28 Şubat'ın kazandırdıkları oldu mu?
Şubat ayında 28 Şubat özel sayısı hazırlayan Lacivert Dergi’de, sürecin tanığı olan 9 kadın Zeynep Bayramoğlu’nun sorduğu 7 soruyu cevapladı.
28 Şubat'ın psikolojik etkilerini, günümüzdeki yansımalarını anlatan kadınlar, darbenin kaybettirdiklerine ve kazandırdıklarına da değindiler.
Zeynep Bayramoğlu'nun sorularıyla '28 Şubat'ı hatırlamak' söyleşisinin tamamı:
Türkiye'nin yakın tarihindeki en önemli siyasi ve toplumsal olaylardan birisi şüphesiz 28 Şubat darbesidir. Yöntemleri bakımından daha önceki darbelere benzemeyen ve postmodern darbe olarak anılan 28 Şubat, dindar halka, özellikle de başörtülü kadınlara yönelik sindirme operasyonlarının yapıldığı karanlık bir süreçti. Darbenin 18'inci yılında, o günlerin tanıklarıyla darbe günlerini konuştuk.
28 ŞUBAT NEDİR SİZİN İÇİN? 28 ŞUBAT DEYİNCE AKLINIZA NE GELİYOR?
Betül Kızıltaş - Yüksek Mimar: 28 Şubat deyince aklıma ilk gelen babam oluyor. O dönemde Milli Gazete'nin genel yayın yönetmeniydi. Yapılan el ele eylemlerini yayınlamıştı gazetede. Bu nedenle gözaltına aldılar. Hayal meyal hatırlıyorum, bir yakınımız telefonla haber vermişti. Sonra televizyonları açınca babamı polis tarafından gözaltına alınırken gördük. Aslında tam idrak edememiştik durumu, çünkü lisedeydik, yasağı sindirilmiş haliyle yaşadık.
Zeynep Tufan - Ev hanımı: 28 Şubat deyince aklıma haksızlık geliyor. Kadere inanıyorum ama geleceğimle oynandığını da düşünüyorum. İnsanlara olan sevgim azaldı bu süreçten sonra, önyargılarım oluştu. Çok parası olanlar, imkânı olanlar üniversiteye gitti mesela, ben gidemedim.
Elif Esen - Cumhurbaşkanlığı Uluslararası İlişkiler Başkanlığı - Danışman: Benim için 28 Şubat, henüz bir imam hatip lisesi öğrencisiyken, hedef tahtası haline gelmek ve birdenbire büyümek. O yaşlarda, neler olup bittiğini tam anlamıyla kavrayamamıştık, günlük hatta anlık mücadelelerle geçen bir dönemdi. Bir süredir Ankara'da yaşıyorum ve ne zaman Sincan'dan geçsem ya da adını duysam bir an Sincan'da yürütülen tankların görüntüsü canlanıyor gözlerimin önünde. Kendi okul sorunlarımızla -başörtüsü ve katsayı- uğraşırken bir yandan öğretmenlerimiz sürülüyor; tanıdığımız insanlar tutuklanıyor ya da evlerine baskınlar düzenleniyordu.
Şeyma Dövücü - Avukat: 28 Şubat denince aklıma yasaların çiğnenmesi, kanunsuz uygulamalar geliyor öncelikle. Bütün Türkiye'nin gözleri önünde oynanan bir tiyatro geliyor. Bir akşam vakti ekranlarda aniden başlatılan Fadime Şahin'ler, Emire'ler geliyor. Sonrasında başörtülülere yani bizlere yolda yürürken bile atılan laflar, düşmanca fırlatılan bakışlar geliyor. Okullarına giremeyen üniversite öğrencileri, imam hatipli kızlar ve onların kanayan yüreklerinden dökülen gözyaşları geliyor. O küçücük kızların polisler karşısındaki korku dolu bakışları, polis otobüslerine doldurulup ıssız alanlara terk edilişleri geliyor. Yani hep acı, acı, acı…
Merve Arslan - Editör: Benim için 28 Şubat'ın anlamı erken olgunlaşmak zorunda kalmak, çocuk olamamak aslında. 28 Şubat'ın 'darbesini' aldığım zaman 15 yaşındaydım. 28 Şubat deyince aklıma okul kapısına dizilmiş 3-4 otobüs dolusu çevik kuvvet, coplanan öğrenci velileri, kendini okul kapısına zincirlemiş öğrenciler, velinin birinin getirdiği bir araba dolusu peruk, okulumu istiyorum yazılı tişörtler, kaldırımda sabah akşam elinde pankartlarla oturan yüzlerce öğrenci, sözüm ona laiklerden yenen küfürler ve hakaretler, irtica hortladı temalı TV haberleri, başörtülü olmanın verdiği dayanılmaz ağırlık ve daha neler neler geliyor.
Esra Elönü - Yazar: Şubat'ın neden 28 çektiği sorusu bir zamana kadar astronomları ilgilendirdi, bir zamandan sonra neden acı çektirdiği sorusunu da bence yürüyen 28 Şubat Nur Serter cevaplamalı. Benim aklımdaki listenin ilk beşi arasında. Yasak menüsü ve ikna odası servisçiliğini aklıma getirmeye tenezzül bile etmeden daha romantik bir benzetme bulmaya çalışıyorum. 28 Şubat deyince aklıma yara bandı geliyor ve o yara bandını geriye sardığımda kayıtta bir sürü acı, öfke, nefret, mücadele… Sanırım bu yeterli.
