Ali Bayramoğlu

19 Ocak 2013, Cumartesi

Kürt sorununda siyaset ve müzakere…

Siyaset aşamasından sonra devreye demokrasi aşaması girmelidir. Demokrasi aşaması toplumun farklı kesimlerinin birlikte, temas ederek ortak bir yarın kurmalarını ifade eder. Bu sadece konuşarak gerçekleşmez, yeni durumları birlikte teneffüs ederek, birlikte yaşayarak, deneyimlerden sonuçlar çıkararak olur.

Yeni yıl beklendiği gibi iki büyük dosyayla açıldı.
Bunlardan ilki Kürt sorunu etrafında yeni gelişmeler yaşanıyor olması. İkincisi Balyoz davasının gerekçeli kararının açıklanmasıyla hem ülkenin yaşadığı "demilitarizasyon" süreci, hem bu sürecin yöntem ve sorunları açısından önemli bir noktaya gelinmesi.
Kürt meselesi herkesin malumu, can yakan, can alan, demokrasi iklimini karartan, yürek ve zihinleri öfkeye bulayan bir sorun.
Bu sorunun milliyetçi bir pistte hareket ettiği, bu milliyetçiliği Kürt siyasi hareketinin taşıdığı ortada… Kürt siyasi hareketi ise yasal, silahlı, kentsel örgütlenmeleriyle, Türk siyasal sistemini sıkıştıran şiddet hamleleriyle tatsız da olsa, çıplak bir gerçek haline gelmiş durumda.
Ne var ki, bu milliyetçi dalganın gerisinde sadece Kürt siyasi hareketi, bu hareketin Kürt alanın kontrol etmek, Kürtlere vasi olmak talebi bulunmuyor. Aynı zamanda ana dilde eğitim, Kürtlerin kendilerini bir ölçüde yönetme talebi gibi ciddi toplumsal ve siyasal talepler de bulunuyor. Bunlara bir tür uluslaşmaya dair talepler adını vermek mümkün.
Ama bundan da ötesi var. Ortadoğu coğrafyasında dört ayrı ülkeye dağılmış olan Kürtler, yeni siyasi dinamikler etrafında bu bölgede kendilerine yer arıyor, yeni ve etkili bir güç olma yolunda ilerliyorlar.
Pek çok gözlemcinin yaptığı 21'inci yüzyılı Ortadoğu açısından Birinci Dünya Savaşı'nda belirlenen sınırların değişmesi ve bu çerçevede Kürtlerin öne çıkacağı tespitlerini hafife almak doğru olmaz.
Irak Kürtleri yarı bağımsız bir haldeler, Türkiye'deki Kürt isyanı ortada, Suriye'de Esat rejiminin inişe geçmesiyle Türkiye'nin güney sınırında bir Kürt enerjisinin açığa çıktığı biliniyor, en nihayet son dönem suskun olsalar da, İran Kürtleri ve örgütlenmeleri var.
Velhasıl Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu ya da baş etmek durumda kaldığı sorunun çapı bu…
Artık Türkiye'de kimse, en keskin milliyetçiler, en keskin militaristler bile iç ve dış düşmanların güdümündeki bir eşkıya hareketinden, sıradan bir terör hareketinden söz edemiyor. PKK'ya yapılan terörist nitelemesi dahi artık başka bir anlam taşıyor, özellikle bu örgütün kullandığı yöntemlerden kaynaklanıyor.
Mesele gerçekten çetrefil…
2013 Ocak ayı sanırız bu çetrefil soruna ilişkin olarak bir kez daha "ne yapmalı, ne yapabiliriz" sorusuna bir tür yanıt verdi.
Bu yanıt İmralı'ya MİT'in temasları üzerinden karşımıza çıkıyor.
Az önce anlatmaya çalıştığım karmaşık bu sorunun ortadan kalkması mümkün değil.
O zaman önemli olan Kürtlerin, Kürt siyasi hareketinin kendisini ve taleplerini ifade etme tarzının değişmesidir.
Bu, ayaklanma, şiddet, meydan okuma gibi tarz ve araçların terkedilmesi, bunların yerini özgür ifade ve örgütlenmenin almasıdır. Şüphe yoktur ki, bunun olabilmesi Kürt hareketi ve toplulukların bu yöndeki iradesini gerektirir. Ama tek başına bu yetmez, bu değişim aynı zamanda devletin buna imkan vermesiyle, Kürtlerin mevcut taleplerini (örneğin yerel yönetimlerin güçlendirilmesini, ana dilde eğitim meselesini) bir miktar kuşatacak şekilde yasal, hatta anayasal yapısını buna göre değiştirmesiyle mümkündür.
İşte bunun adı, "siyaset"tir.
İşte yapılması gereken bu siyasi alanın inşasıdır. Kürt meselesinin, en azından Türkiye'de şiddet safhasından, siyaset aşamasına geçmesidir.
İmralı'yla devletin temasları ne yönde ilerleyecektir bilinmez… Bu sürecin sabote edilip edilmeyeceği de bilinmez…
Ama doğru yol ve tek yol budur.
Peki, bu aşamadan, siyaset aşamasından sonra ne olacak?
Siyaset aşamasından sonra devreye demokrasi aşaması girmelidir.
Demokrasi aşaması toplumun farklı kesimlerinin birlikte, temas ederek ortak bir yarın kurmalarını ifade eder. Bu sadece konuşarak gerçekleşmez, yeni durumları birlikte teneffüs ederek, birlikte yaşayarak, deneyimlerden sonuçlar çıkararak olur.
Model demokratik olacaksa, Kürtlerin talepleri, bu taleplerin ülke bütünlüğü içinde nasıl karşılanacağı yeni toplumsal deneyim, temas, dokunmalar sürecinin, yeni bir toplumsal mutabakatın işi olacaktır.
Balyoz davasının gerekçeli kararına gelince…
Bu mesele önümüzdeki haftalarda uzun tartışmalara konu olacak gibi görünmektedir. Bir taraftan temizlik, diğer taraftan adalet meselelerini kuşatan bu konuyu başka yazılarda ele almak üzere…

SON DAKİKA