kapat
   
SABAH Gazetesi
 
   News in English
   Son Dakika
  » Yazarlar
   Günün İçinden
   Ekonomi
   Gündem
   Siyaset
   Dünya
   Spor
   Hava Durumu
   Sarı Sayfalar
   Ana Sayfa
   Dosyalar
   Teknoloji
   Emlak
   Otomobil
   Detaylı Arama
   Arşiv
   Etkinlikler
   Günaydın
   Televizyon
   Astroloji
   Magazin
   Sağlık
   Kültür Sanat
   Turizm Rehberi
   Cuma
   Cumartesi
   Pazar Sabah
   İşte İnsan
   Sinema
   20. YILA ÖZEL
   Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Mehmet Barlas @ SABAH
 

Yatağın altındaki timsah ya bir paranoya değilse?

Pazar günü Aysel ve Altan Öymen'in 50'nci evlilik yıldönümlerini kutladıkları yemekli davetteydik. Aysel Öymen maliye bürokrasisinde, Altan Öymen de basında, mesleklerine ve ülkelerine üst düzey hizmetler vermiş iki arkadaşımız. Yarım yüzyıllık hayat arkadaşlıklarını, sade çocukları ve torunları değil, onları seven arkadaşları da, aynı coşkuyla kutladık.
Esma Sultan Yalısı'ndaki bu davette, masalarda evlilikten çok siyasetin konuşulduğuna dikkat ettim. Örneğin bizim masadaki çok deneyimli ve Ankara kökenli bir meslektaşım şöyle diyordu:
- Siyasi ortam çok gergin. Başbakan Erdoğan çıkıp "Biz cumhurbaşkanını ulusal bir uzlaşmaya dayalı olarak belirleyeceğiz" açıklamasını yapmazsa, bu gerginlik tırmanır ve ne ekonomik ne de siyasi istikrar ayakta kalabilir. Ayrıca bu tür bir açıklama erken seçim beklentilerini de ortadan kaldırır.
Değişik mesleklerden, farklı sosyal kesimlerden de bu "Gergin ortam"ın yoğun biçimde vurgulandığına her gün tanık oluyoruz. Ancak bu seslendirilen endişelerin, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere, iktidar kadroları tarafından ciddiye alınmadığı kesindir. Çünkü geçmişte krizlerle noktalanan gerginlik dönemlerinde de, o dönemlerin iktidarları gerginliği vurgulayanları sadece "Siyasi muhalefet"in sözcüleri olarak görmeyi tercih etmişlerdir.
Oysa Türkiye'de politika mesleğini seçenlerin, Ortadoğu coğrafyasında demokrasiyi sağlıklı yaşatmanın çok sık yapılması gereken "İnce ayar"lara bağlı olduğunu bilmeleri gerekiyor. Bir başka deyişle bu coğrafyada seçilip iktidar olmak, ne "Muktedir" olmaya, ne de "Siyasi meşruiyet"in kabul edilmesine yetiyor.

PARANOYA MI?
"Halkın egemenliği" gibi klişelere takılmak yerine gerçekleri görmekte yarar var. Örneğin YÖK "Hayır" deyince, hükümet eğitim konusunda adım atabiliyor mu? Ya da Genelkurmay açıklama yapınca, yargı bile rotasını yeniden belirlemiyor mu?
Bu siyasi coğrafyada birileri seçilmiş iktidarı tartışmaya başlayınca, toplumun değişik kesimleri de "Gerginlik var" diye konuşmaya başlıyor. Sonra bir anda iç ve dış tehditler somut biçimde gündeme geliyor.
Eğer iktidar, bu coğrafyada mantar gibi türeyen "Destekçi çevre" ile kuşatılmış ve gerçek dünya ile bağlantıları kesilmişse, siyasi ortamı ve ekonomiyi etkileyen gerginliği, bir "Paranoya" biçiminde algılıyor. Gerginliğin hesabı, medyaya, çıkar çevrelerine falan fatura edilmek isteniyor.
Bu hep böyle olmadı mı?
Demek artık siyasi iktidarlar sadece "Seçilmiş" olmanın veya sadece "İcraat" yapmanın yetmediği bir ortamda, muktedir olmak için öncelikle "Gerçekleri görebilmek" gerektiğini kabullenmeliler.
"Paranoya", olmayan bir tehlikeyi varmış gibi kabul edip endişelenmek anlamına geliyor. Deniz Ülke Arıboğan Akşam'daki yazısında paranoyayı şöyle anlatmıştı:
- Emil Kraepelin tarafından tıp literatürüne takdim edilen bir hastalık tanısı olarak paranoya yüz elli yıllık bir geçmişe sahip olsa da, kelime kökleri antik dünyaya kadar uzanıyor. Eski Yunan'da Para, dış, öte; nous ise, zihin anlamını taşıyor. Zihnimiz olması gereken kalıpların dışına taştığında hayat bir cehenneme dönüşebiliyor. Uzaylılar, ecinniler, öcüler, düşmanlar etrafımızı sarıveriyor. Güvensizlik duygusu ile kıvranıp, bize yönelen tehlikelere karşı savaşıyor ve hayatın anlamını, hayatta kalabilme mücadelesi haline getiriyoruz.

