Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 29 Ağustos 2007, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

30 yıla dayanan Gül-Erdoğan dostluğu

Gül ve Erdoğan'ın dostluğu, üniversitedeyken Türk Milli Talebe Birliği'ne üye olmalarıyla başladı. Gül'ün, Cemil Çiçek, Ali Coşkun, Abdülkadir Aksu ile dostluğu da o yıllara uzanıyor
"Nerede tanıştılar?" Söz ettiğimiz, Cumhurbaşkanı adayı Abdullah Gül ile Başbakan Erdoğan'ın 30 yıllık dostlukları. 1970'lı yılların ikinci yarısında başlayan ve yıllar sonra Köşk'ten feragat etmeye kadar uzanan dostluğun hikayesi, üniversite ortamında başlar. Üniversitelerin politik gerilim ve şiddetin odağı olduğu yıllarda İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ne giren Gül, tercihini sağ görüşlü Milli Türk Talebe Birliği'nden yana kullanır. Kısa bir süre içinde Birlik'te sivrilir. O yıllarda Başbakan Erdoğan da Gül gibi aktif bir öğrencidir. Milli Türk Talebe Birliği'ni sürekli ziyaret eder, faaliyetlerine bizzat katılır.

İCRA KOMİTESİ'NDE
Erdoğan'ın bu yakın ilgisine kayıtsız kalmayan Birlik, onu orta "Öğretim Başkanlığı"na getirir. Gül ise İcra Komitesi'ne seçilir. Bu dönemde Gül ve arkadaşlarının resimleri sol gruplar tarafından duvarlara asılır ve aylarca üniversiteye girmeleri engellenir. Ancak, solcu gençlik farkında olmadan Gül-Erdoğan dostluğuna katkıda bulunacaktır. Nasıl olsa üniversiteye giremeyen Gül, bu dönemde Erdoğan'la daha sık biraraya gelmeye başlar. Birlikte sık sık paneller düzenler, etkinliklere katılırlar. Milli Türk Talebe Birliği Çatısı altında başlayan bu arkadaşlık 35 yıl sonra iktidara gelecektir. Gül'ün bu dönem siyaset yaptığı bazı isimlerle dostluğu da yine o dönemlere dayanır. Bu isimlerin başında Cemil Çiçek, Ali Coşkun, Abdülkadir Aksu, Nevzat Yalçıntaş gelmektedir.

SİYASETE GİRİYOR
Gül, İstanbul İktisat Fakültesi'nde doktora da yaptıktan sonra bursla gittiği Londra'da iki yıl yaşar. Londra'da da sosyal ve siyasi aktivitelerden geri kalmaz. Fehmi Koru, Şükrü Karatepe ile kısa adı FOSİS olan Müslüman Öğrenci Birliği'nde Türk Öğrencileri Yardımlaşma Derneği'nin kurucuları arasında yer alır. 1991'de büyük oğlu Ahmet Münir'in sünnet düğünü için geldiği Türkiye'de, Refah Partisi İl Başkanı Şaban Bayrak'tan siyasete girme teklifi alır. Gül'ü hep Necmettin Erbakan'ın siyasete soktuğu sanılır. Ancak, Gül'ün aktif siyasete katılmasının altında Erdoğan'ın imzası vardır. Seçimlere hazırlanan RP, Kayseri için güçlü bir aday arayışına girer. RP'nin GİK toplantısında Erdoğan, Hasan Hüseyin Ceylan, Zekeriya Karaman ve Azmi Ateş, Gül'ün RP'ye alınmasını, GİK üyesi yapılmasını, genel başkan yardımcılığına getirilmesini önerirler. Ayrıca, partinin Kayseri birinci sıra milletvekilliği adayı olarak gösterilmesini teklif ederler.

RP GÜNLERİ
Gül önemli görevler üstlendiği RP'de Erbakan'la ters düşmeye başlar. RP kapatılıp yerine Fazilet Partisi kurulur. Siyasi yasaklı Erbakan, emanetçi arayışına girer. Erdoğan, Gül'ün kongrede aday olması için girişimlere başlar ve "Çık, arkandayım" mesajı verir. Melih Gökçek ve Abdüllatif Şener, aday olmayacaklarını belirterek, Arınç'la Gül'ü baş başa bırakırlar. Gül, Arınç'la buluşur. Gül'ün, Cumhurbaşkanı adayı olmasını sağlayan Arınç, o dönem yine Gül'ün önünü açan isim olur. Gül, Kutan'la girdiği yarışı 633 oya karşı aldığı 521 oyla kaybeder. Daha sonra FP de kapatılır. Yenilikçiler bundan sonra Milli Görüş camiasıyla bağlarını kopardılar ve AKP'yi kurmak için kolları sıvadılar.

