Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 15 Haziran 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Artur Antunes Coimbra, Nam-ı diğer Zıco

ZICO

Tutucu tercihleri ve oyun zekâsı içermediği savlanan müdahaleleriyle kimseyi memnun edemese de Zico’nun takımıligin bitimine iki hafta kala şampiyonluk ipini göğüslemeyi başardı. Şaşırtıcı olan, eleştiri oklarının hedefindeki Zico’nun Fenerbahçe’yi son yıllarda en erken zirveye taşıyan teknik adam özelliğini elde etmesiydi.
Acemilik döneminde tarihe geçmek!
Futbolseverlerin soluğunu kesen, en güzel son Dünya Kupası'nın virtüözlerindendi Zico. 1982'nin efsanevi Brezilya takımının orta sahasında "Doktor" lakaplı Socrates'le birlikte başka türlü bir futbolun şiirini yazmışlardı. Zico, Sovyetler Birliği karşısında Sambacıları korkulu rüyadan uyandıran müthiş bir gol atmıştı. Ceza alanı dışında üç boyutluluğun algısını aşan öyle bir vuruş yapmıştı ki, zamanın en iyi kalecisi olarak gösterilen RusRinat Dassaev yerine çakılı kalarak herkes gibi topun ağlara gidişini izlemişti. O güzel takımın İtalya'ya boyun eğmesi sıradan bir yenilgi değildi, tersine futbolda estetik güzelliği öne çıkaran bir anlayışın sonu anlamını taşıyordu.Tüm dünya İtalya'nın şampiyonluğundan çok Brezilya şiirini konuşuyor, ona ruhunu veren Zico'yu "Beyaz Pele" olarak kutsuyordu.

Tam adıyla Artur Antunes Coimbra 88 kez giydiği Brezilya formasıyla 66 gole imza atmış, 1983 yılında Dünyada Yılın Futbolcusu ödü-lüyle taçlandırılmış bir ustaydı. Japonya'da sürdürdüğü oyunculuk kariyerini noktaladıktan bir süre sonra, 1991 yılında ülkesinde Spo rBakanlığı görevine getirilmişti. "Zico Kanunları" olarak bilinen uygulamalarıyla futbolcuların çalışma haklarının korunmasında önemli adımlar atmış, özel kulüplerin kurulmasına önayak olmuş, hatta kendisi de bir kulüp kurmuştu. Ülkesinde 'küçük horoz' anlamındaki "Galinho" adıyla tanınan Zico, 1995 yılında 42 yaşındayken teknik direktörlüğe adım attı.

Daha önce formasını da giydiği Japon takımı Kashima Antlers'da çalıştırıcılık serüvenine başlamakla birlikte 1998 Dünya Kupası için Brezilya Milli Takımı'nın teknik koordinatörlük görevini de yürüttü. Kendisini "Futbolun Tanrısı"olarak niteleyen Japonların milli takım teknik direktörlüğü önerisini 2002 Dünya Kupası sonrasında kabul ederek, takımını 2006 Dünya Kupası'na taşıdı. Grup maçlarındaki büyük çekişmeye karşın Japonya bir üst tura çıkamayınca Zico yeni hedeflere açılmak adına Japonya'ya veda etti. 2006 Dünya Kupası sahibini bulmadan önce, Brezilyalı teknik adam 4 Temmuz 2006'da Fenerbahçe'yle sözleşme imzalıyordu. Sezonu trajik bir biçimde şampiyonluğu yitirerek kapatan Fenerbahçe, 100. kuruluş yıldönümünde bu acının izlerini silme niyetindeydi. Ana omurgası korunan takım yapılan takvi-yelerle zirvenin en büyük adayı olarak gösteriliyordu. Zico'nun takımı nasıl biçimlendirip yönlendireceği merak konusuydu.

Brezilyalı teknik adam, Avrupa'daki ilk ciddi deneyimini daha çok kıta futboluna ısınma ve yarışmacı anlayışa alışma olarak yaşadı. Türk futbol kamuoyu, genellikle uygulattığı oyun felsefesinden tatmin olmadığını ileri sürerek Zico'yu sert bir biçimde eleştirdi. Büyük ölçüde serinkanlı duruşunu korumayı ve doğru bildiğinden şaşmama kararlılığını gösterse de, Zico bu ateşten gömleğin içinde hayli ter döktü. Tutucu tercihleri ve oyun zekâsı içermediği savlanan müdahaleleriyle kimseleri memnun edemedi. Yinede takımı ligin bitimine iki hafta kala şampiyonluk ipini göğüslemeyi başardı. Şaşırtıcı olan, eleştiri oklarının hedefindeki Zico'nun Fenerbahçe'yi son yıllarda en erken zirveye taşıyan teknik adam özelliğini elde etmesiydi. Futbolculuğunda alabildiğine yaratıcı olan, takımının hücum zenginliğini tasarlayan birinin muhafazakâr bir teknik adamlık kimliğine saplanışı hazin bulunsa da, Zico daha sadece yolun başında. Üstelik, olağanüstü kariyerine uygun olarak acemilik döneminde bile tarihe geçmeyi becermiş bir futbol adamı.

Barış Tut / Bahar Kader