Büyük arzular ya da idealler, büyük engellerle sınanmalıdır. Sınanmalıdır ki değerleri artsın. Çünkü engel ne kadar büyük ve zorlayıcı olursa ideal uğrunda verilen emek de o kadar yoğun ve anlamlı olur ve bu da başarının kıymetini artırır.
Kimisi ordudayken terörle mücadele için dağlara çıktığında 'en hain ve kalleş silah' olan mayına basarak bacağını kaybetmiş, kimisi kaderin doğuştan bir engelle ya da bir kaza ile sabır sınavına tabii tuttuğu Ampute Milli Futbol Takımımızın oyuncularının başarısı da işte bu yüzden paha biçilmez.
5 Kasım'daki final maçında dünya şampiyonluğunu penaltılarla kıl payı kaçırdıktan sonra takım kaptanı gazi Osman Çakmak'ın "Ben 5 Kasım'da mayına basıp ayağımı kaybetmiştim. Bugün de penaltı kaçırdım, demek ki 5 Kasım bana yaramıyor. Türk halkı hakkını helal etsin" sözlerindeki 'vakur özür ve helallik isteme' anlatabilir ancak, bu başarının değerini.
Bu hafta Üç Boyutlu Portre'yi geçtiğimiz Pazartesi Meksika'daki turnuvada Angola'ya penaltılarda 5-4 yenilerek dünya ikincisi olan Ampute Milli Futbol Takımımıza ayırdık. Bu amaçla Takım Kaptanı Osman Çakmak, Antrenör Uğur Özcan ve oyuncularla görüştük. Takımdaki gazi ve engelli oyuncularımızın, her biri ayrı roman konusu olan büyük hikâyeleri var. Şairin dediği gibi hayatta romanı yazılacak pek çok şeyi ancak imalarla anlatılırız. Fakat bu küçük imalar bile hikâyenin tamamı hakkında bize fikir vermeye yeter. Oyuncularımızın öyküleri de bu türden…
Bu hikâyelere geçmeden önce 'Ampute Futbol'dan söz edelim biraz. Çünkü kamuoyunun bu konudaki bilgisi sınırlı. Ampute Futbol, dünyada İkinci Cihan Harbi'ne kadar giden bir mazisi olsa da ülkemizde yeni yeni gelişen bir spor türü. Kişinin kol, bacak, ayak, elinin tümümün veya bir kısmının olmamasına 'amputasyon' deniliyor.
Engelli insanların çok iyi futbol oynayabildiğine çocukluğumda Adana'da kanedyen (koltuk değneği) ile maç yapan ve bu konuda kendini epey geliştirmiş arkadaşlarımızı görünce şahit olmuştum. Milli Takım'daki oyuncularımız da hocaların gözetiminde kampa girip sıkı antrenmanlar yaparak son yıllarda epey profesyonelleşti.
Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FİFA), Ampute Futbol için tam 47 kural belirlemiş. Bunların hepsini sıralamaya yerimiz yetmez. Şu kadarı bilinse yeterli: Konvansiyonel futboldan epey farkı var bu sporun. Mesela Ampute Futbol'da ofsayt yok, taç atışı ayakla yapılıyor, maçlar 40x60 metrelik suni çim sahalarda oynanıyor, kaleci dâhil 7 oyuncu var.
Ampute Futbolu, İkinci Dünya Savaşı sonrasında gazileri rehabilite etmek amacıyla oynanmaya başlandı. Profesyonel manada ilk olarak Don Bennett tarafından 1980 yılında ABD'de Seattle'da oynatıldı. 1990 yılında Moskova'da düzenlenen bir toplantıda Uluslararası Ampute Futbol Federasyonu kuruldu. Ampute Futbol, Türkiye'de 2000'li yıllarda popüler olmaya başladı. Ve milli takımımız çok kısa sürede önemli başarılara imza attı.
BİR GAZİNİN VAKUR ÖZRÜ
Şimdi gelelim takımdaki oyuncularımızın hikâyelerine… Takım Kaptanı Osman Çakmak bir terörle mücadele gazisi…1977 yılında Tokat'ın Zile ilçesinin Narlıkışla köyünde doğmuş. Futbola olan ilgisi gazilikten önce başlıyor. İstanbul'a geldiğinde eğitim ve futbol arasında bir tercih yapmak durumunda kaldığını ve futbolu seçtiğini söylüyor.