Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, Türkiye'deki dolarizasyon düzeyinin hala yüksek olduğunu belirterek, ''Enflasyon düşse, makro ekonomik istikrar büyük oranda korunsa bile, geçmişteki enflasyonist ve istikrarsız ekonomik ortamın hatıraları, halen ekonomik ajanların geçmişten gelen yabancı para birimi üzerinden paralarını tutma alışkanlığının ortadan kalkmadığını gösteriyor'' dedi.
Yılmaz, ''Dolarizasyon: Sonuçlar ve Politika Seçenekleri'' konulu konferansın açılışında yaptığı konuşmada, makro ekonomik istikrara yönelik adımların atılması ve dirayetli, basiretli politikaların uygulanması ile birlikte Türkiye'deki dolarizasyon düzeyinin 2001 yılından itibaren birtakım aralıklara rağmen düşmeye başladığını belirtti.
Kasım
2006 itibariyle yabancı para birimi üzerinden mevduatların toplam mevduatlardaki payı ve genel anlamda para tedariğindeki payının yüzde 38 ve yüzde 35,5 olduğuna işaret eden Yılmaz, aynı zamanda bankacılık sektöründe yabancı para birimi üzerinden kredilerin toplam kredilere oranının yüzde 16'ya düştüğünü, yabancı para birimi üzerinden yapılan devlet borçlanması toplam iç borca kıyaslandığında bu oranın Ekim 2006'da yüzde 15,8'e düştüğünü aktardı.
''GELİŞMELER, TERS DOLARİZASYON SÜRECİ İÇİN YETERLİ DEĞİL''
Durmuş Yılmaz, bütün bu oranların kayda değer bir performans olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti:
''Ancak bütün bu olumlu gelişmeler, halihazırda ters dolarizasyon sürecinin daimi ve ısrarlı olduğunu söylememiz için yeterli değil. Türkiye'deki dolarizasyon düzeyi hala yüksektir. Bu da parasal politikaların oluşturulması için önemli bir faktördür. Dolarizasyon, doğal olarak çok hızlı düşmemektedir.
Enflasyon düşse, makro ekonomik istikrar büyük oranda korunsa bile geçmişteki enflasyonist ve istikrarsız ekonomik ortamın hatıraları, halen ekonomik ajanların geçmişten gelen yabancı para birimi üzerinden paralarını tutma alışkanlığının ortadan kalkmadığını gösteriyor. Ayrıca bu nedenle makro ekonomik istikrar veya herhangi bir iç veya dış gelişmeyle bir belirsizlik algılaması artarsa, o zaman böyle bir durumda beklentilerde bir bozulma söz konusu olabilir ve dolarizasyonda bir artış ortaya çıkabilir.
Küresel ve iç mali piyasalardaki en son çalkantı, bunun çok somut bir kanıtı olmuştur. Dolayısıyla ters dolarizasyon, doğrudan işleyen bir süreç değildir.''
''TERS DOLARİZASYON STRATEJİSİ, HAVUÇ VE SOPA YAKLAŞIMI''
Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, bunun önemli bir göstergesinin 85 ülke içinde sadece İsrail ve Polonya'da iç dolarizasyonda uzun süreli geniş bir dolarizasyon düşüşü sağlandığı yönündeki bulgular olduğuna dikkati çekerek, dolayısıyla ters dolarizasyonun çok zor ve uzun süreli bir işlem olduğunu, konunun makro ekonomik istikrar ve bununla ilgili gelişmelerle çok bağlantılı olduğunu söyledi.
Türkiye'nin öncelikle sağlam makro ekonomik politikaları ve yapısal reformları yine kararlı olarak devam ettirmesi gerektiğine işaret eden Yılmaz, ''İkinci olarak da ters dolarizasyona başlayabilmek için aktif bir ters dolarizasyon stratejisinin başlatılması önemli. Buna literatürde havuç ve sopa yaklaşımı denmektedir'' diye konuştu.
Yılmaz, burada Türk para biriminin kullanılmasının teşvik edileceği birtakım düzenlemelerin getirilmesinin planlanması gerektiğini, ancak böyle iddialı bir politika gündemi oluşturulmadan önce gerekli bütün araştırmaların yapılması, dolarizasyonun sebebi, riskleri ve maliyetlerinin çok iyi anlaşılması, bununla ilgili politika reformlarının getireceği etkilerin çok iyi değerlendirilmesinin önemli olduğunu söyledi.
Durmuş Yılmaz, bu konferansta dile getirilecek fikirlerin kendilerine önemli fırsatlar sunabileceğini ve konferansın ters dolarizasyonun ne şekilde yapılacağı konusunda görüş alışverişine olanak sağlayacağını belirtti.
''DOLARİZASYON, TL GETİRİLERİ FAZLA OLDUĞUNDA DA ARTTI''
Türkiye'de de dolarizasyonun asıl makro ekonomik istikrarsızlıktan başladığına değinen Yılmaz, 1980'li yıllarda liberalleşme politikalarının uygulanması ve yabancı para birimi üzerinden işlemlerin önündeki engellerin kaldırılmasıyla yabancı para cinsinden mevduat açmalarının mümkün olduğunu hatırlattı.
Yılmaz, makro ekonomik stabilite olmadan ve gerekli kurumsal, yapısal değişim yapılmadan mali sistemin liberalleştirilmesinin 1990'lı yıllarda ekonominin şoklara daha hassas olmasına neden olduğunu belirterek, 1990'dan 2001'e kadar yabancı para birimi mevduatlarının toplam mevduata oranının yüzde 25,5'den 57,6'ya çıktığına değindi.
Para akışı temini açısından yabancı para birimi mevduatları payının da yüzde 19'lardan 55'e çıktığını anımsatan Yılmaz, 2001 yılı itibariyle Türkiye'nin dünyanın en dolarize ekonomilerinden biri haline geldiğini ifade etti.Durmuş Yılmaz, Türkiye'de dolarizasyonun yabancı para birimi mevduatlarının getirilerinin Türk para birimi mevduatlarının getirilerinden düşük olduğu zamanda bile önemli oranda arttığını, bunun ülkedeki siyasi ve makro ekonomik istikrarsızlık ile yüksek enflasyon ve enflasyondaki belirsizliğin dolarizasyonda çok önemli rol oynadığını gösterdiğini vurguladı.
''YABANCI PARA İLE YATIRIM İSTEĞİ AZALDI''
Merkez Bankası Başkanı Yılmaz, ekonomide izlenen mali politikalar ve kaydedilen gelişmeleri anlatarak, zenginliğin değerini güvence altına alabilmek için yabancı para birimi üzerinden yatırım yapma ihtiyacı ve isteğinin önemli oranda azaldığını, bu çerçevede portföylerde Türk para birimine dayalı yatırımların payının arttığını söyledi.
Dalgalı kur sistemine de değinen Yılmaz, bu sistemin döviz kuru riskini piyasaya aktardığını ve ekonomik ajanların risk yönetiminin önemini daha iyi algılamasını sağladığını, bu konuda gerekli tedbirleri almalarını sağladığını ifade etti.
Türk türev piyasalarının açılmasının önemli bir adım olduğunu dile getiren Yılmaz, bu piyasanın kullanılması ve hedging enstrümanlarının daha da geliştirilmesiyle mali istikrar ve ters dolarizasyonun sağlanmasının mümkün olacağını aktardı.