İç hizmet ve dış merak
Şemdinli astsubayları", kimilerinin umduğunun kimilerinin de ummadığının aksine, enteresan ve ağır iddialarla tutuklanmak istendi ve başka enteresan ve ağır maddelerle tutuklandı. Tutuklanmanın mahkûmiyet olmadığını, mahkûmiyet kesinleşmeyince hâlâ "masum" kalındığını ve yargı süreci üstüne konuşup duramayacağımızı bilerek, somut olayı hemen terk ediyor ve soyut biçimde şunun üstünde durmak istiyorum: "Herhangi bir eylemin bireysellik derecesi".
"Aşkın kanunu" yoktur ama çeşitli kanunlar, evlilik, evlilik dışı ilişki, boşanma, aşk cinayeti, tecavüz, taciz vesaire gibi eylemleri karşılar. "Mafya çetesi"nin kendi raconları dışında, bir kanuna uyması, ne bileyim, terör uygulanırken herhangi bir kanunla hareket edilmesi düşünülmez, lakin bunların hepsini "suç" olarak karşılayan kanunlar vardır. Birisinin bir başkasını nasıl seveceğini yahut çetenin nasıl bir silsile içinde "organize" olacağını hiçbir kanun belirlemez. Oysa, askerlikte neredeyse her tanım, her adım kanun maddesi olarak belirlenmiştir. Başka türlüsü de düşünülemez zaten. Anayasa ve diğer kanunların Silahlı Kuvvetler'i konumlandırışı dışında, "İç Hizmet Kanunu" bu işi yapar. Daha çok 35'inci maddesi, "Cumhuriyeti koruma ve kollama görevi" konuşulan ve kimilerince "darbe gerekçesi" diye eleştirilen yahut savunulan Kanun.
"Türk Silahlı Kuvvetleri... silahlı Devlet kuvvetidir" diye başlayan kanun, ayrıntılı biçimde "asker olma"nın çerçevesini, pratiğini ve elbette katı ve kesin hiyerarşisi ile "mutlak itaat" hattını çizer. Toplu şikâyet yasağına, askerlikte doktorluk, mühendislik, avukatlık yapmak için odalara, barolara üye olunması gerekmediğine, hiçbir askerin "siyasi nutuk ile beyanda bulunamayacağı"na işaret eden, mesela "Ateş etmek son çaredir" gibi ilkeleri olan kanun daha başta "emir-komuta"yı belirler. "Nizam", mesela, "tüzük, kararname, yönetmelik, talimname, talimat hükümleri"dir. "Hizmet", misal, "kanunlarda, nizamlarda yapılması veya yapılmaması yazılmış hususlarla, amir tarafından yazı veya sözle emredilen veya yasak edilen işler"dir. "Vazife" ise, "Hizmetin icap ettirdiği şeyi yapmak ve menettiği şeyi yapmamak"tır. "Disiplin" şöyle tanımlanır: "Kanunlara, nizamlara, amirlere mutlak itaat ve astın ve üstün hukukuna riayet".
14'üncü maddesi, hani "Astsubay"ın da ilk hecesi olan "ast"ı, "amirlerine mutlak surette itaate, kanun ve nizamların gösterdiği hallerde de üstlerine mutlak itaate mecbur" kılar. Kesin, kuvvetli ve vurgulu bir hükümdür. Devam eder ve emirleri mutlak surette yerine getiren astın, "haddini aşamayacağı"nı söyler. Elbette, "icradan doğacak mesuliyetler emri verene aittir" diye şart koşarak. "İtaat hissini tehdit eden" her türlü söz ve hareket ise cezalandırılır. 16'ncı madde, "amirin maiyetine hizmetle münasebeti olmayan emir veremeyeceği"ni açık bir dille söyler. Disiplini bozan hallerde ceza verebileceği de bir altta yazılıdır. "Emirlerin ast tarafından değiştirilemeyeceği... bir silsile takip edilerek verileceği" hep İç Hizmet Kanunu'nda hükümdür.
İç Hizmet'i biraz okumuş olan, askerliğin nizam, hizmet, vazife ve emir-itaat-riayet koşullarını, hiyerarşinin katılık ve katiliğini bilen biri, ister asker, ister sivil... Bir askeri meselede hemen şunu düşünür: "Emri kim verdi? Ona kim verdi? İlk emri kim verdi?" Mesela bir "suç", bir kanun ihlali, silsile içinde ortaya çıkmışsa başka; o zincirde kopukluk sonucu çıkmışsa, bireysel yahut hücreselse, lokalse başka bir sorundur. Tabii ikisi de çok ciddidir. Bir eylemin, İç Hizmet Kanunu'nun ihlaliyle mi oluştuğu, yoksa kimi maddelerinin uygulanmasıyla mı ortaya çıktığı önemlidir.
|