AB'de aşı diplomasisi çöktü! Yeni dönem başladı: Haydutluk...
Günümüzde küresel aşı pazarındaki tüm başat oyuncular, biyomedikal üretim kapasitelerini en etkin biçimde kullanıp çok uluslu ilaç devleri arasında işbirliklerini teşvik ederek kitlesel aşılama programlarını hızlandırma peşindeler. Ancak pandemi etkilerini hafifletmek için bu zamana karşı yarış devam ederken belli ülkelerin ve bölgesel blokların coğrafi sınırlarındaki aşı üretim potansiyelini öncelikli olarak kendi nüfuslarına yöneltmeleri, giderek güçlenen bir eğilim halini aldı. Diplomasi çağrıları ile başlayan süreç, Avrupa'da haydutluğa dönüştü. AB'nin hantal diplomasisi, yanlış hesaplamaları ve geç kalan adımları sorunu krize dönüştürdü.
Geçtiğimiz yıl Ağustos ayında Anadolu Ajansı için kaleme aldığımız "Post-Hegemonik Dünya ve Aşı Savaşları" [1] başlıklı yazıda yeni tip koronavirüs (Kovid-19) pandemisinin çok kutuplu küresel sistemdeki istikrarsızlık dinamiklerini nasıl derinleştirdiğini örnekleriyle ortaya koymuştuk. Uluslararası koordinasyon atmosferinin ve çok taraflı kurumsal yapıların zayıfladığı bir dönemde beliren bu kamu sağlığı tehdidinin ülke yönetimleri tarafından seferberlik mantığıyla ele alındığını; pandemiye karşı kilit önemdeki aşılara ulaşmak için de savaş işaretlerinin ufukta göründüğünü belirtmiştik. Kovid-19 ve farklı varyantlarına karşı geliştirilecek aşılar milyarlarca dozluk küresel biyoteknoloji pazarında üstünlük sağladığı ve özellikle yükselen güçlere siyasi prestij unsuru olduğu için aşı geliştirme süreçlerinde kıyasıya bir küresel rekabet yaşandığını ifade etmiştik. Küresel ve yükselen güçler arasında kur ve ticaret savaşlarından uzay ve teknoloji savaşlarına uzanan hegemonya mücadelesinin yeni cephesinin aşı üretim ve paylaşım savaşları olacağını ortaya koymuştuk.
Bu yazıyı kaleme aldığımız tarihten bugüne kadar geçen altı aylık dönemde çok uluslu ilaç devlerinin, kamu otoritelerinin ve araştırma kurumlarının ortak çalışmaları sonucu aşı geliştirme çalışmalarında belki de tarihin hiçbir döneminde görülmediği kadar hızlı mesafe alındı. Çeşitli firmalar tarafından üretilen farklı aşı türleri, geliştirme ve kitlesel test aşamalarını geçerek hızlandırılmış biçimde lisanslandırılıp ticari piyasalara ve kamusal kullanıma sunuldu. Fakat bu ortamda aşı savaşları, ancak belli bir hızla ilerleyebilen küresel aşı üretim ve dağıtım mekanizmalarının nasıl kontrol edileceği ve aşılamada hangi ülkelerle toplum kesimlerine öncelik verileceği konularına gelip dayandı. Günümüzde küresel aşı pazarındaki tüm başat oyuncular, biyomedikal üretim kapasitelerini en etkin biçimde kullanıp çok uluslu ilaç devleri arasında işbirliklerini teşvik ederek kitlesel aşılama programlarını hızlandırma peşindeler. Ancak pandemi etkilerini hafifletmek için bu zamana karşı yarış devam ederken belli ülkelerin ve bölgesel blokların coğrafi sınırlarındaki aşı üretim potansiyelini öncelikli olarak kendi nüfuslarına yöneltmeleri, giderek güçlenen bir eğilim halini aldı.
Aşı savaşları küresel gelir dağılımı patikasını izliyor
Üretim tesislerinin bulunduğu ülkeler üzerindeki küresel talep baskıları taşınamayacak hale geldiğinde aşağıdaki senaryolarla karşılaşmamız kuvvetle muhtemel: Aşılara yönelik uluslararası ihracat kısıtlamaları, hatta yasakları getirilerek aşı tedarikinde ülke nüfuslarına öncelik verme eğilimi güçlenebilir. Küresel aşı endüstrisinin biyomedikal tesislerin yoğunlaştığı belli ülkelerde konsantre olması ve dünya ekonomisindeki post-Fordizm eğilimleriyle uyumlu bir coğrafi yayılım göstermemesi, bu tür korumacı refleksler için uygun bir zemin oluşturuyor. Üretici şirketlerin tesislerinin bulunduğu ülkelerin ya da Avrupa Birliği (AB) gibi bölgesel blokların ihracat yasakları getirmesi, küresel aşı tedarikinde ciddi problemler yaşanmasına neden olabilir. Ayrıca aşılarla ilgili bir küresel ticaret savaşı hız kazanacak olursa, aşı üretiminde yoğun olarak kullanılan ve ancak belli ülkelerde bulunan aşı hammaddelerinin ticareti konusunda da uluslararası kısıtlamalar gündeme gelebilir. Bu bağlamda yaşanabilecek sıkıntıların niteliği hususunda pandeminin ilk dalgasında maskeler, koruyucu giysiler ve vantilatörler gibi tıbbi cihazlara ulaşmak için ulusal hükümetler arasında yaşanan sert rekabet fikir verici olabilir. Aşı savaşları gündemini kısa vadede tetikleyebilecek temel yapısal problem, dünyadaki toplam aşı üretim kapasitesinin küresel nüfusun 2021 hatta 2022 yılında ancak yarısını aşılayabilmek için yeterli olmasında yatıyor. Ayrıca aşıya erişim imkânlarının ağırlıklı olarak sanayileşmiş Kuzey ülkelerinde ve az sayıdaki yükselen güçte yoğunlaşmış olması, aşı savaşlarının küresel gelir dağılımıyla paralel bir patika izlemesine yol açıyor. Küresel aşı pazarında hem üretim hem de tedarik açısından aslan payını alan yüksek gelirli ülkeler üretim kapasitesinin çoğunu önceden satın alarak tüm nüfuslarını aşılamaya hatta yedek stok biriktirmeye çalışırken, yeni korumacılık dalgalarının da fitilini ateşlemiş oluyorlar.

