İdris Kardaş

İdris Kardaş

30 Nisan 2018, Pazartesi

ABD’nin Türkiye Raporu ve AGİT Gözlemcileri

"Türkiye çok partili meclis sistemi ve Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile yönetilen anayasal bir cumhuriyettir. Tek dereceli parlamentosu (Türkiye Büyük Millet Meclisi) yasama yetkisini kullanır. En son seçimlerde Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü (AGİT) gözlemcileri, medya raporlama ve adayların özgürce kampanya yapma kabiliyetlerini kısıtlayan bir kampanya ortamı üzerindeki kısıtlamalarla ilgili endişelerini dile getirdiler."

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın her yıl yayınladığı insan hakları raporunun Türkiye bölümü böyle başlıyor. Gerek dünyada gerek ülkesinde binlerce insanın ölümünden mesul olan, Guantanamo gibi bir garabeti dünyaya meşru cezaevi gibi gösteren ABD'nin insan hakları raporu yayınlamasına gelecek nesiller şaşıracaktır. Bizler kanıksadık biraz. Zira küresel siyasette güçlü olan ülkenin ahlaki egemenliğe de otomatikman sahip olup olmayacağı konusunu sorgulamıyoruz çoğumuz. Sorusunu bile sormuyoruz. Hemen savunmaya geçiyoruz. Zira Batı iyi, haklı, doğru, güzel, adil, demokratik, barışçıl, insani, modern gibi pozitif tüm özelliklere sahip olarak zihnimizde de merkezi bir yere oturuyor. Doğu ise bunların tam tersi olarak kodlanıyor. Dolayısıyla Batı merkezli baktığımız için bu raporlar doğalmış gibi geliyor. Mülteci botlarını batırıp çocuk çoluk binlerce insanı diri diri karanlık sulara gömen AB'nin insan hakları raporları Batı merkezli zihinlerimizde onları doğru, kendimizi de suçlu hissetmemize yetiyor maalesef.

Gelelim ABD'nin hazırladığı rapora. 64 sayfa olarak hazırlanan rapora karşılık bizim ilgili kurumlarımızın bir karşı rapor hazırlaması önemli. İddialara karşı savunma değil ama bu konulardaki doğruları açıklayan bir rapor iyi olurdu. AB ilerleme raporlarına yayınlandıklarında, AB Bakanlığı karşı raporlar hazırlıyordu. Bu da tarihe not düşülmesi açısından değerliydi. Benzeri burada da yapılabilir. ABD'nin hem kendi ülkesinde hem de dünyada yaptığı insan hakları ihlallerini kapsayan bir rapor yazılması da ayrıca fena olmazdı. Siyasetin de elini güçlendirirdi bu.

Fark ettiyseniz ABD raporu, AGİT raporuna atıfla başlıyor. Raporun ikinci cümlesi, Türkiye'deki seçimlere şaibe algısı oluşturmak için kaleme alınmış. Zira bölgedeki en güvenilir seçimleri yapan ülke Türkiye. Ortadoğu ve Kuzey Afrika coğrafyasında böyle seçim yapabilen ülke neredeyse yok. Olmaması da Batı'nın işine geliyor malum. Yoksa Sisi gibi Batı'ya hizmet edenler değil, Mursi gibi kendi halkına hizmet edenler gelirdi. ABD'nin seçimleri hedef almasının bir diğer nedeni de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçimlerden sürekli zaferle çıkması elbette. 15 yıldır katıldığı her seçimi, referandumu kazanan bir liderin, hele ki Batı'nın çıkarlarını öncelemediği için istenmeyen bir liderse, seçimdeki meşruiyetine saldırmak tam da kendilerinden beklenen bir iki yüzlülüktür.

Peki bu AGİT raporları doğruluğu tartışılmaz ilahi metinler midir ki ABD ve AB bunlara atıf yaparak başka raporlar yazıyorlar? Türkiye'de en son 16 Nisan referandumuna gelen AGİT gözlemcileri hazırlıyor bu raporları elbette. Peki kim bu AGİT gözlemcileri? O dönem haber bültenlerinde sıkça yer aldılar, ama tekrar hatırlamak zamanıdır.

