|
|
Niye inanalım ki? (3)
Niye inanalım ki? (3) Yukarıda sözünü ettiğim yazımın bir yerlerinde "Artık şüpheci oldum, inanmaz oldum. Bundan daha kötü bir şey olmadığını da belirteyim. Oysa inanmak ve güvenmek insanın en büyük konforudur" demiştim. İşte size bir olay daha... Uzunca bir süre önce Yılmaz Erdoğan'ın evleneceği haberi geliyor kulağımıza. Kendisine ulaşamayınca ortağı, yol arkadaşı Necati Akpınar'ı arıyorum. "Asla öyle bir şey yok. Yılmaz Çeşme'de." diyor. Ben de "Eğer sen yok diyorsan benim için doğrudur" diyorum ve hayatımın en büyük haberini (!) böylelikle kaçırıyorum. Üç-dört gün sonra haber bir başka gazetede çıkıyor. Ve Necati Akpınar arayarak özür diliyor. "Niçin?" diye soruyorum, "Ne gerek vardı yalana?" "Çünkü Yılmaz, Güneydoğu meselesi ile ilgili barış mektubunu kaleme almıştı. Evlilik olayının bunun önüne geçmesini istemedi." Ne diyeyim? Hiçbir şey söylemiyorum. Söylesem ne olacak ki? Ne değişecek? Görünürde bir şeylerin önüne geçmemesine çalışılan şeyler gerçek hayatta gerçekten öne geçmiyor mu? Hayatlar bu kadar 'projeproje' mi yaşanıyor? diye düşünüyorum... Unutmuyorum yalanları... Ama hayatların bu denli proje hayatlar olduğuna da inanmak istemiyorum. Söz 'SÖZ'dür ve daha kıymetli bir şey yoktur diye düşünüyorum. Çünkü söz insanı anlatır... Üstelik Yılmaz Erdoğan hayatta yaptığı her işi 'söz'le anlatır. Oyunlar yazar, şiirler yazar, mektuplar yazar...
*** Geçtiğimiz perşembe günü gazetemizde Yılmaz Erdoğan'ın evleneceği Belçim Bilgin'in hamile olduğuna ilişkin bir haber yayınlandı. Erdoğan da BKM aracılığıyla medyaya "Evlilik doğru, diğer yakıştırmalar asılsızdır" diye bir açıklama geçti. Ben artık hiçbir yorum yapmıyorum... Yorum sizin...
|