Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'ni kurduktan sonra bir takım inkılaplar gerçekleştirmiş ve bu inkılaplarla da Türkiye Cumhuriyeti'nin eğitim, ekonomi, sağlık, kültür ve politika alanında izleyeceği yol aşağı yukarı belli olmuştur. Mustafa Kemal Atatürk'ün inkılaplarının hepsi ilkeleri doğrultusunda gerçekleştirilmiştir.
Mustafa Kemal Atatürk'ün devletçilik ilkesi daha çok ekonomik temeller üzerinde etkili olmuştur. Halkı önceleyen, halkın refah seviyesini yükseltmeyi hedefleyen, halkın huzuru ve mutluluğu için adımlar atan ve öncelikli sözü halka veren Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomik olarak güçlü bir temeli olması gerekmektedir.
Türk toplumunun ulaşması hedeflenen muasır medeniyetler seviyesi için ılımlı devletçilik ilkeleri benimsenmiştir. Yani Türkiye Cumhuriyeti'nde serbest piyasa ekonomisi de desteklenmektedir ancak serbest piyasa ekonomisinin çalışamayacağı ya da büyük riskler barındırdığı için çalışmak istemeyeceği alanlara Türkiye Cumhuriyeti devleti devlet ekonomisi ile el atacak ve vatandaşın menfaatini koruyacaktır. Tüm bunlara rağmen aslolan millettir, bireydir. Devlet hiçbir koşulda bireyi geri plana atıp kendi menfaatini önceleyemez.
Devletçilik ilkesinde amaç Türkiye Cumhuriyeti'nin sosyal politikalarını belirlemektir. Türkiye Cumhuriyeti'nin ekonomik olarak bağımsız olabilmesi ve çağdaşlaşma yolunda atacağı adımlardan geri kalmaması için halkın kendi gücüyle yapamayacağı her işi devletin üstlenmesi hedeflenir. Devletçilik ilkesine göre ekonomik olarak serbest piyasa rekabeti devlet tarafından kontrol edilir.
Devletçilik ilkesi kapsamında özel sektörde her türlü girişim devlet tarafından desteklenir. Devlet tarafından fırsat da yaratılır. Ancak eğer özel sektördeki firmaların söz konusu yatırımlar için bütçesi yetersiz kalırsa o durumlarda sorumluluğu devlet alır ve hizmeti halka devlet götürür.
Atatürk'ün devletçilik ilkesinin temel hedefi savaş sonrası kurulan yeni devletin temellerinin bağımsız ve sağlam bir zemine oturtulmasıdır. Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin hayatta kalabilmesi için kısa sürede kalkınmaya başlaması, milli ekonomisini kurmuş olması ve devletin kendi kendisini döndürecek ekonomik güce erişmiş olması gerekmektedir. Aksi takdirde siyasi olarak güçlü adımlar atılamayacak ve hedeflenen ilerleme kaydedilemeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti'nde rekabete dayalı serbest piyasa ekonomisinin rahatça işleyebilmesi için devlet kontrol eden ve gücü yetmeyen serbest piyasayı destekleyen konumundadır.