|
|
|
Eski Ramazanlar
|
|
Yiyecek dilenen goygoycular
Ramazanlar'da ve kandillerde görülen goygoycular, her türlü dilencilerdi. Dilenmelerine dini bir hava verirler, garip bir şeyler mırıldanarak güya dua ederler, sonra da hep bir ağızdan, "Goy goy, goy goy canım, goy goy!" diye kapı çalıp, sırtlarındaki torbaları uzatırlardı. Evet, bu perişan kılıklı goygoycular, birkaç kişilik kafileler halinde sokak sokak dolaşıp, dilenirlerdi. Dilendikleri de paradan ziyade pirinç, yağ, un, fasulye, ceviz, fındık, üzüm gibi yiyecek maddeleri üzerine olduğu için, hepsinin arkasında kirli torbaları bulunurdu. Oldukça büyük olan bu torbalar, akşama kadar muhakkak dolardı. Çünkü kılıkları perişan olmakla beraber ayakları zinde olan goygoycular, bir gün içinde o kadar çok sokak dolaşırlardı ki...
Sonra cahil halk, goygoycuları bir tür derviş sanır, onlara yardım etmekle büyük sevaplar kazanacaklarına inanırlardı. Oysa ki çoğu namaz niyazdan uzak, hatta ayyaş kişilerdi. Goygoycuların bir ayrı tipi de Tahtakale'nin pis hanlarında oturan Araplar'dı. Bunlar sadece dualar mırıldanmakla kalmazlar, dilendikleri evlerin önünde kılıç kalkan oynayarak, alacakları sadakaları çoğaltma yoluna giderlerdi. Ağızlarına ateş alanlar da vardı ki, cahil halk onların ermiş olduklarına inanır, kalplerini kırmaktan çekinerek küçük kilerlerinde mevcut yağ, pirinç, nohut, fasulye, mercimek gibi yiyeceklerinin yarısını onların pis torbalarının içine boca ederlerdi. Goygoycular, torbalarını iyice doldurduktan sonra içindekileri mahalle bakkallarına, zahirecilere satarlardı.
Cepleri para görünce cami filan akıllarına gelmez, et, süt, tatlı ile dolu sofralarda karınlarını doyururlardı. Bu arada, içki şişesi açtıranlar bile olurdu. Eski neslin çocuklarının hafızalarından, onların perişan kılıkları, saçları sakallarına karışmış kirli ve korkunç yüzleri ve kulaklarında "Goy goy, goy goy canım, goy goy!" diye bağrışları ölene dek silinmez. Yaramaz çocukları, aileleri korkutmak için "Seni goygoyculara veririm!" diye korkuturlardı. Yinede o devrin çocukları goygoyculardan korkmakla beraber, peşlerine takılırlardı.
17 Ekim 2004 tarihli Takvim Gazetesi'nden alınmıştır. http://www.takvim.com.tr/2004/10/17/gnc116.html
|
|
|
|
|
|