Alper Görmüş

24 Ekim 2013, Perşembe

Halk neden turkuazı seçti?

12 Eylül 1980 darbesinin ardından darbe rejimi kendisini Atatürk’le meşrulaştırabilmek için öyle bir Atatürkçülük propagandasına girişti ki, şimdi inanmak size zor gelebilir, rejim gevşemeye başladıktan sonra anlaşıldı ki, bu abartı herkesi Atatürk’ten de Atatürkçülükten de soğutmuştu.

1990'lar boyunca ortalık bu açıdan sütlimandı. Merkez medya bile 10 Kasım'ları tek sütunluk haberlerle geçiyordu...

1990'lardan sonra "laiklik hassasiyeti" üzerinden iktidar kotarmaca stratejisiyle birlikte Atatürk ve Atatürkçülük yeniden bir "litemotif" haline gelmeye
başladı. O kadar ki, 1990'ların başında üniversitelerde yeniden paneller düzenlenmeye başlayınca, biz Aktüel'de (o zamanlar Aktüel'in yazı işleri
müdürüydüm) bu yeni gelişmeye göndermede bulunan bir haber bile yayımladık: "Atam, inanmayacaksın ama..."

Bunu, abartılı tekrarların insan ve insan psikolojisi üzerindeki etkilerini mükemmel bir biçimde gösteren yeni bir haber vesilesiyle hatırlattım...Habere
göre, hızlı tren rengi için yapılan tercih yoklamasında, beklendiği gibi kırmızı-beyaz değil, turkuaz beğenilmiş.

Etyen Mahçupyan, bu tercihi şöyle yorumlamış:
"Ulaştırma Bakanı Yıldırım, topluma sunulan seçenekler arasında kırmızıbeyazın seçileceğini sanmış ama halk büyük bir yüzdeyle trenin turkuaz olmasını
istemiş… Nedeni epeyce açık olmalı: Kırmızı-beyaz renk bileşiminden sıkıldık. Çünkü bayrağın renklerinin her fırsatta önümüze sürülmesi bu imgeyi yıprattı,
neredeyse bir 'görgüsüzlüğün' göstergesi olarak algılanmasına meydan verdi. İnsanlar artık başka renkleri istiyorlar, çünkü bir trenin daha kırmızı-beyaz
olmasını, ya da bir binanın daha Atatürk adını almasını iç dünyalarında 'sıkıcı' buluyorlar. Bu tercih yeknesaklığını kişiliklerine saygısızlık olarak
algılıyorlar…"

Bu işler böyle... Bıktırıcı tekrarların psikolojik etkileri üzerinde herkes bir daha düşünmeli; iktidar dahil.

SON DAKİKA