Kararsız bir kararlılık
8500 yıllık İzmir her dönem hâkim iktidara karşı bir pozisyon aldı. Tek Parti döneminde Serbest Fırka'yı, CHP döneminde DP'yi tuttu. Bu 12 Haziran'daki tutumunu daha da ilginç hale getiriyor
İzmir Türkiye'nin en çok tartışılan kentlerinden. Yakın dönemde Türkiye'deki genel siyasal gidişe ters düşen bir tutum izledi. Ama bu İzmir'in öteden beri geliştirdiği bir refleks. 8500 yıllık bu kent, belki de bu niteliğinin verdiği bir kültürle hemen her dönemde hakim iktidara karşı bir pozisyon aldı. Tek parti döneminde Serbest Fırka'yı tuttu. Gene CHP'ye karşı 1950'de DP yanlısı oldu. 1961 Anayasasına hayır dedi. Bugünkü tutumunu bu bağlamda mı ele almak gerekir yoksa bu dönemde gösterdiği refleksi daha eleştirel bir yaklaşımla mı okumak doğru olur? 2002 seçimlerinde bu kentin Genç Parti'ye yüzde 18 oy verdiğini hatırlamak, 2007 seçimleri öncesinde Cumhuriyet Mitinglerinin neredeyse kalesi olduğunu düşünmek, 2011 seçimlerindeki tutumunu daha da ilginç hale getiriyor. Bu durum sadece dışarından bakanları değil İzmirlileri de İzmir'de oy arayan politikacıları etkiliyor. Gerek 2007 seçimlerinde gerekse 12 Eylül 2010 anayasa referandumunda İzmir siyaseti açık bir biçimde ideolojik tepkilerle biçimlendi. Bu bir gerçek. Buna 2009 yerel yönetim seçimlerini de katmak gerekir. İzmir kendini 'cumhuriyetçi' ve 'ulusalcı' diye nitelendiren 'kent milliyetçilerinin' merkezi. Bu kesimi popüler kültür ve dil, 'beyaz Türk' veya 'merkez kent seçmeni' olarak adlandırıyor. Ne var ki, İzmir bundan ibaret değil. İzmir, Türkiye'nin en çok göç alan şehirlerinden biri. Aradığımız politikacıları Adıyamanlılar, Mardinliler ile haşır neşir olurken bulduk. Mardin, İzmir'e hem ekonomik hem nüfus olarak en etkili göç veren şehir. Aynı şekilde İzmir işsizliğin en yoğun olduğu bir yer. İşsizlik oranı Türkiye ortalamasından daha yüksek.
SAYILARLA İZMİR
Sokaklarında dolaşınca bunun izlerini görmek mümkün. Ben çok merkezi bir yerde bulunan Anemon Fuar otelinde kaldım. Sokağa çıkıp gazeteye yürmek istediğimde karşılaştığım görüntü beni dehşete düşürdü. Kent merkezindeki doku, girilemeyecek derecede perişan sokaklar bir yerel yönetim sorunu mu değil mi? Bu, İzmirlilerin de meşreplerine göre cevapladıkları bir soru. İzmir'in ne durumda anlamak için biraz daha bakalım sayılara. 10 yılda şehir, kamu yatırımlarında 57 sıra düşmüş. 2000 yılında kişi başına yatırım 55 lira ile İzmir'i 17. sırada tutarken (İstanbul 51 TL ve 20. sıra) 2010'da İzmir kişi başına 115 lira ile 74. Sıraya inmiş (İstanbul 307 TL, 24. Sıra). Gene 2010 yılında devletin Türkiye'deki yatırımları 34 milyar iken İzmir'e sadece 457 milyon TL düşmüş. Belirttiğimiz şartların iki sonucu var. Birincisi, kesin kararlı seçmen kitlesinin dışındaki grupların kafası karışık. Olumlu anlamda. Insanlar bugüne kadar 'geleneksel' anlayışla oy kullanıp acı çektik diyorlar. Her gelir grubundan insan oyunu düşünerek vereceğini ve değiştirebişeceğini belirtiyor. Bu anlayış Türk siyasetinin yapısal özelliklerinden birisi olan oy hareketliliğini bu defa İzmir'de de tetikleyebilir. Izmirli seçmen de oyuna yeni bir doğrultu kazandırabilir. İkincisi, MHP dışındaki politikacılar sözü sürekli olarak ekonomide tutuyor. Ak Parti kentin ekonomik-sosyal ihtiyaçlarını hissetmiş. İzmirli AK Partiye kırgın ve mesafeli. 9 yılda çok ihmal edildiğini düşünüyor. Bu nedenle İzmir'in altyapı ve üstyapı bakımından güçlendirileceğinin bir işareti olarak Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'la Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırm'ı İzmir'den aday göstermiş. MHP'nin adayı Oktay Vural'ın da eski Ulaştırma Bakanı olması herhalde bir başka gösterge. Bu bakımdan önemli bir saptamayı daha yapalım. CHP, Baykal'ın partisi olmaktan kesinlikle çıkmış. Daha önceki anlamsız laiklik, türban, şeriat tartışmasını CHP içinde bile hatırlayan yok. Başta sözünü ettiğim 'Cumhuriyetçilik' ulusalcılık' alttan alta akan bir nehir olsa da görüştüğümüz kişiler çok daha somut konularla meşgul. Biz kentten ayrılırken, Kılıçdaroğlu'nun mitingi daha geç bir saate ertelenmiş, yağmur başlamıştı. Gene de insanlar meydana yürüyordu. Fakat konuştuğumuz herkeste kararlık ama burukluk hissediliyordu. Kentliler farklı bir İzmir aradıklarını söylemekten çekinmiyordu. Verecekleri oyun İzmir için ne anlama geleceğini sürekli olarak kafalarında bir soru olarak dolaştırdıkları görülüyordu. İzmir, bu gerçekten çok güzel ve kendine özgü şehir kararsız bir kararlılığın içindeydi.
AK Parti: Hassasiyeti daha yoğun ilişkiyle aşma düşüncesinde
İktidar partisinin seçimi hangi açıdan gördüğünü yukarıda belirttik. Ertuğrul Günay ve Binali Yıldırım yatırım-ekonomi aksında bir propaganda sürdürüyor. Günay, İzmir'e uzak durulduğunun farkında. 'İzmir hassasiyetinin' aşılmasının daha yoğun bir ilişkiyle çok mümkün olduğu kanısında. Erdal Kalkan da aynı düşüncede. Kültür Bakanı, 'beyaz Türkler' bölgesinde görünüyor fakat varoşlara daha fazla 'asıldığı' bir gerçek. Ayrıca Günay, İzmir Belediyesinde vuku bulan olayın yürüttükleri politikayla Ak Partiye mal edilemediğini belirtiyor. Eski, deneyimli ve etkili bir siyasetçi olarak Günay, İzmir'de önümüzdeki dönemde çok şeyin değişebileceğini belirtiyor. Günay, yaptığı konuşmalarda demokrasi, özgürlük, anayasa konularına dönük ilginin çok yüksek olduğunu saptamış. Binali Yıldırım ise altyapıya dönük bir politika izliyor. Izmirli müteahhitlerden büyük bir destek yakalamış durumda. Ak Partinin bu kentte yeni bir başlangıç oluşturmak istediği besbelli. Iki önemli siyasetçisini bu kente yerleştirmesi önemli bir gösterge. Günay, Expo için İzmir'in aday gösterilmesini buna bir örenek olarak veriyor ve Belediye Başkanının bu konuda çok yanlış bir tutum izlediğini öne sürüyor.
CHP: Yerel yönetim politikaları yarar sağlıyor
Eski İl Başkanı, Genel Başkan Yardımcısı ve 2. Bölge adayı Alaaddin Yüksel'le yaptığımız görüşmede bir nokta çok net biçimde ortaya çıktı. Yüksel, CHP'nin yenilendiğine tümüyle inanıyor. Önceki yönetimi ve Baykal'ı suçluyor. O dönemde partinin kitlelerden koptuğu ve Türkiye'nin sorunlarıyla ilgilenmediğini belirtiyor. Yüksel'e göre 2002 seçimlerinde Ak Parti'nin bulunduğu konumda şimdi CHP duruyor. O dönemde AK Parti hangi nedenlerle desteklendi ve oy aldıysa Yüksel'e göre şimdi CHP aynı niteliği taşıyor. AK Parti'nin ve MHP'nin 'İzmir'in şifresi'ni çözemediğini vurguluyor Yüksel. Yukarıda değindiğim noktayı vurgulayarak bu Baykal sonrası dönemde CHP'nin ideolojik tartışmadan koptuğunu, o tartışmayı AK Partinin sürdürdüğünü belirtiyor. Yüksel, CHP'nin bu dönemde 'demokrasi endişesi' nedeniyle ve geleneksel refleksiyle hareket edeceğini düşünüyor. Yerel yönetimin politikaları Yüksel'e göre CHP'ye bu seçimde yarar sağlıyor. Bununla birlikte yatırım eksikliği, işsizlik, yoksulluk, CHP'nin seçim döneminde üstünde en çok durduğu konular.
MHP: AK Parti'den de CHP'den de oy alma umudunda