İdris Kardaş

İdris Kardaş

22 Ocak 2018, Pazartesi

Johnson mektubu şimdi tarih oldu

O günlerde Türkiye ile telefon haberleşmesi kesikti. Ailemin cenazelerini Erzincan'da doğduğum yerde toprağa vermek istedim. Büyükelçi bana Türkiye ile telefon bağlantısı olmadığını söyledi. Dolayısıyla uçak gelemiyordu. Haber veremiyorduk. Sonunda Türkiye'den iki uçak geldi ve yaralılar ile cenazeleri aldı. Çocuklarım hala kanlar içindeydi. Ellerimle yıkadım. Aile kabristanına çocuklarımı ve eşimi gömdüm.

Bu sözler Aralık 1963'te Kıbrıs Lefkoşe'de eşi ve üç çocuğu saklandıkları banyoda, çeteci Rumlar tarafından kurşunlanan tabip binbaşı Nihat İlhan'ın sözleriydi. 2016 Kasım ayında 92 yaşında hayatını kaybetti. Kendisi sahada yaralı askerlere bakarken ailesini kiraladıkları bir eve bırakmıştı. Çocuklarından biri henüz 3 aylıktı.

Tarihe Kanlı Noel olarak geçen bu hadise Türkiye'nin Kıbrıs'a yönelik bir harekat yapmasını gerektiriyordu. Kıbrıs karışmış, Türkiye'de öğrenciler, Ordu Kıbrıs'a sloganlarıyla yürüyordu.

Bu süreçte Rumlar da, Cumhurbaşkanları Makarios'un çağrısıyla 25 bin kişilik yeni bir ordu kuruyorlardı. Türkiye'nin de savaşa yönelik hazırlıkları vardı elbette. 27 Mayıs darbesinin üzerinden henüz 4 yıl geçmişti ve Başbakan İsmet İnönü'ydü. Bu süreçte yapılacaklar belliydi.

Kıbrıs semalarında Türk jetleri uçuyor ancak kara harekatı için çıkarma gemileri gerekiyordu. Genelkurmay'dan gelen gizli bir belge tam da bu konuyla ilgili İsmet İnönü'nün masasındaydı. "Böyle bir müdahaleye askeri bakımdan imkan yoktur." Gerçekten de o sıralar Türkiye'nin çıkarma gemilerinin olmaması büyük bir krizi beraberinde getiriyordu. İskenderun limanında tüm şileplere el konulmuştu ancak bu da binlerce askerin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanabilir, daha Kıbrıs'a çıkmadan şilepler batabilirdi.

Bu sorunlar devam ederken, İsmet İnönü o sıralarda kabine toplantılarından birinden ayrılarak ABD büyükelçisine Kıbrıs'a harekat düzenleyeceklerini söyler. ABD Büyükelçisi haberi başkentlerine iletir. ABD Başkanı Johnson adına İnönü'ye bir mektup hazırlanır. Mektupta iki önemli tehdit yer almaktadır.

Kıbrıs'a müdahalede ABD silahlarını kullanamayacaksınız.

NATO üyesi olmanıza rağmen Sovyetler Birliği, Türkiye'ye saldırırsa biz bir şey yapamayabiliriz.

İnönü mektuba bir cevap verir.

"Sayın Başkan, vazifelerini, haklarını bilen bir millet olarak" diye başlayan mektup "Yardımcı olursanız, Amerikan milletinin tabiatında bulunan adalet hissini kudretli otoritenizle tatbik ettirirseniz meselenin halli mümkündür" diye devam eder.

Burada bir parantez açarak doğru bildiğimiz bir yanlışı da düzeltmek isterim. İsmet İnönü'nün o ünlü "Eğer müttefiklerimiz bizi yalnız bırakırsa, yeni bir dünya kurulur, Türkiye de orada yerini alır." sözü, tehditlerle dolu Johnson mektubuna karşı söylenmiş bir söz değildir. İnönü bu sözü mektuptan önce Nisan 1964 yıllında Time dergisinde söylemiştir.

Mektuptan sonra Kıbrıs harekat yapmaktan vazgeçen İnönü, ABD Başkanı Johnson'un Ankara'ya yolladığı "Air Force One" yani ABD başkanlık uçağıyla Washington'a gider.

5 Haziran 1964 yılında gönderilen mektuptan kamuoyunun, 13 Ocak 1966'da Cumhuriyet gazetesinde Johnson mektubu olarak manşetten verilince haberi olur.

Yıllar sonra 2017 yılında bu kez Suriye'de ABD, kendi paralı askerliğini yapan bir örgüte 30 bin kişilik bir ordu kurulacağını açıklamış bulunuyor. Türkiye, 1964 yılındaki Türkiye değil elbette. Artık ne ABD Başkanı'nın tehdit dolu mesaj göndermeye cesaret edeceği ne de çıkarma gemileri ve savunma sanayi yetersiz olduğu için hakkını arayamayan bir Türkiye yok karşılarında. Aldığı hakaret ve tehdit dolu mektuptan sonra ABD Başkanı'nın uçağına binerek ABD'nin yolunu tutacak bir lider de yok artık.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şu sözleri bu bakımdan tarihidir; "Şimdi artık Amerika'da sınırlarımız boyunca terör ordusu kurduğunu ikrar etmiştir. Bize düşen de bu terör ordusunu daha doğmadan boğmaktır. Topunuz gelin, ne olursanız olun tepenize ineceğiz. Şu an obüslerle vuruyoruz, vurmaya da devam edeceğiz. Kabuğumuza çekilip sizin vurmanızı mı bekleyeceğiz?"

Gerçekten de bunlar sözlerde kalmadı ve "Zeytin Dalı" adı verilen operasyon başlatıldı. Kimseden izin almadan ancak diplomasi ve uluslararası meşruiyetten doğan hakları da elden bırakmadan başarılı bir operasyon yürütüyor Türkiye. Türkiye'nin yaşadığı değişimi, gelişimi ABD'nin anladığından emin değilim. Milli savunma sanayisinden ekonomisine kadar çok daha güçlü ve istikrarlı bir Türkiye var artık.

Son bir ekleme. Cumhuriyet Gazetesi'nin o günkü çaresizliğe karşı kampanya başlatıp "Millet yapar" sloganıyla çıkarma gemisi yapımı için para topladığını da bu arada not edelim. Bugün ise tüm YPG'lilerin düşmanca açıklamalarını, tehditlerini ve manipülasyonlarını manşetten veren bir Cumhuriyet Gazetesi ile karşı karşıyayız.

SON DAKİKA