacaktır. Bu farkın nasıl oluşacağı ise, AB ekonomisinde önümüzdeki dönemlerde ortaya çıkacak gelişmelerle yakından ilgilidir. Gördük ki, artık üye ülkelerin "politik kararlılığı" da bir yere kadar işe yarıyor. Bu kararlılık ekonomik başarılarla desteklenmediği taktirde sonuç vermiyor. Sadece ekonomik entegrasyon kurmak yetmiyor.
SORUN NEREDE?
AB ekonomisi, Euro'nun tek para olarak kullanılmaya başlandığı 2000 yılından bu yana sıkıntılı günler geçiriyor. Bunları sıralayalım:
* Topluluğun büyüme oranı bir türlü istenenistenen düzeye erişemedi. ABD ekonomisinin yıllık yüzde 3 ortalama büyüme hızını yakalamasına karşın, AB 2003 yılında yüzde 0.4, 2004 yılında yüzde 1.7 oranında büyüdü. Bu yıl için yüzde 1.4 gibi düşük bir oran bekleniyor.
* AB'nin büyüme sorununun altında, cari işlemler fazlası vermesi sonucu iç talepte gözlenen düşüş önemli rol oynuyor. Bunun yanında Euro'nun değer kazanması dış talebi frenliyor. Son verilere göre sanayi üretimi Almanya'da hız keserken, Fransa ve İspanya'da durmuş. İtalya'da ise düşüyor.
* Verimlilik düzeyi iyi değil. Avrupa Birliği'nde işgücünün saat başına verimliliği, yıllık olarak, 1980'lerde yüzde 2.3 den, 1990'larda yüzde 1.2'ye inmiş. Bu yılın ilk beş ayında AB'de verimlilik sadece yüzde 0.4 artmış. Bu oran ABD'de yüzde 3'ler civarlarında.
* AB rekabet düzeyini koruyamıyor. Düşen verimlilik ve Euro'nun değer kazanması yanında güçlenen Çin rekabeti, AB'nin dünya piyasalarında güç kaybetmesine yol açıyor. Avrupa teknolojik yeniliklerde de geride.
* Böyle bir ortamda, mali disipline sıkı sıkıya bağlılık, büyümeyi kamu maliyesi politikalarını kullanarak gerçekleştirmeye izin vermiyor. Büyüme olmayınca vergi gelirleri de artamıyor. Buna bağlı olarak gerekli harcamalar da yapılamıyor. Bu kısır döngü 5 yıldır sürüyor.