Tüketim malı ithalinde tehlikeli artış
Uygulanan kur rejiminin, yürürlükteki ekonomi programının, düşürülen enflasyonun ve elde edilen başarıların istenmeyen bir sonucu dış açıkta ortaya çıkıyor. Türk Lirası'nın değerlenmesi veya döviz kurlarının düşmesi sonucu ithal mallar ucuzlarken yerli malların fiyatı göreli olarak yüksek kalıyor. İhracatçının rekabet gücü azalırken ithal etmek cazip hale geliyor. Bu durum karşısında ihracatçı veya sanayici rekabet gücünü korumak ve maliyetlerini düşürmek için, giderek artan oranda ara malı ithaline yöneldi. Yerli ara malı kullanımından giderek kaçındı. Bu sırada yatırım malı ithalatında benzer bir büyüme gerçekleşiyor. Ama bu kalemde artış zaten istenen bir gelişme, burada bir olumsuzluk yok.
Temmuz sonrası hızlanma İthalattaki hızlanmaya son aylara kadar tüketim malları katılmamıştı. Bu olumlu bir gelişmeydi. Yaz ortasına kadar hatta temmuz ayına kadar tüketim malı ithalindeki artış çok sınırlıydı. Yukarıdaki tablodan görülebileceği gibi, yılın 7 aylık dönemindeki tüketim malı ithalatı yüzde 2.8 düzeyinde artmıştı. Ancak ağustostan itibaren tüketim malı ithalinde hızlanma söz konusu. 7 aydaki yüzde 2.8'lik artışa karşılık son üç ayda yani ağustos-ekim döneminde tüketim malı ihtalatı yüzde 35.6 büyüdü. Bütün ithal kalemlerindeki artışı geride bırakan şaşırtıcı bir büyüme.
Kurun etkisi Ekonomi için korkulan, asıl istenmeyen ithalat patlaması da bu. Çünkü ara malı ithalatı bile, kısmen üretim içinde kullanılıyor. Yurt içinde belli bir katma değer yaratabiliyor. Ama tüketim malına sıra gelince burada sadece ticaretçi kazanıyor. Bunun karşılığında yerli üretim tümüyle dışlanıyor. Tabii bununla birlikte üretim aşamasında katma değer ve istihdam da dışlanıyor. Eğer kur düşüşünden dolayı tüketim malı ithalinde bir artış oluyorsa, bu bir eğilime dönüşebilir. Çünkü kurda olağan dışı bir gelişme olmadıktan, Türk Lirası değer kaybetmedikten sonra, ithal mallar cazibesini koruyabilir. Gümrük Birliği'nde olduğumuzdan ve uluslararası başka antlaşmalara katıldığımızdan dolayı ithalat kısıtlanamaz. Fiyata karşı duyarlılığın önüne kimse geçemez. Ulusal para değerlendikçe veya değer kaybetmedikçe tüketim mallarında talebi yerli üretim yerine yabancı mala kaymaya devam edebilir.
Açığı büyütür O zaman karşımıza dış ticaret açığını büyütecek yeni bir olgu daha çıkabilir. Kurun düşmesinden dolayı ithalatın cazip hale gelmesi nedeniyle 2005 yılında ekonomik büyümenin yarı yarıya azalamasına karşılık ara malı ithalatı yüzde 24 arttı. Büyük ölçüde bu kalemdeki artıştan dolayı toplam ithalat artışı yüzde 21'e çıktı. Şimdi ara malı ithalatı devam ederken buna bir de tüketim malı ithalatı eklenecekse, dış ticaret açığı büyümeye devam edebilir. Üstelik yüzde 5'ler dolayında makul büyüme oranına rağmen böyle bir sonuçla karşılaşabiliriz.
Yeni durum Dış ticaret rakamlarından sonra dün açıklanan cari işlemler dengesi verileri ekim ayında açığın hızında bir durulma olduğuna işaret. 10 aylık cari işlemler açığının 17.1 milyar dolara yükselmesi, yılsonunda açığın 24 milyar doların altında kalabileceğine işaret ediyor. Ancak son üç ayda tüketim malları ithalatının toplam ithalat içinde en hızlı artan kalem oluşu, dış ticarette son rakamlarla ortaya çıkabilecek atmosferi gölgelemeye fazlasıyla yeter. Şimdiye kadar ara malları ithalinde hızlanmaya, ihracatta zorlanmaya ve sonuçta yüksek cari açıklara yol açan düşük kur olgusu, artık tüketim malı ithalatını hızlandırma aşamasına gelmisse, ortada yeni ve ciddi bir durum var demektir.
Sonuç "Şöyle güneşin altında oturup tembellik edelim derken tehlike bizi birden sıtma gibi yakalar" Shakespeare
|