16 Nisan referandumundaki AGİT gözlemcilerinden, Almanya Sol Parti Milletvekili Andrej Hunko'nın AB'nin de terör örgütü olarak kabul ettiği PKK bayrağı önünde boy boy fotoğrafı yer alıyordu internet ortamlarında. PKK'nın bir gösterisinde konuşma yaparken çekilmiş bir fotoğraf karesi Hunko'nun yazacağı raporun taraflılığı konusunda bize bir fikir veriyor sanırım.

Başka bir AGİT gözlemcisine bakalım.

Gözlem için Diyarbakır'ı seçen Almanya Sol Parti Milletvekillerinden olan Heike Haensel, PKK'nın terör örgütü listesinden çıkarılmasını talep eden ve bu konudaki her organizasyona katılan bir siyasetçi. Gezi olayları sırasında Türkiye karşıtlığı ile gündeme gelmişti ve eylemlere destek için Almanya'da miting düzenlemişti. Bu kişinin yazdığı rapor ABD'nin Türkiye'yi eleştirdiği raporun ikinci cümlesinde atıf aldı işte.

AGİT gözlemcisi olarak seçilen Danimarkalı milletvekiline bakalım bir de. Birlik Listesi Partisi Milletvekili Danimarkalı Nikolaj Villumsen gözlem için geldiği referandumda "hayır" kampanyalarının öncülüğünü yapmıştı kendi ülkesinde. PKK ile çok yakın ilişkileri olan Villumsen, YPG için yardım kampanyası düzenlemiş ve topladığı yardımları bizzat kendi eliyle Salih Müslim'e teslim etmişti.

Başka bir gözlemci İspanyol Lorena Lacalle. Gözlemci için geldiği referandum öncesi öncesinde HDP mitinglerinde sık sık boy gösterdiği ortaya çıkmıştı. Lacalle'nin sosyal medya paylaşımlarına baktığınızda nasıl bir profil çizdiğini rahatlıkla görebiliyorsunuz. Türkiye'nin parçalanmış haritalarını sık sık paylaşan biri kendisi.

AGİT gözlemcisi olarak Türkiye'ye gönderilen Ana Miranda, halk oylaması öncesinde HDP'nin düzenlediği neredeyse tüm "hayır" mitinglerine katıldığı tespit edildi.

AGİT'in raporuna imza atan heyette yer alan Avusturya Yeşiller Partisi Milletvekili Alev Korun da Türkiye'den nefret ettiğini gizlemiyor hiç. 15 Temmuz darbe girişimine inanmadığını sık sık dile getiren Korun'un, PKK'nın Avusturya'daki eylemlerini organize ettiği, HDP için kampanyalar düzenlediği belirlendi.

Rapordaki diğer isimlerin neredeyse tamamı PKK/HDP ile ilişkili isimler. Çoğu hayır mitinglerinde, daha öncesinde PKK mitinglerine katılmış, konuşma yapmış isimler. Bu isimlerin Türkiye düşmanlıkları, Erdoğan düşmanlıkları her açıdan tescilli. Dolayısıyla bu isimlerin gözlem yaptığı seçim sonucunda yazdıkları raporun nasıl olacağı da en baştan belli değil mi? Ahlaki üstünlüğe sahip olduğunu düşünen AGİT üyelerinin ve onların raporlarından alıntı yaparak, yine Türkiye'yi eleştiren raporlar yazan ABD'nin yaptıklarının bu bağlamda tek bir nedeni var, o da sandıklarımızın meşruiyetini azaltmak.

Devlet, yeni bir seçime hazırlanırken Türkiye'ye gelecek AGİT üyeleri konusunda da artık daha hassas olmalı ve bir ön hazırlık yapmalıdır. Zira gelip gittikten sonra bu kişilerin nasıl azılı Türkiye düşmanı olduklarını anlatmamız bu anlamda bir işe yaramıyor. Şeffaf, tarafsız gözlemcilerin seçimi izlemesi çok önemlidir. Testi kırılmadan önce müdahale edersek, yalan ve taraflı bilgiler uluslararası diğer raporlara bir kanser gibi yayılmaz. En azından biz üstümüze düşeni yapmış oluruz. Onlarda hile bitmez zira.

SON DAKİKA