Aslıhan Güven - İletişim ve Enformasyon Asistanı - Yabancı Misyon/Büyükelçilik: 28 Şubat'ı birkaç cümleyle anlatmak çok zor benim için. Düşünün ki sadece 16 yaşındaydım 28 Şubat sürecinde. Birdenbire millete yeni tanıştırılan 'irtica' diye bir kavramla, tehlike arz eder olmuştum, hedef gösterilmiştim, suçlanmıştım. Altı çocuklu esnaf bir Anadolu ailesinin, notları iyi olduğu için süper lisede dişinden tırnağından artırdığı geliriyle Oxford kitapları okuttuğu, 16 yaşındaki imam hatip lisesi öğrencisi kızları başlarına 'irticacı' oluvermişti birdenbire! Derken üniversiteye girişe katsayı engeli getirildi ve hep küçükken doktor, mühendis olacağız diye kurulan hayaller bir tek ilahiyat fakülteleri ve din kültürü öğretmenliğiyle sınırlandı.
Hilye Banu Gülseren - Bilgisayar Mühendisi: Hayatımın kırılma noktasıdır 28 Şubat, çocukluk hayallerimin bertaraf edilmesidir. 28 Şubat bir daha asla takvimin sıradan bir günü olamayacak ve bana hep 'acaba' dedirtecek bir tarih. 28 Şubat postmodern darbe denince aklıma Sincan'da tankların yürümesi, demokrasiye balans ayarı, 'Fadime Şahin' karakteri ve tiyatrosu, MGK, babamın askeriyeden ihracı, imam hatip liselerinin başarılı öğrencilerinin önüne çekilen setler...
Zeynep Havva Kılıç - Kuala Lumpur Büyükelçiliği Basın Müşaviri: 28 Şubat benim için partilerin oy kazanmak için ürettiği söylemler, entelektüel tartışmalar ve akademik çalışmalarda bahsi geçenlerden ziyade cop acısı, bir üniversite kapısında yanında duran ve polisin çekip götürdüğü bir kızın elini daha sıkı tutamamış olmanın verdiği vicdan azabı, çocuk denilecek yaşta omzunuza yüklenen seçimin ağırlığı, başörtülü resminize fotoşopla yerleştirilmiş saç yığınının verdiği gülmekle karışık ağlama hissi, formlardaki 'eğitim' hanesinin basit bir kutucuktan çıkıp kara bir deliğe dönüşmesi, her cümlenizi bitirdiğinizde gene kendinizi ifade edemediğiniz, gene kendinizi aklayamadığınız hissi, boğazınızdaki yıllarca geçmeyen düğüm…
28 ŞUBAT NELER KAYBETTİRDİ?
Betül Kızıltaş: Yurt dışına gitmek zorunda kaldım. sekiz senem yurt dışında, ailemden uzak geçti. Genel bakarsak imam hatiplerde okuyanlar ve başörtülü kızların en büyük sıkıntısı istedikleri eğitimi alamamış olmak. Biz şanslıydık ama herkes bu kadar şanslı olmadı.
Zeynep Tufan: Geleceğimi elimden aldılar. Meslek sahibi olabilirdim mesela, daha farklı bir hayat yaşıyor olabilirdim. Bir yandan da düşünüyorum tabii, nasipte yokmuş. Ama diğer taraftan da onlar çok kişinin hakkını yediler ve günaha girdiler. Okumak bir özgürlüktü ve elimizden alındı.
Elif Esen: 28 Şubat yaşanmasaydı da yine böyle olur muydu bilmiyorum ama çevremde darbeden etkilenmiş, özellikle bizim nesilden insanların çoğu 28 Şubat öncesi hayal ve hedeflerine ulaşamadı. Özellikle eğitim alanında çok savruldu bizim nesil, dolayısıyla da sonrasında iş hayatında. Pek çoğumuz toparladık, yeni hedefler belirledik ve devam ettik ama kayıplarımız yok değildi. Bir de o dönemde sağlıklarını kaybeden arkadaşlarımız oldu ki bu telafisi maalesef mümkün olmayan bir kayıptı.
Şeyma Dövücü: 28 Şubat bu memleketin geleceğinden en az 30 yıl çaldı. Gençler, sadece kızlar değil erkekler de gelecekten umutlarını kaybetti. Bu ülkede okumak, iş bulmak gibi beklentileri çok azaldı. Çünkü iyi bir gelecek için ailelerinden, geleneklerinden, değerlerinden çok farklı yaşamaları gerekiyordu. Kimlik bunalımına girdiler.
Merve Arslan: Ben sayısal okuyup doktor olmak istiyordum. Ama lisede bir sene kaybettim. Son sene apar topar ÖSS'ye hazırlandık. Dile yatkın olduğumdan sınava yabancı dilden girmeyi tercih ettim. Tüm arkadaşlarım potansiyelinin çok altında bölümlere yerleşti. Benim okuduğum sınıf Kadıköy Anadolu İmam Hatip'in gözde sınıfıydı üstelik. Ben şanslı olanlardandım yine. Sınavda derece yaptım ve birçok burs kapısı açıldı. Yurt dışında master yapma imkânı buldum. Şu anda da bir kanalın içyapımlar bölümünde editörlük yapıyorum. Lakin adalete, özgürlüğe, eşitliğe olan güvenimi kaybettim ben.