İdris Kardaş

İdris Kardaş

04 Nisan 2018, Çarşamba

Keşke Kılıçdaroğlu da Muhalif Olsa

Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında, "Bu rezil adamlar..." diye başlayan bir cümle kurdu dün. Kimden bahsediyor diye haber metinlerini okuduğunuzda Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte Hatay'a giden sanatçılar, müzisyenler ve gazeteci insanlardan bahsettiğini görüyorsunuz. Peki ülkeyi yönetme iddiasında olan ve teorik olarak ana muhalefet partisi olması hasebiyle buna en yakın olan bir siyasetçi neden kendi ülkesinin sanatçılarına, müzisyenlerine, gazetecilerine "rezil adamlar" diye nefret kusar. Birlikte bakalım suçları neymiş?

Ülkelerinin varlık yokluk savaşı verdiği terörle mücadelede devlete destek olmak için halkın seçtiği Cumhurbaşkanı ile birlikte Hatay'da sınır karakollarını ziyaret etmiş ve burada tüm ülkenin birlikteliğini, beraberliğini bir şekilde ortaya koymuşlar bu insanlar. Dünyanın önemli güçlerinin meşruiyetini sorgulatmaya çalıştıkları bir sınır ötesi operasyonda, ülkelerinin yanında yer aldıklarını haykırmışlar. Kimsenin niyetini okuyacak değiliz elbette. Ancak ortaya çıkan sonuç budur. Geziye katılan hiç bir sanatçı, müzisyen de aksini iddia eden bir tavır sergilemedi. Dolayısıyla burada rezil olan bir şey varsa, bu insanlara karşı Kılıçdaroğlu'nun bu yaklaşımıdır.

Ancak Kılıçdaroğlu'nun bu hakaret dolu sözleri haber bültenlerine düştükten bir süre sonra olası ittifak yapacağı bir başka partinin başkanı da "Eğer iktidara gelirsek bu sanatçılara selam bile vermeyeceğiz" diye buyurdu. Adına iyi dedikleri bir siyasi partinin genel başkanındaki bu nefret sadece duygusal değil aynı zamanda ötekileştiren, kutuplaştıran bir söylemi ifade etmesi bakımından önemli. Buna benzer bir söylemi 7 Haziran genel seçimleri öncesinde Gürsel Tekin yapmıştı. Hatırlayalım. "8-9 Haziran'da ilk işimiz bu kirli gazetelerin tamamına el koymak olacaktır. Sadece el mi koyacağız, buna bulaşmış bütün iş adamlarından hesabını soracağız"

Hem Gürsel Tekin hem de Merak Akşener'in ifadeleri kurmak istedikleri siyasal ortamı anlamamız bakımından önemli itiraflar. İktidara geldiklerinde gazete kapatmaktan iş adamına tehdide, sanatçıları tecrit edip yok saymaktan ve dolayısıyla tek tip siyasi ortam kurmaktan bahsediyorlar. Topluma vadettikleri nefret, kin ve intikam.

Gelelim en başa Kılıçdaroğlu'nun grup toplantısında yaptığı konuşmanın geri kalanına. "Sanatçı dediğin muhalif olur" diye buyurmuş konuşmasında. Sanatçının muhalif olması gerektiği konusu ayrı bir tartışmanın başlığı. Ancak dediği gibi olsun ve sanatçıların muhalif karakterli olmaları gerektiğini biz de kabul edelim. Kılıçdaroğlu'nun burada kaçırdığı nokta şu; bu insanlar ve daha niceleri zaten muhalif oldukları için Erdoğan'a destek veriyorlar.

Milyonlarca insan; küresel adaletsizliklere karşı ses verdiği için, Afrika ile gönül ilişkisi kurduğu için, Doğu Guta'dan gelen bebeği gönül rahatlığıyla kucağına alabilecek vicdana sahip tek lider olduğu için, Dünya 5'ten büyüktür dediği için, Kudüs kararı BM'de oylandığında Filistinli down sendromlu genci resmi konutunda kucakladığı için, dünyanın denize gömmekten çekinmediği milyonlarca göçmene kapıları açtığı için, Mısır'da darbecilerin yanında inadına durmadığı için ve daha nice dik muhalif duruşu için yanında duruyorlar Erdoğan'ın. Bu bozuk sisteme muhalif en etkili lidere sahip olduklarının farkında milyonlarca insan. Bir solcu olarak gerçek anlamda muhalif bir bilince sahip olsaydınız sayın Kılıçdaroğlu, siz de Erdoğan'ın yanında muhalif olarak yerinizi alır, Hatay'a siz de gider dünyaya karşı direnişimizi selamlardınız.

SON DAKİKA