Yazarlar büyük tuzağa dikkat çekti
Türkiye, dört eski bakan hakkında TBMM'de kurulan Soruşturma Komisyonu'na kilitlendi. Komisyon, bugün saat 14.00'de eski bakanlar Egemen Bağış, Muammer Güler, Erdoğan Bayraktar ve Zafer Çağlayan hakkındaki suçlamalara ilişkin son kararını verecek. Türkiye'nin önde gelen gazetelerinde yazan gazeteciler ise dört eski bakanın Yüce Divan'a gönderilmesini '17-25 Aralık darbe girişimi'nin devamı olduğu görüşündeler. İşte kalemlerin 'yüce divan' yazılarından önemli alıntılar.
Mehmet Barlas / Sabah
Darbe girişiminin devamına bel bağladılar
Tayyip Erdoğan ilk kez halkın oyu ile seçilen Cumhurbaşkanımız...
Seçilmesini iç ve dış dünyanın önde gelen isimleri çeşitli şekillerde kutladılar.
Peki, şimdiye kadar onu kutlamayan Türk devlet yetkilisi var mı dersiniz? Mesela Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'tan bu konuda ses çıkmadı...
Ve şimdi bazıları ve özellikle "Pensilvanya Örgütü"ne şu ya da bu şekilde bağlı olanlar, dört eski bakanı Haşim Kılıç'ın başkanı olacağı Yüce Divan'a göndermeyi planlamıyorlar mı?
Böylece bu örgütün planladığı "17 - 25 Aralık darbe girişimi"nin, Yüce Divan tarafından canlandırılıp devam ettirilmesine bel bağladıkları apaçık görünmüyor mu?
Fahrettin Altun / Sabah
Yolsuzluğun Aşırı- Politikleşmesi
AK Parti de iktidara geldiği günden itibaren, "yolsuzluk ithamları" ile karşı karşıya kaldı. Yolsuzluk yaptıkları yargı önünde kesinleşen kişileri ihraç etti. Ne var ki, 17 Aralık 2013'ten bu yana maruz kaldığı cinsten "yolsuzluk" ithamları ile hiçbir zaman karşılaşmadı.
İhtamlar her ne kadar niceliksel olarak küçülse de (milyar dolardan, 100 milyon avroya, oradan bir saate), giderek daha şiddetli bir biçimde dillendirildi. Bunun nedeni, 17 Aralık operasyonunu gerçekleştiren Örgütün söylemlerini bütün muhalefet partilerinin satın almasıydı. Yolsuzluk, Türkiye tarihinde ilk defa 17 Aralık müdahalesiyle birlikte "aşırı-politik" bir içerik kazandı. 17 Aralık sonrasında yeni bir siyasal vasat oluştu. Pozisyon, strateji, eylem ve taktiklerin yeniden tanımlandığı bir vasat.
Bugün "4 eski bakan Yüce Divan'a gitsin, AK Parti, yolsuzluk iddialarından temizlensin" sözü, mahiyet itibariyle "yolsuzluğun karşısındayım" sözü kadar apolitiktir.
Ne var ki, bu sözün muhtevası, bir başka siyasete teslim olmak, aşırı-politiklik çukuruna düşmek anlamına gelir. Siyaseten doğrucu bir pozisyona itilip, kendi yararına ve zararına olanı hesap etme kabiliyetinden mahrum bırakılmak demektir bu.
17 Aralık müdahalesi bütün çıplaklığıyla karşımızdayken ve Yüce Divan süreci apaçık bir siyasi tezgah iken esas olan, siyasete sahip çıkmaktır.
Cengiz Özdemir / Akşam
Bu sorumluluk asla üstlenilemez
17-25 Aralık darbe girişimiyle birlikte kamuoyu önünde ağır ithamlara maruz kalarak, bakanlık görevlerinden ayrılmanın ötesinde, bedel ödemek zorunda kalan isimlerin Yüce Divan'a gönderilme ihtimali yeni bir tehdit ve tehlike dalgasını beraberinde getirmektedir.
Türkiye siyasal atmosferi Yüce Divan'a gidecek bir kişinin sırf oraya gidiyor olmakla bile, masumiyet karinesinin yok sayılarak, suçlu ilan edilmesine imkan sağlayacak bir olağanüstülüğe teslim olmuş durumdadır.
Böylesi anormal bir süreçten geçilirken, "yargılama, yüzleşme, aklanma" oyunu ile darbe heveslilerine, seçilmiş iradeyle sandıkta başa çıkamayan yerli ve yabancı güç merkezlerine, Türkiye'ye zarar verebilmek konusunda, yeni bir motivasyon kaynağı oluşturulmamalıdır.
Türkiye'nin milletiyle bütünleşmiş bir siyasi iradenin koruması altında sürdürdüğü demokratikleşme ve kalkınma sürecini "yolsuzlukla mücadele" illüzyonu ile buradan açılacak bir gedikle riske etmenin sorumluluğu asla üstlenilemez.