OKAN MÜDERRİSOĞLU'NUN YAZISINDAN BAŞLIKLAR:
TBMM'nin yeni yasama yılına başladığı 1 Ekim 2018 tarihi, Türkiye'nin "siyasi, ekonomik ve diplomatik" yol haritası için bir manifestoya sahne oldu.
Sn. Erdoğan'ın "siyaseti okuma, devletin dinamiklerini bilme ve kamuyu yönetme" özellikleri, taraflı tarafsız herkesin kabul ettiği bir gerçek. Ancak, Sn. Cumhurbaşkanı'nı ayrıştıran bir başka özelliği daha var ki o nokta çok belirleyici. "Nedir o?" derseniz...
Cevabı, "Gerçekçiliktir!" Bu gerçekçilik, sorunlarla yüzleşme, teşhis etme, tedavi reçetesi geliştirme için gerekli olan "pragmatik çözümlerle" de birleşince, netice almak mümkün oluyor.
Birilerinin pompaladığı şekli ile Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomideki sorunları tek başına dış güçlere bağlamıyor. Aksine... Dış güçlerin, özelde ABD'nin stratejik ortaklıkla bağdaşmayan tutumunun, Türkiye ekonomisine bedel ödettiğini kayda geçiriyor.
Ekonominin bünyesel risklerini reddetmiyor. Yönetilebilir bu risklerin, Türkiye ekonomisinin gerçekleri ile örtüşmeyen faktörler nedeni ile ek maliyetler üretmesine tepki gösteriyor.
Nitekim şu cümlesi mevcut tabloyu net biçimde özetliyor:
"Amerikan yönetimi, aramızdaki siyasi ve hukuki sorunları diyalog yerine tehdit ve şantaj diliyle çözmeye çalışmak suretiyle bu yanlış yola girmiştir. Güya bize bedel ödetmeyi amaçlayan bu yöntem, aslında en büyük zararı orta ve uzun vadede Amerika'ya vermektedir!"
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ: