'Hayır'la Avrupa ekonomisi rekabet gücünü kaybedebilir
AB ekonomisinin çıkışı için iki yol var. Birincisi, küreselleşmeyi bir yana bırakarak içine kapanmak, gümrük duvarları ve diğer tarife dışı engellerle varlığını sürdürmeye çalışmak. Bu yol ile vatandaşlarına, tatili fazla, çalışması az ve fakat geliri yeterli bir hayat sağlamak. İkincisi ise, yapısal reformlarla birlikte büyümeye yönelik makroekonomik politikaları uygulamaya koymak.
* Birinci yolun AB Anayasası'na hayır diyen Fransızve Hollandalılar'ı tatmin edeceği kuşkusuz. Bu durumda ne kendilerine, ne de dünya ekonomilerine katkı yapabilirler. Kendileri çalıp, kendileri oynarlar.
* İkinci yol ise zorluklarla dolu. Önce, maliye ve para politikalarının biraz gevşetilmesi gerekiyor. Bu politika, bütçe açığının artması, Avrupa Merkez Bankası'nın faizleri düşürmesi ve dolayısıyla da yıllık enflasyonun yüzde 2'nin üzerine çıkmasına izin vermek anlamını taşıyor.
Burada yük Avrupa Merkez Bankası'nın üzerine yığılmakta. Yıllardır fiyat artışlarını yüzde 2'nin altında tutmaya çalışan ve faiz indirimine pek niyeti olmayan bankanın bu tutumundan nasıl vazgeçeceği hâlâ soru işaretleri taşımakta. Bunun yanında, AB'nin yumuşak karnı olan yapısal reformların başlatılması da bir ön şart. Özellikle, sosyal güvenlik sistemi dahil, hizmetler sektörüne ve işgücü piyasasına esneklik kazandırılması ve Lizbon'da 2000 yılında varılan mutabakatın derhal yerine getirilmesi gerçekleşmeden, faiz indirimleri yoluyla soruna çözüm bulunulamayacağı bilinmekte. Bu stratejiye değer kaybedecek Euro da yardım ettiği taktirde, iç ve dış talep genişlemesi yoluyla büyüme sağlanabilecek ve verimliliğin düşme eğilimi durdurulabilecek. Bunlar yapılmazsa ve ekonomi de rayına oturmazsa, Avrupa Birliği'ni zor günler bekliyor.