TİMSAH VAKASI
Ama bir de bunun tersi bir algılama durumu var. Yani bir tehlike var olduğu halde bunu yok sayabiliyorsunuz. "Umursamaz"lık denilebilir mi acaba buna?
Bir ruh doktoruna giden adam "Yatağımın altındaki bir timsah beni yemek için bekliyor" diye derdini anlatmış. Aylar süren seanslar sonucu, doktor adamı böyle bir tehlikenin olmadığına inandırmış. Sonra adam muayenehaneye gelmemiş artık. Birkaç ay sonra doktor adamı merak edip, verdiği adrese gitmiş. Adamı sormuş. Ona "O adamı geçen ay yatağının altındaki timsah yedi" diye bilgi vermişler.
Eğer bir ülkede başbakanlar "Benim bir idamlık bir de bayramlık giysim var" diye yine konuşmaya başlarsa, o ülkedeki yatakların altına bakmak, herhalde gereklidir.
Ya da Arıboğan'ın listelediği gibi yapıp, paranoyalarımızla mı yaşayalım:
- ...Her taşın altından bir düşman fışkırıyor. İstilacılar, vatanımıza göz dikenler, ekonomik kriz spekülatörleri, enerjimizin hırsızları, petrol denizinde yüzdüğümüz halde bize petrolü buldurmayanlar, borcular, toryumcular, Sorosçular, Danıştaycılar, çeteciler, El Kaideciler, Fethullahçılar, bölücüler, hortumcular, satılmış danışmanlar, komplocular, Susurlukçular, Ermeniciler, ABD'ciler, Siyonistler, komünistler, darbeciler, liberaller! Çıkın kardeşim hepiniz ortaya! Biz hepinizi sobeledik bir kere, saklanamazsınız diyorum. Bütün halkımız da zaten tehlikenin farkında!

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Askerle polisin arası neden açık olsun ki?   / 05-06-2006
 İnsanı en fazla yamyamlar severler   / 04-06-2006
 Koç'a ve Sabancı'ya sinirlenmek yanlış olur...   / 03-06-2006
 Analog beyinler dijital çağda zorlanıyor   / 02-06-2006
 Bizim uzlaşmamız Ankara-Atina uzlaşmasından daha mı zor?   / 01-06-2006
 "Bakalım ne olacak" diye kriz beklemek alışkanlığı...   / 31-05-2006
 Fatih 19 yaşında altı dili çok iyi biliyordu...   / 30-05-2006
 CHP için öncelik disiplin mi, iktidar olmak mı?   / 29-05-2006
 Kayıp yılların küllerini kime gönderelim ki?   / 28-05-2006
 Hayatta en hakiki mürşit ilim değil midir?   / 27-05-2006
YILMAZ ÖZDİL
Bana mı sordun kemiğini eritirken?
Borç, 248 milyar...
ERGUN BABAHAN
PKK deyince akan sular durur elbette
Kirli bir savaş...
MEHMET BARLAS
Yatağın altındaki timsah ya bir paranoya değilse?
Pazar...
UMUR TALU
Zihin açıklığı
Sırayla gideyim.
Öncelikle Başbakan,...
FATİH ALTAYLI
Çetelerin bahanesi hep PKK
Bazı okurlarımız, Sabah...
ERDAL ŞAFAK
Sağ-sol farkı
Baykal'ın "Demokratik...
Bağdat'taki morgda bir ayda ceset rekoru kırıldı: 1398
Mayıs ayı, Irak'taki en kanlı saldırılara sahne oldu. Hükümet...
Irkçı karşıtı Türk timi
Artan ırkçı saldırılar ve Yahudi düşmanlığına karşı Almanya, Gençlik...
Bir yere gitmem
Bir yere gitmem
Dünya Kupası'nda vitrine çıkacak olan G.Saray'ın Hırvat yıldızı...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Pazar Sabah | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv | Künye | Ana Sayfa
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.
Üretim ve Tasarım   Merkez Bilgi Grubu