Turkcell'i devlet aldı!
Çukurova'nın, 3.1 milyar dolarlık bir operasyonla Turkcell'de yönetimi TeliaSonera'ya vermesini hangi başlık en iyi anlatıyordu: "Turkcell artık Türk değil" başlığı nasıl? Kimi gazete ve televizyonlar bu başlığı kullandı. Yanlış mıydı? Sonuçta, Turkcell'in kontrol hissesi, yerli sermayeden yabancı sermayeye geçiyordu. Yani başlık doğruydu. Yine de elimiz varmadı. Başlığın "olumsuz" çağrışımlarından çekindik açıkçası. Pek çok kişi gibi biz de tarifi zor bir kaybetmişlik duygusu yaşıyoruz. Kuşkusuz, Türkiye'de yabancı sermayenin hâkim olduğu pek çok şirket var. Geliyorlar ve Türk şirketlerine ortak oluyorlar. Satın alıyorlar. Hiçbirine bu denli güçlü duygusal tepki verilmedi. Peki ama neden Turkcell'deki hisse değişimi "ruhlarımızda" yara açıyor? Birinci faktör Turkcell'in Türk müteşebbisler tarafından geliştirilmiş bir marka olmasından kaynaklanıyor. İkincisi Türk şirketi olarak New York Borsası'nda işlem görmesi gurur veriyor. Daha da ötesi, 24 milyon abonesiyle Türkiye'nin önemli bir değeri olarak görülüyor. Ayhan Önay adlı okuyucunun yolladığı email'de dediği gibi: Hiç yurtdışındayken cep telefonunuzu açtığınızda Turkcell'den gelen; o ülkedeki elçiliğimizin telefon numarasını, acil durumlarda Turkcell'e nasıl ulaşabileceğinizi bildiren hoşgeldiniz mesajını okudunuz mu? Neler hissettiniz? Uzakdoğu'da meydana gelen tsunami felaketi sırasında o bölgede bulunan abonelerine ulaşmaya çalışan, aileleri adına araştıran bir Turkcell size bir şeyler ifade ediyor mu?" Duygu yoğun bu tip değerlendirmeler yabancı düşmanlığı barındırmıyor. Hepimiz oyunun kurallarını biliyoruz. Güçlü olan büyüyor. Zayıf olan küçülüyor. İnsanın içini karartan tablo şu: "Devlet telekomünikasyon alanından çıksın özel sektör güçlensin" diye politikalar yürütürken, Turkcell'de yönetim hissesi, İsveç ve Finlandiya devletine ait TeliaSonera şirketine geçiyor. Evet. Belki ilk kez duydunuz. Turkcell'in yönetimi, İsveç Hükümeti'nin yüzde 45.3'üne sahip TeliaSonera'ya geçiyor. Aynı şirkete Finlandiya devleti de yüzde 13.7 oranında ortak. Türk Telekom'un İsveç, İtalya, Finlandiya veya Almanya'da GSM şirketine birkaç milyar dolarlık teklif verdiğini hayal edelim. Emin olun, teklifi alan ülkenin kamuoyu ayağa kalkardı. Hatırlıyorum. Almanlar, 1999 yılında İtalyan Telekom için 81 milyar dolar (piyasa değeri üzerinden) teklif vermişti. Hâkim hissedarın Alman devleti olması alerji yarattı. Sonra İtalyan Telekom, 2001 yılında Pirelli ve Benetton liderliğindeki konsorsiyuma çok daha düşük fiyatla (yanılmıyorsam 6 milyar dolara) satıldı. Batı bu çapta satın almalarda mutlaka ulusal bir politika belirliyor. Biz ise köşeye sıkıştırılmış, başka hiçbir çıkışı kalmamış yerli bir grubun sessiz çığlığını duymamızlıktan geldik. Bugün hisse satış operasyonunu benimsemeyenlerin dün aynı grup için "niye batmıyor, niye mallarına el konulmuyor" dediklerini de hatırlıyorum. Bu satışa karşı mıyım? Samimi söylemek gerekirse, Turkcell'in hâkim hissedarlarının Türk kalmasını tercih ederdim. Ama artık çok geç. Dün Çukurova Grubu'nun üst düzey bir yöneticisi ile duygularımı paylaştım. İlginç açıklamaları oldu. Bundan sonra ne planladıklarını, Turkcell'de yeni yönetimin nasıl ve kimlerden oluşacağını anlattı. Yarın bu görüşmenin detaylarını size aktaracağım.
|