3. Sınıf İngilizce Kelimeleri - Ünite Ünite Üçüncü Sınıf İngilizce Kelimeleri, Türkçe Anlamları ve Kullanım Örnekleri
3. Sınıf İngilizce kelimeleri pek çok ebeveynin internet üzerinde İngilizce öğrenen çocukları için araştırdığı sorulardan bir tanesidir. Çünkü çocukların İngilizce öğrenebilmesi için pratik yapması ve kelimeleri öğrenmesi gereklidir. Bu nedenle 3. sınıfa giden bir çocuğu olan ebeveyn 3. sınıf İngilizce kelimeleri, okunuşlarını ve Türkçe anlamlarını bilmek ve bunu da çocuğuna en doğru şekilde aktarmak ister. İşte 3. sınıf İngilizce kelimeleri…
3. sınıf İngilizce kelimeler önceki sınıflarda öğrenilen İngilizce'ye göre seviye olarak biraz daha üste çıkmıştır. Farklı kalıplar, saatler, sayılar ve bazı edatlar konulara eklenmiştir. 3. sınıf için olan İngilizce kelimelerin sayısı oldukça fazladır. Kısa bir sürede öğrenmek, hepsini bir anda yüklemek doğru olmayacağından kelimeler ünite ünite ayrılmıştır. Biz de bu yazımızda sizler için ünite ünite 3. sınıf İngilizce kelimeleri okunuşlarını ve Türkçe anlamlarını derledik.
3. Sınıf İngilizce Kelimeleri
İngilizce kelimeler çocuklar için başlarda okuması ve öğrenmesi zor olsa da ne kadar küçük yaşta öğrenmeye başlarlarsa o kadar verim alacakları bir dildir. Bu nedenle 1. sınıftan itibaren İngilizce eğitimi alan çocuklar 3. sınıf seviyesinde kelimeleri daha kolay öğrenirler. 3. sınıfta birinci ünitede çocuklar daha çok iyi dileklerini sunacakları kelimeleri öğrenirler örneğin; Hello (merhaba), Have a nice day (iyi günler). 2. ünitede sevdikleri insanlara hitap etme şeklini aile bireylerini Aunt (hala teyze), Brother (erkek kardeş), mom (anne), dad (baba). 3. ünitede ise hislerini ifade etmeyi; sad (üzgün), angry (sinirli), happy (mutlu). 4. ünitede oyuncakları ve oyun adlarını, diğer ünitelerde ise doğa, hava durumunu ifade edecek kelimeleri, ulaşım sağlarken neler söylenir sorusunun yanıtını ve şehirde bulunan post office (postane), hospital (hastane), cinema (sinema) gibi kelimeleri öğrenirler.
| Renkler | ||
| İngilizce | Okunuşu | Anlamı |
| Red | Red | Kırmızı |
| Blue | Bulu | Mavi |
| Green | Gırin | Yeşil |
| Yellow | Yelleov | Sarı |
| Black | Blek | Siyah |
| White | Vite | Beyaz |
| Brown | Bırovn | Kahverengi |
| Orange | Orınç | Turuncu |
| Purple | Pörpıl | Mor |
| Pink | Pink | Pembe |
| Gray | Grey | Gri |
| Günler | ||
| İngilizce | Okunuşu | Anlamı |
| Sunday | Sandey | Pazar |
| Monday | Mondey | Pazartesi |
| Tuesday | Tuusdey | Salı |
| Wednesday | Vednısdey | Çarşamba |
| Thursday | Törsdey | Perşembe |
| Friday | Fıraydey | Cuma |
| Saturday | Saturdey | Cumartesi |
- Ask: sormak
- Answer: cevap vermek
- Win:kazanmak
- Wheel: tekerlek; yuvarlak
- Spin: çevirmek
- Spell: harflerine ayırmak
- Start: başlamak
- Wait: beklemek
- Listen: dinlemek
- Look: bakmak
- Stop: durmak
- Heavy: ağır
- Fat: şişman
- Thin: zayıf;ince
- Tall: uzun
- Short: kısa
- Big: büyük
- Small: küçük
- Fast: hızlı
- Slow: yavaş
- Strong:güçlü
- Weak: zayıf; güçsüz
- Young: genç
- Old: yaşlı
- Feel: hissetmek
- Happy: mutlu
- Unhappy: mutsuz
- Sad: üzgün
- Tired: yorgun
- energetic: enerjik
- hungry: karnı aç
- thirsty: susamış
- sleepy: uykulu
- good: iyi
- bad: kötü
- okay: iyi
- nervous: endişeli
- surprised: şaşkın
- angry: sinirli
- family: aile
