Mehmet Sait Kılıç

Mehmet Sait Kılıç

23 Şubat 2017, Perşembe

Başörtüsü problemi matematik kitaplarından çıkarıldı!

Eskiden TSK bünyesinde bırakın başörtüsü takıp sivil ya da asker olarak çalışmayı TSK'ya ait alanlara misafir olarak bile girmenin imkân ve ihtimali yoktu.

İlk önce Ağustos 2016'da kışla, orduevi ve gazino gibi askeri alanlara gelen misafirler (asker eşleri) için başörtüsüne yeşil ışık yakıldı.

Ardından Kasım 2016'da TSK'da çalışan sivil personel için başörtüsü serbestisi getirildi.

Dün de Milli Savunma Bakanlığı'nın yaptığı yeni düzenlemeyle Genelkurmay karargâhı, kuvvet komutanlıkları ve bağlı birliklerde görev yapan kadın subay ve astsubaylar için başörtüsü takma yasağı kaldırıldı.

Böyle bir gelişme Türkiye gibi bir ülke için en hafif deyimle devrim niteliğindedir! Bunu da kuşkusuz Erdoğan gibi bir yiğide borçluyuz.

Eskiden TSK'da muvazzaf subayların annelerinin hatta anneannelerinin askerî törenlere başörtüsü takarak katılmalarına bile tahammül edilemezdi.

Oğlunun orduevindeki düğününe sırf başı örtülü olduğu için katılamayan nice anneler gördü bu millet.

Doğrusu askeriyede bu uygulamayı yapmaya çalışan yasakçı zihniyet İsmet Paşa fraksiyonundan gelen zihniyettir.

Bu kafa yıllarca başı örtülü kadınlardan ölesiye nefret etmiştir, etmeye de devam etmektedir.

Bu kafa başı örtülü kadınları, yıllarca başı açık kadınların "eğitimli, kültürlü, modern ve üstün" olduğuna inandırmaya ve onlara bunu benimsetmeye çalışmıştır.

Hatta bu memlekette başı açık kadınlar sırf başlarını açtıkları için batılı olmakla övünüp durmuşlardır.

Bu kafaya göre, başörtüsü takanlar ancak tuvaletleri temizleyebilirler. Ya da benzer işlerde istihdam edilebilir. Onlara göre türbanlılar; cahildirler, görgüsüzdürler dolayısıyla onlar için eğitim şarttır.

Öyle ki, bunlar, türbanlıların Köy Enstitüleri'ndeki gibi bir müfredatla eğitilmeleri halinde başlarını şıp diye açacaklarını düşünürler...

Bu memlekette bürokrat ve memur eşleri başı örtülü kadınları gördükleri zaman önce hakaret ederler sonra da saldırarak onların başörtülerini yırtmaya, parçalamaya çalışırlar. Hatırlarsanız daha birkaç gün önce ressam bozuntusu bir kadın, genç kızımıza saldırarak böyle bir naneyi yemişti.

Geçmişte ülkemizdeki bir kısım medya kuruluşlarının, başı örtülü kadınları hanım ağa şöyle zengin oldu böyle para kazandı ayaklarına yatarak magazin malzemesi olarak kullandığına, onlarla dalga geçtiklerine tanık olduk.

Hatta filmlerde başı örtülü kadınlara yalnızca temizlikçi, hizmetçi ya da aşçı rolleri oynattırılarak filmde türbanlıların tuvaletten, banyodan ya da mutfaktan çıkmaması sağlanırdı. Gerçi hâlâ öyle değil mi?

Keza günümüzde reklamlarda oynatılan bir iki nine dışında bir tane bile türbanlı hanıma rastlayamazsınız. Neyse...

Tabii bu günlere gelmemizde gerek Cumhurbaşkanımızın eşinin gerekse Başbakanımızın eşinin örtülü olmasının büyük payı var. Zira her iki "hanımefendi" de halkımızın muhafazakar kesimini yani çoğunluğu temsil ediyorlar.

Aslında zorla ne kimsenin başını örtmek lazım ne de açmak. Bırakalım da demokratik bir atmosferde herkes istediği gibi giyinsin.

Başmüftü, ırkçı liderin başını zorla örtmeye kalkınca...

Yapılan anketlere göre Fransa'daki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şansı oldukça düşük olan aşırı sağcı Ulusal Cephe lideri Marine Le Pen'in Lübnan ziyareti başörtüsü takmaması nedeniyle krize dönüştü.

Lübnan Başmüftüsü Abdullatif Deryan, Marine Le Pen ile başörtüsü takması halinde görüşebileceğini şart koşunca olanlar oldu.

Marine Le Pen, takması için kendisine getirilen başörtüsünü görünce kafayı yedi. "Ben El Ezher Üniversitesi'ne yaptığım ziyarette bile başörtüsü takmamış bir kadınım burada niye takayım" diyerek tabanları yağlayıp kaçtı.

Hal böyle olunca Başmüftülük de yaptığı açıklamada Marine Le Pen'i türbana sokamadığı için çok üzgün olduğunu falan belirtmiş.

Peki göçmen karşıtı politikaları ile öne çıkan ırkçı Marine Le Pen'in başörtüsü takıp takmaması bu kadar önemli mi yani?

Elbette ki hayır. Her fırsatta Müslümanlara ve İslam'a hakaret eden ırkçı birinin başörtüsü takması en başta başörtüsüne sonra da başı örtülü hanım kardeşlerimize hakaret anlamına gelir.

Dolayısıyla böyle bir protokol kuralı olmaz, olmamalı. Lübnan Başmüftüsüne bu kuralı değiştirmesini tavsiye ediyorum. Zira dinde zorlama yoktur. Nedeni ne olursa olsun başörtüsü konusunda kimse kimseye baskı yapamaz, yapmamalı! Bu iş inanç ve vicdan meselesidir. Nokta!

Bizim yani Müslümanların İslam'ı temsil etmenin sadece başörtüsü ve sakal gibi şeylerle olmadığını artık anlamamız gerekiyor.

İslam'ı temsil etmenin en güzel şekli, ahlaken İslam'ı yaşamakla olabilir.

Zaten görüşü ve inancı belli olan bir kadına başörtüsünü zorla taktırmaya çalışmak kabul edilemez bir durumdur.

Bu tür salakça işler yüzünden Müslümanlar tüm dünya nazarında yobaz damgası yiyorlar. Sığ görüşlü ilan ediliyorlar...

Başmüftü böyle şeyler yapmasın...

SON DAKİKA