17 Nisan 1993'te şüpheli bir ölümle hayatını kaybeden 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, 22'nci ölüm yıl dönümünde ekonomik ve sosyal gelişmelerdeki başarısının yanı sıra yeni anayasa, başkanlık sistemi, Kürt sorunu ve terörün bitirilmesine dair projeleriyle de hala anılıyor.
Özal'ın son yılında başdanışman olarak yanında bulunan siyaset bilimci Prof. Dr. Hikmet Özdemir'in hazırladığı Turgut Özal adlı biyografisi, hem dönemin tüm siyasetçi, asker, bürokrat, gazeteci, akademisyen isimlerinin yazdığı hatırat ve devlet arşivlerinin taranmasıyla hazırlanmış bugüne kadarki en kapsamlı Özal kitabı olarak hem de Turgut Özal'ın son 100 günündeki akıl almaz ulusal ve uluslararası siyaset trafiğini gün gün ele almasıyla dikkat çekiyor. Prof. Özdemir ile Özal'a danışmanlığını da yaptığı yeni anayasa, başkanlık ve Kürt sorununa ilişkin konuştuk.
Kendisine arz ettiğim çalışmada, bölge partilerinin parlamentoya girebilmesinin yolunun açılması yer alıyordu. Hatta şiddet benimsememek, kullanmamak ve teşvik etmemek kaydıyla "Ben Türkiye'den ayrılmak istiyorum" diyen bir partinin de kurulabilmesi gerektiğini arz etmiştim. Aynı şekilde "Biz Türkiye'ye şeriatı getirmek istiyoruz" diyen bir siyasi parti de seçimlere girebilmeliydi. Sanıyorum, bu görüşlerimi Özal da olumlu değerlendiriyordu. Bunun içinde, seçim sisteminde değişiklik gerekiyordu.
Kendisine 'Dar bölge sistemi' ve 'Düz ayna sistemi' modeli önerdim. O da şu: 500 vekilliğin 100'ü Türkiye vekilliği olsun ve siyasi partilerin aldığı oya göre paylaşılsın. Türkiye genelinde yüzde 47 oy olan 47 sandalye, yüzde 1 oy alan 1 sandalye kazansın. Böylece temsilde bir adalet getirmiş oluyorsunuz. Kültürel, siyasi, idari özerklik talep ediliyordu. Devletin, bazı etnik ya da dini gruplarla bir sözleşme yapması yerine hak ve hürriyetlerin bütün vatandaşlar için düzenlenmesi doğru olur. Bu alanda zaten AK?Parti iktadarınca önemli ölçüde sağlandı. Son yıllarda sessiz bir devrim gerçekleştirildi Türkiye'de. Bundan sonra silahlı grupların dağılması, sosyal, kültürel ve ekonomik çalışmalar önemli. Ayrı hakların tanınması yolu tercih edilirse, bir dağılma süreci başlatabilir. Yeni anayasanın bu süreci nasıl tamamlayacağını hep birlikte göreceğiz.
Turgut Bey, Türkiye için daha iyi olacağına inandığı için başkanlık sistemini istiyordu. Hatta, dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş Paşa ile başkanlık sisteminin Türkiye için neden daha iyi olacağını konuşmuş, Paşa da ikna olmuştu.
Biz Türkiye' de bir takım siyasi kavramlara garip anlamlar yüklediğimiz için panikliyoruz. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi denince "Vay sen bölünmemi istiyorsun?" diyor ama Türkiye'nin her yerinde uygulanacağını düşünemiyoruz. Bu Cumhuriyet'in kuruluşundan beri uygulamasını geciktirdiğimiz ve aslında Cumhuriyeti tamamlayacak bir proje.
Erdoğan'ın şansı kendisi ve tabii ki Türkiye'nin geldiği aşama. Ayrıca karizmatik bir lider ve başarılı olmayı öğrendi. Başarı, parti aygıtına tam hakimiyetten geçiyor. Özal'ın mesela parti içindeki hakimiyetinde de ciddi sıkıntılar vardı. Ama Tayyip Bey, başbakanlıktan cumhurbaşkanlığına geçiş sürecini adeta nakış gibi işledi. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı zaferi önemli bir tecrübeydi. O zaferi kazandıran parti teşkilatının da eski il başkanıydı zaten, başarının yolunun iyi bir parti teşkilatıyla olabileceğini keşfetti. Şu anda da en büyük gücü parti teşkilatından geliyor. AK Parti başlangıçta belki bir muhalif hareket olarak ortaya çıktı ama şu anda gerçek anlamda partileşti.
Kaynak: STAR