NECİP FAZIL 'SEVGİLİLERİM GELDİ' DERDİ

Abdullah Gül'ün fikir dünyasının oluşmasında en büyük katkılardan birini şair Necip Fazıl Kısakürek yaptı. Gül, Necip Fazıl'la henüz ortaokul yıllarında tanıştı. Gül, "Büyük üstat" la ilk kez Kayseri'deki bir konferansta bir araya geldi. Yakın arkadaşı Mehmet Tekelioğlu ile Necip Fazıl'ı dinlemeye giden Gül için bu konferans düşünce hayatının önemli bir dönüm noktası oldu. Gül, 1960'lı yıllarda Büyük Doğu Cemiyeti'ni kuran ve ilk şubeyi Kayseri'de açan Necip Fazıl'a bir mektup yazar. 1969 tarihli mektupta Necip Fazıl'a şöyle der: "İslam davasının zerre tavizsiz müdafai üstadımıza İslam davasının Agora meydanlarında sağırların kulağını patlatacak gür seslilikte aksiyoneri, Büyük Doğu gençliğinin ruh gıdası mecmuanızı tekrar çıkarışınızdan dolayı size minnettarlıklarımızı arz eder, hangi şartlar altında olursa olsun, hal neyi icap ettirirse ettirsin, yüzde yüz emrinizde olduğumuzu bildirir, hürmetlerimizi sunarız. Yarın elbet bizimdir. Gün doğmuş, gün batmış, elbet bizimdir. Gül, yıllar sonra Necip Fazıl'a en yakın isimlerden biri olacak, hatta yakın arkadaşı Fehmi Koru ile ziyaretine gittiğinde Necip Fazıl, onları şöyle karşılayacaktı: "Sevgililerim geldi..."

KİLİSEDE NAMAZ KILDI
Gül, Erdal İnönü ve Esat Kıratlıoğlu'nun da bulunduğu bir Türk Heyeti ile 1991'de Strasbourg'a gider. Namaz vakti geldiğinde bir cami arar ama bulamaz. Bu arada gözüne küçük bir kilise çarpar ve "Burası da ibadethane" diyerek içeri girer. Ceketini çıkarır, yere serer ve namaza durur. Üstelik, bu ilk de değildir. 1976'da İngiltere'deki Exeter Üniversitesi'nde okuyan Gül, cami ararken okulun yanında bir kilise görür. İçeriye bakarken göz göze geldiği papaza yakınlarda mescit olup olmadığını sorar. Bunun üzerine papaz temiz bir örtü vererek Gül'e boş bir oda gösterir. Papazın jesti üzerine Gül, İngiltere'de kaldığı sürece beş vakit namazını bu kilisede kılacaktır.

CEMALİM TÜRKÜSÜ AĞLATIR

Gül, üniversite yıllarında çok sevdiği Ziya Olgun Harputlu isimli arkadaşını hastalıktan kaybedince çok üzülür. "Cemalim" türküsünü her dinlediğinde arkadaşı aklına gelir ve gözyaşlarına hakim olamaz. Eski Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Şükrü Karatepe, Cemalim'in öyküsünü şöyle anlatıyor: "Ziya ikimizin de arkadaşıydı, onu çok severdik. Abdullah Bey, önemli olaylar cereyan ettiğinde, sıkıştığında ben yanındaysam hemen 'Cemalim'i söylesene' der." Gül'ün geçmişi araştırıldığında fotoğrafa olan merakı da ortaya çıkıyor. İngiltere'de okurken aldığı Canon marka fotoğraf makinesiyle, manzara ve portre fotoğrafları çekiyor. Siyasete atıldıktan sonra fotoğraf çekmeye pek fırsat bulamayan Gül, Canon marka makineye gözü gibi bakıyor.