Beklenenden daha coşkulu ve hareketli bir kurultay seyrettik. Kemal Kılıçdaroğlu'nun konuşması da siyaset üretimi üzerine kuruluydu. Laiklik ve rejim üzerinden bir siyaset yapmadı. Çok radikal bir söylemi yoktu, ama Türkiye'nin çok temel sorunlarına bir biçimde değindi ve kitleleri coşturmayı da başardı.
En çok merak edilen konu siyasi iki aktörün, yani eski genel başkan Deniz Baykal ve Önder Sav'ın bir çıkış yapıp yapmayacaklarıydı. Aslında dünden itibaren böyle bir olasılık kalmamıştı ve bu iki ismin kurultaya geldikleri bile hissedilmedi. Öylesine etkisiz hale getirildiler ki herhangi bir etkinlikleri ortaya çıkmadı. Yine merak konusu olan bir başka konu ise Kılıçdaroğlu'nun yeni CHP'siydi ve nasıl bir Parti Meclisi listesi olacağıydı. Parti Meclisi, parti içindeki farklılıkları bir araya getiren karma bir yapı gibi oldu. Kılıçdaroğlu, listeye her kesimden kişileri almış dolayısıyla ortaya bir sentezden çok karma bir yapı çıkmış. Bu yapıdan iyi ve etkili bir siyaset çıkar mı, ondan emin değilim.
Binnaz Toprak, Muhammed Çakmak ve Sezgin Tanrıkulu isimleri bana göre Parti Meclisi listesinin sürpriz isimleri oldu. Ayrıca eski merkez sağdan Bülent Kuşoğlu gibi şaşırtıcı isimler vardı.
Son olarak şunu söyleyeyim: Bu, Kemal Kılıçdaroğlu'nun kendi imzasını taşıyan bir kurultay oldu. Bundan sonra oluşacak her şeyden bizzatihi kendisi sorumlu. Artık "birisi ayağımdan çekti, Önder Sav engel oldu veya Deniz Baykal şöyle dedi" diye mazeretleri kalmadı. Tamamen siyasete yönelmesi gerekiyor. Ülkenin temel sorularına yönelik projeler üretmesi gerekiyor. Bundan sonra CHP'nin türban, demokratikleşme gibi konularla ilgili tavrı çok önemli, çünkü Türkiye'nin normalleşmesinde muhalefetin ciddi bir yeri var. CHP'nin siyaset üreten bir sürece girmesi bu açıdan çok yararlıdır diye düşünüyorum.