Dile kolay, 25 yıl. İnsan ömrü açısından bakıldığında çok önemli bir zaman. Hatta bu yazıyı okuyanların bir kısmı henüz bu yaşa gelmemiştir bile. Evet, otohaber 25 yaşında. İlerleyen sayfalarda ilk günden bugüne otohaber'in gelişimini, okurlarımızın ve sektörün önde gelen temsilcilerinin görüşlerini, otomobil teknolojisinde 25 yılda alınan yolu, Türkiye otomobil sektörünün gelişimini, Türkiye'de son 25 yılda üretilen otomobilleri okuyabileceksiniz. Ben de otohaber ile 25 yıllık ilişkimi anlatmak istiyorum.

Yıl 1991, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü (o zamanki adı Basın Yayın Yüksek Okulu) öğrencisiyim. Babamın otomobil yedek parçası ticareti yapması nedeniyle zaten çocukluğumdan beri otomobillerle iç içe biri olarak otomobillere dair ne bulursam okumaya çalışıyorum. Ve haftalık bir otomobil dergisi çıkacağını duydum. Tabii otohaber'in çıktığı gün sabah okula giderken ilk iş gazete bayisine uğramak oldu. Bu her hafta bir ritüele dönüştü. Yani otohaber'in ilk okurlarından biriyim. otohaber'den bir yıl sonra rakibi Auto SHOW piyasaya çıktı. Bu kez her hafta iki dergi almaya başladım. Kaderin bir cilvesi olsa gerek, 1994 yılında karşıma çıkan fırsatı değerlendirip Auto SHOW'da çalışmaya başladım. Gazetecilik mezunu bir otomobilsever olarak bir otomobil dergisinde çalışmak bir hayalimin gerçekleşmesi gibiydi. Bu kez otohaber rakip dergiydi ve haber ile testlerde otohaber'deki meslektaşlarımı atlatabilmek için mücadele ediyordum.

Yanlış hatırlamıyorsam 1996 yılıydı. otohaber'in o zamanki genel yayın yönetmeni Ahmet Çelik'ten iş teklifi aldım ve şartlarda anlaştık. Auto SHOW'dan ayrılma hazırlığı yaparken masa telefonum çaldı ve telefondaki ses bana Mehmet Demirel'in görüşmek istediğini söyledi. Yani otohaber'in dahil olduğu dergi grubunun genel müdürünün. 2 yıllık bir muhabiri bir genel müdür niye arar ki? Meğer iki şirket arasında centilmenlik anlaşması varmış ve Auto SHOW benim otohaber'e geçmemi istememiş. Dolayısıyla 2004 yılında yazı işleri müdürlüğü görevimden istifa edene kadar Auto SHOW dergisinde çalıştım. Bu süre zarfında gözümüz hep otohaber'in üstündeydi. Satışlarda öne geçebilmek için herkes kafa patlatıyordu. Keyifli bir rekabetti. Rekabet de kaliteyi artırıyordu.

Auto Start adlı bir derginin kuruluşunda bulunup genel yayın yönetmenliğini üstlendikten 1 yıl sonra, 2006 yılında otohaber'in içinde yer aldığı, şimdiki Turkuvaz Dergi Grubu'ndan gelen teklifle auto motor & sport dergisinin genel yayın yönetmeni oldum. Artık otohaber ile kardeş bir derginin başındaydım. Biri haftalık biri aylık iki otomobil dergisinin sinerji için çalışabilmesi için mesai harcarken otohaber'deki meslektaşlarımızla bolca yardımlaştık.

Takvimler Ocak 2014'ü gösterdiğinde kendimi otohaber'in genel yayın yönetmeni koltuğunda buldum. 25 yıl önce ilk sayısından itibaren okuduğum, 20 yıl önce ilk iş teklifini aldığım otohaber'de çalışmak için 18 yıl daha geçmesi gerekiyormuş. Günün şartlarına uyum sağlamak başarının sürekli olmasını sağlar. Bu nedenle ilk işimiz otohaber'i aylık otomobil dergisi haline getirmek oldu. Sonuç olarak bugün otohaber, Türkiye'nin en çok satılan otomobil dergisi unvanını taşıyor ve bu unvanı bırakmaya niyetimiz yok. Bu başarıda sadece yazı işleri kadrosunun payı olduğunu iddia etmek çok büyük haksızlık olur. Aksine, Turkuvaz Dergi Grubu yönetiminden pazarlama bölümümüze, reklam bölümümüzden matbaamızdaki çalışma arkadaşlarımıza ve tabii her ay bizi zamanında Türkiye'nin dört bir yanındaki satış noktalarına ulaştıran Turkuvaz Dağıtım Pazarlama ekibinin bu başarıda payı var. Ama tabii ki en büyük pay siz değerli okurlarımızın. Yıllardır otohaber'i takip eden, yanlışlarımızı ve eksikliklerimiz içtenlikle belirtip bizim daha iyi bir dergi hazırlayabilmemizi sağlayan değerli okurlarımıza ne kadar teşekkür etsek az. Otomotiv sektörünü de unutmuyorum tabii. Özellikle test ve karşılaştırmalardaki hassasiyetimize, samimiyetimize ve tecrübemize güvenen, otohaber'i her şartta destekleyen otomotiv sektörüne de teşekkürler.

Nice 25 yıllara…