Değerlenmiş döviz kuru ve uyum
Bir önceki yazımda, diğer ülke paralarına kıyasla değerlenmiş iç para nedeniyle makroekonomik uyumun nasıl sağlanacağı ve yeni dengenin nasıl kurulacağı üzerinde durmuştum. Özellikle, uyumun kaliteli mi, yoksa düşük kaliteli mi gerçekleşeceğinin etkilerini tartışmıştım. Reel sektörün katkısı olmadan faiz ve döviz kuru ile kurulacak dengenin sorunlar doğuracağının altını çizmiştim.
Düşük kaliteli uyum Fiyat yoluyla, yani döviz kuru ve faiz kullanılarak sağlanacak uyumun süresi ve hızı "güven" faktörüne bağlıdır. Eğer dış ve iç çevrelerce hükümete güven duyuluyorsa, ülkeyi idare edenler, ekonomiye karışık sinyaller göndermiyorlarsa, seçim yakın değilse, uygulanan program ve sonuçları başarılı ise uyum zaman içinde ve yavaş yavaş gerçekleşmektedir. Bu süreçte, reel kur değerlenmesi ile beklenen kur değerlenmesi arasındaki farkın azaltılması en hayati noktadır. Bunun için ise nominal ve reel faiz oranlarının azaltılarak nominal döviz kurunun yükseltilmesi sağlanabilirse , uyum "şok" olmadan, "yavaşça" ve fakat "kalitesi düşük" bir biçimde ortaya çıkar. Aksi takdirde, şok niteliğinde ve ekonomik krizi de beraberinde getiren bir süreç sonunda uyum gerçekleşir. Türkiye'de döviz kurundaki reel değerlenmenin, reel efektif döviz kuru endeksine göre ve 2001 yılı sonuna kıyasla yüzde 30'u aştığını biliyoruz. Yine biliyoruz ki, bu oran bize sinyal veriyor, yol gösteriyor. Ekonomik ve politik istikrar devam ederse ve dalgalı kur rejimi bu haliyle sürerse, Türk Lirası'ndaki reel değerlenme önümüzdeki dönemde artarak devam edecektir.
Uyum nasıl olacak? Türkiye tabii kaynaklara dayanan bir ekonomiye sahip değil . Meksika veya Rusya gibi petrol gelirleri ile sorunu çözemeyiz. Değerlenen döviz kurunu Avrupa Birliği'ne tam üye olma kozu ile yabancı sermaye çekerek çözen Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya gibi yapamayız. Avrupa Birliği ilişkilerimiz kesin çizgileri ile henüz şekillenmedi . Bu nedenlerle uyum, ya reel sektöre ya da fiyatlara bağlı olacaktır. Reel sektörün öncülüğünde "kaliteli uyumu" gerçekleştirmesi, halen etkin çalışma düzeyine sahip olmayan bir finans sisteminin mevcudiyeti nedeniyle oldukça zordur. Reel sektör ise ihracat yoluyla yapabileceğinin azamisini yapmakta ve giderek zorlanmaktadır. O zaman diğer seçenek olan düşük kaliteli bir uyumun, zaman içinde fiyatlarla yapılabilmesi gereği ve gerçeği ile karşılaşıyoruz. Bu ise döviz kuru düzeyi ve faizlerin bu uyumu sağlamak için çizecekleri yöne bağlı. Kamu borcu yüksek ve sıcak paraya davet çıkaran ülkelerde bu yönü bulmak zor. Bıçak sırtında bir hareket. Her an her tarafa düşebilirsiniz. Nitekim, Türkiye bu evreyi yaşıyor.
|