- mother: anne
- father: baba
- grandmother: büyükanne
- grandfather: büyükbaba
- aunt: hala;teyze
- uncle: amca;dayı
- sister: kızkardeş
- brother: erkek kardeş
- son: erkek evlat
- daughter: kız evlat
- cousin: kuzen
- play with marbles: bilye oynamak
- hide and seek: saklambaç
- hopscotch: seksek
- chinese whisper: kulaktan kulağa
- skipping rope: ip atlamak
- swing: sallanmak
- board game:masa oyunu
- chess: satranç
- doll: oyuncak bebek
- ball: top
- kite: uçurtma
- teddy bear: oyuncak ayı
- toy: oyuncak
- car: araba
- truck: kamyon
- train: tren
- game: oyun
- buton: düğme
- round: yuvarlak
- square: kara
- rectangle: dikdörtgen
- triangle: üçgen
- tic tac toe: sos
- how many: kaç tane?
- who: kim?
- Ride a horse: ata binmek
- Ride a bike: bisiklet sürmek
- Drive a car: araba sürmek
- Swim: yüzmek
- Fly: uçmak
- Diving: dalmak
- Cry: ağlamak
- Sing a song: şarkı söylemek
- Run: koşmak
- Eat: yemek
- Drink: içmek
- Study: ders çalışmak
- Read: okumak
- Cook: yemek yapmak
- Climb: tırmanmak
- Hello: merhaba
- Hi:merhaba
- Good morning: günaydın
- Good afternoon: iyi öğlenler
- Good evening: iyi akşamlar
- Good night: iyi geceler
- Notebook: defter
- Book: kitap
- Bag: çanta
- Pencil: kurşun kalem
- Pen: tükenmez kalem
- Eraser: silgi
- Rubber: silgi
- Ruler: cetvel
- Scissors: makas
- Crayon: boya kalemi
- Board: tahta
- Pencil case: kalemlik
- Pencil sharpener: kalem açacaği
- Door: kapı
- Window: pencere
- Table: masa
- Desk: sıra
- Glue: yapıştırıcı
- Student: öğrenci
- Teacher: öğretmen
- Classroom: sınıf
- What colour?: hangi renk?
- Red: kırmızı
- Blue: mavi
- Yellow: sarı
- Black: siyah
- White: beyaz
- Pink: pembe
- Purple: mor
- Orange: turuncu
- Green: yeşil
- Brown: kahverengi
- Open: aç
- Close: kapat
- Stand up: kalk
- Sit down: otur
- Come in: içeri gir
- Listen: dinlemek
- How are you?: nasılsın?
- I am fine: iyiyim
- How old are you?: kaç yaşındasın ?
- I am …. years old: …..yaşındayım
- Cut: kesmek
- Paint: boyamak
- Draw: çizmek
- What is your name?adın ne
- My name is….: benim adım..
- Nice yo meet you: tanıştığıma memnun oldum
- Thank you: teşekkür ederim
- Excuse me: pardon
- I am sorry: özür dilerim
- Sure: eminim;tabi ki
- Of course: tabi ki
- Turn on the lights: ışıkları açmak
- Turn off the lights: ışıkları kapatmak
- May I…?: …yapabilirmiyim?
- Write: yazmak
- Clean: temizlemek
- Clean the board: tahtayı silmek
- Go: gitmek
- Come: gelmek
- Be quiet: sessiz ol
- Raise your hand: elini kaldır
- School: okul
- Repeat: tekrar et
- Turn around: dön
- Turn left: sola dön
- Turn right: sağa dön
- Give: vermek
- Give me the book:bana kitabı ver
- Take photographs: fotoğraf çekmek
- Jump: zıplamak
- Ski: kayak yapmak
- Skate: paten kaymak
- Walk: yürümek
- Finish: bitirmek
- Animal: hayvan
- Monkey: maymun
- Elephant: fil
- Lion: aslan
- Tiger: kaplan
- Cat: kedi
- Dog: köpek
- Donkey: eşek
- Bird: kuş
- Parrot: papğan
- I: ben
- You: sen
- We: biz
- They: onlar
- He: o(erkekler için)
- She: o(kızlar için)
- İt: o(cansız varlıklar ve hayvanlar)
- My: benim
- Your: senin
- Our: bizim
- Their: onların
- His: onun(erkekler için)
- Her: onun(kızlar için)
- İts: onun (cansız varlıklar ve hayvanlar)
- Country: ülke
- Nationality: millet
- Where are you from?: nerelisin?
