|
|
|
|
|
|
'Gavur İzmir' yanarken kapıda bir kadın belirdi
Mustafa Kemal, İzmir'de Yunanlılar'ın kaçışını izliyor. Gayri müslimler oturduğu için Gavur İzmir denen bölge cayır cayır yanıyor. Gazi keyifsizdir... Peki ısrarla onu görmek isteyen kadın kimdir?.
Hızla vuran pencere kanatlarının, gerisinde iki erkek duruyordu. Deniz tarafı hafif bulutlu idi. Rüzgarın esintisi ile sokakta meydana gelen tozların oluşturduğu tuhaf bir koku vardı. Pencerenin önünden geçen bir kağnı arabasının tahta tekerlekleri, yağlanmadığı için, ağlıyormuş gibi ses çıkarıyordu. Uzaklardan gelen gürültü, rahatça dönen tekerleklerin sesi ile karışarak adeta bir inilti halini alıyordu. Taş döşenmemiş çamurlu yolda öküzlerin zor adım atarak ilerlediği yolda aynı tempoda ve seste diğer arabaların geçişleri akşama kadar sürüp gitti.
SUÇU BİZE ATACAKLAR Sonra, yine deniz tarafından gelen sesler işitilmeye başlandı. Bu sesler; tüfek sesleri, evlerin yıkıldığını andıran patlama olarak duyulan gürültüler ve çığlık sesleri idi. Bu gürültüler; yorgun düşüp kesildiğinde sanki akşamın geldiği haberini veriyor gibiydi. Diğer taraftan kayalara vuran dalgaların hışırtısını andıran sesler de geliyordu. Pencere kenarında oturan adam sordu: - Hala yanıyor mu? Diğeri cevap verdi: - Yanıyor. Şehirde yangın sürüyordu. Artık deniz tarafında, ufukta güneş batmış, akşam olmuştu. Loş karanlıkta yalnız gözle görülecek kadar uzaklıkta yangın alevleri görülebiliyordu. Aynı zamanda, İzmir göklerini sarı ve kızıl bir renk kaplamıştı. Büyük bir patlama ile çöken binaların üstünü yumağa benzeyen dumanlar gölgeliyordu. Odadaki erkeklerden biri sordu: - Bizim evin etrafında yangın yok, değil mi? - Hayır hiç yok. Yalnız gavur İzmir alevler içinde. - Kim yaktı? Diğer erkeğin iki eli çaresiz biçimde birbiriyle çarpıştı. - Paşa, halbuki bilmek gerekir. Sarışın olan erkeğin ağzından çıkan güçlü sözleri şöyleydi. "Tarihten önce de olduğu gibi sorumluluğu üzerimize yükleyecekler. Biliyorsun ben toplu ölüm ve yangın için emir vermedim." - Biliyorum Gazi Paşa hazretleri sen emir vermedin. Fakat hiçbir zaman Hıristiyanlar'ın mı yakıp yakmadığını da bilemeyiz. Sakarya'dan denize kadar olan alanlarda Yunanlılar'ın topraklarımızda yaptıkları korkunç kötülüklere karşı, besledikleri intikam alma hırsı yüzünden belki bizimkiler olabilir ki, ama onları kim durdurabilir? Gazi hazretleri siz gördünüz, bu barbarlar neler yaptılar. Kaçarken tüm köyleri yaktılar. Evlerin tümünü yıktılar, hayvanları telef ettiler, kadınları çocukları katlettiler, kuyulara zehir attılar, camileri kirlettiler, şehirleri de elbet bunlar yaktılar. Bu olanlardan sonra, mucize bekleyemeyiz. - Paşa hazretleri, onlar Yunanlılar biz Türk'üz. - Bizimkilerin yaktığını söyleyemem. Çünkü anlamsız olur. İzmir artık bizim ve bizim kalacak! Bu durumda İzmir'i yakmakta bizim bir çıkarımız olamaz. Bir evin bile zarar görmesini düşünemeyiz.
BU SON İNTİKAMLARI... - Onlar yaktılar. Yunanlılar yaktılar. Bu onların son intikam hareketi. - Kabul ediyorum ama onlar canavar... Bu iki erkek sonra sessiz kaldılar. Üzüntü ile yangının dumanlarının etrafı sarmasını seyrettiler. Yangın külleri rüzgarın etkisi ile yüzlerine çarpıyordu. Deniz tarafından sürekli gürültüler geliyordu. İnsanlar bağrışıyorlar, tüfekler atılıyor, evler yıkılıyor ve gemilerin düdüklerinin çığlık gibi sesleri gecenin içinde yükseliyordu, Biri, odaya girdi. - Gazi Mustafa Kemal hazretleri! - Kim o? - Bir bayan dışarıda bekliyor ve limandan gelen kurye de dışarıda efendim.
|
|
|
|
|
|
|
|
|