|
|
|
|
|
|
Afrodit ya, yüzümüze bakmadı
* Okan'ın çok işine yaramadığımı düşünüyorum. Çok çeşitli insan geliyor; mesela Yıldo ile iki Hatemi'yi yan yana getirmek başlı başına bir çiçek kompozisyonu gibi. * Yıldo bana çok enteresan gelen bir sima değil açıkçası. O programın en güzel tarafı; Hatemiler'in temposuyla Okan'ın temposuydu. İçimden ona çok gülüyordum. Onlara ne sorarsanız cevap pek bir yavaş geliyor. * En çok Banu Alkan'a hayret ettim. Kadıncağızın film çevriliyor gibi bir hali var. Beni selamlamayan tek kişi o oldu. Alınmadım çünkü kimseyi selamlamadı. Göz göze de çok gelinmiyor. Bakacağı zaman ayna varsa yalnız oraya bakıyor. Galiba bir insana bakma alışkanlığı ve ihtiyacı yok! Çok değişik bir insan... E ben onu bir daha nerede göreceğim, göremem. Programdan sonra bir hanım koştu geldi, "Ah ben size bayılırım" dedi. "Siz kimsiniz?" dedim, "Ben ablasıyım" dedi. * Okan çok seviyor Banu Alkan'ı. Dedim ki; "Valla benim bir şüphem var; Okan beni her programına çağırır konuk olarak, kadın olarak da birini çağırıyor, aramızda bir benzerlik mi var şüpheleniyorum." "Ne o" dedi? "Banu Alkan" dedim, salonda kıyametler koptu. Yani bir muziplik sebebi olabilir Okan'ın beni oraya çağırması... * O program benim tam gideceğim yer. Oraya gitmek istemeyen bir gazeteci nasıl bir gazetecidir, nereye gitmek ister acaba? Mesela Yıldız Tilbe, giderken yaşlıların elini öpüyor. Öbürü gelmiş yüzünüze bakmıyor; Afrodit o çünkü, tabii. '
|
|
|
|
|
|
|
|
|