- I AM FROM TURKEY: Türkiyeliyim
- What nationality are you?: milletin ne?
- I AM TURKISH: ben türküm
- Maybe: olabilir
- I think: bence
- I don't think: bence öyle değil
- Wake up: uayanmak
- Get up: kalkmak
- Sleep: uyumak
- Go to bed: yatağa gitmek
- Go shopping: alışverişe gitmek
- Do shopping: alışveriş yapmak
- Wash face: yüz yıkamak
- Brush teeth: diş fırçalamak
- Comb: taramak
- Hair: saç
- Get dressed: üstünü giymek
- Wear: giyinmek
- Have a shower: duş almak
- Have breakfast: kahvaltı yapmak
- Have lunch: öğle yemeği yemek
- Have dinner: akşam yemeği yemek
- Meet friends: arkadaşlarla buluşmak
- listen to music: müzik dinlemek
- do home work: ödev yapmak
- watch :izlemek
- catch: yakalamak
- carry: taşımak
- lift weight: ağırlık kaldırmak
- what time is it?: saat kaç?
- Quarter past: çeyrek geçe
- Quarter to: çeyrek var
- Half past: buçuk
- Morning: sabah
- Noon: öğlen
- Afternoon: öğleden sonra
- Evening: akşam
- Night: gece
- Sunday: Pazar
- Monday: pazartesi
- Tuesday: Salı
- Wednesday: Çarşamba
- Thursday: Perşembe
- Friday: Cuma
- Saturday: cumartesi
- When?: ne zaman
- Where?: nerede
- What?: ne?
- Who?: kim?
- Collect coins: bozuk para biriktirmek
- Watch cartoons: çizgi film izlemek
- Read comics: çizgi roman okumak
- Continents: kıtalar
- Asia: asya
- Europe: Avrupa
- Antarctica: antartika
- America:Amerika
- South: güney
- north: kuzey
- africa: Afrika
- australia: Avustralya
- where do you live?: nerede yaşıyorsun?
- I live in Şanlıurfa : şanlıurfada yaşıyorum
- Nice to meet you: tanıştığımıza memnun oldum
- Ten: on
- Twenty: yirmi
- Thirty: otuz
- Forty: kırk
- Fifty: elli
- Sixty: altmış
- Seventy: yetmiş
- Eighty: seksen
- Ninety: doksan
- One hundred: yüz
- İn the morning
- İn the afternoon
- İn the evening
- At night
- At noon
- On: günlerden önce kullanılır
- İn: aylardan, yıllardan, mevsimlerden önce kullanılır
- At: saatlerden önce kullanılır
- What time is it? Saat kaç?
- İt is a quarter past seven: saat 7'yi çeyrek geçiyor
- İt is a quarter to eleven: saat 11' e çeyrek var
- İt is half past one: saat 1 buçuk
- İt is twenty five past nine: saat 9'u 25 geçiyor
- İt is ten past ten: saat 10'u 10 geçiyor
- İt is five to five: saat 5'e 5 var
- Day: gün
- Month: ay
- big : büyük
- climb the trees: ağaca tırmanmak
- dance : dans etmek
- fast : hızlı
- heavy : ağır
- high : yüksek
- jump: zıplamak
- jump high : yükseğe zıplamak
- old : yaşlı
- play basketball : basketbol oynamak
- play tennis : tenis oynamak
- play the guitar : gitar çalmak
- play the piano : piyano çalmak
- play volleyball : voleybol oynamak
- read: okumak
- ride a bike : bisitlete binmek
- run fast : hızlı koşmak
- short : kısa
- sing a song : şarkı söylemek
- slow : yavaş