Enflasyon ve faizde yeni dönem
Dün açıklanan nisan ayı enflasyon rakamları başta Merkez Bankası olmak üzere herkesi şaşırttı ve ters köşeye yatırdı. Merkez Bankası enflasyon raporlarında ve faiz kararlarında baz etkisinden dolayı enflasyonun yılın ikinci çeyreğinden itibaren düşüşe geçeceği tahminini yapıyordu. Buna göre de, son toplantıda faizi düşürme kararı aldı. Ancak gerçekleşme tam tersi yönde oldu. Yıllık enflasyon nisan ayında yüzde 1.34'lük artışla yüzde 8.16'dan yüzde 8.83'e sıçradı. Üstelik enflasyonu tek bir kalem, örneğin akaryakıt fiyatları değil, daha çok hizmet sektörleri ve konfeksiyon ürünleri artırmış görünüyor. Yani sektörlere yayılmış, genel bir fiyat artışı söz konusu.
Giyim neden arttı? Üstelik ihracat olanakları kısıtlandığı için zor bir dönem geçiren giyim ve ayakkabı sektöründe yüzde 9.19'luk bir fiyat artışı olmuş. Nisan ayı, yeni sezon ürünlerinin yeni fiyatlardan vitrinlere çıktığı bir ay. Ancak geçen yılki yeni sezon ürünlerinin yüzde 18 KDV'li olduğunu, bu yılki yeni sezon ürünlerinin yüzde 8 KDV'li olduğunu hatırlatalım. Yüzde 10'luk KDV indirimine ve zordaki bir sektör olmasına rağmen yüzde 10'a varan fiyat artışları incelemeye değer bir konu.
İlk yol kazası Nisan ayı rakamları ile Merkez Bankası enflasyon hedeflemesinde ilk yol kazasını yapmış oluyor. 27 Nisan'da yaptığı son toplantıda Merkez Bankası faizleri çeyrek puan düşürürken geleceğe yönelik olarak "Kısa dönemde ise yeni verilerin dikkatle takip edileceği belirtilmelidir" ifadesini kullandı ve mayısta faizlerin değişmeyebileceğinin işaretini verdi. Dolasıyla dün açıklanan enflasyon rakamları faiz düşüşlerine son vermek gibi somut bir sonuç doğurabilir.
Erken seçim mi? Ancak nisan ayı verileri eğer bir enflasyon kabarmasının ilk verileriyse olayı sadece faizi sabit tutarak atlatamayabiliriz. Çünkü dünyada faiz oranları tırmanıyor ve likidite bolluğu dönemi bitiyor. Tam bu sırada Türkiye'nin cari açığı ile dış finansman ihtiyacı artıyor. Buna bir de Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimi eklemek gerekiyor. Başbakan, 13 milyar dolar civarındaki IMF borcunu erken ödeme isteğini ortaya koydu. Bu, IMF ile yolların erken ayrılması, uygulanan ekonomik programın sonlandırılması ve hükümetin elinin serbest kalması sonucunu doğurur. Belki bundan da önemlisi, IMF'yi erken yollama isteği, genel seçimin erkene, bu yılın sonbaharına alınma isteğinin bir göstergesi olabilir.
Seçimle enflasyon çakışması Bunun, yani seçimi erkene almanın artıları ve eksileri var. Ancak enflasyonda düşüşün durduğu, hatta yükselişe geçtiğinin işaretlerinin geldiği bir dönemde, IMF devrede olmayacak. Üstelik bir de seçim ekonomisi uygulanacak. Geniş kitlelerin eline daha çok para geçecek. Daha çok haracama yapılacak ve artan taleple birlikte mal ve hizmet fiyatlarına daha rahat zam yapılabilecek. Seçim ekonomisi ile çakışması enflasyonun tersine dönüşünü ivmelendirebilecek.
Herkes için zor dönem Bu rada öncelikle hükümetin vereceği karar önemli olacak. IMF'yi göndermekten ve seçimi bu yıla almaktan vazgeçerse, enflasyonun üzerindeki baskıyı hafifletebilir. Türkiye, enflasyon kabarmasını nisbeten az hasarla atlatabilir. Eğer seçim bu yıla alınacaksa o zaman Merkez Bankası'nın vereceği tepki kritik bir önem taşıyacak. Kabarmakta olan enflasyonun önünü kesmek için, baştan faiz artışı yoluna mı gidecek, seçim öncesinde olsa da hükümeti rahatsız etmeyi göze alabilecek mi? Yoksa enflasyon ve piyasalardaki faizlerin artışını gecikmeli izlemeyi ve uyumlu olmayı mı tercih edecek? Bakalım yeni yönetimin tercihi hangi yönde olacak? Bu dönem sadece merkez bankacılar için değil, başta hükümet olmak üzere, finansal piyasalar ve tasarruf sahipleri için de zor bir dönem.
Sonuç "Tatlı sarımsak yoktur" Yahudi atasözü
|