Okulların sayısını daha da artırdıklarını dile getiren Erdoğan, göreve geldiklerinde 76 olan üniversite sayısını 207'ye çıkardıklarını, üniversitenin bulunmadığı ilin olmadığını kaydetti.
Muhalefetin "Bu kadar üniversiteye ne gerek var?" dediğini aktaran Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bu kadar üniversiteye gerek olmazsa benim Hakkari'deki kardeşim evladını nasıl üniversiteye gönderecek? Kaldı ki üniversiteye girme şansı evladının olacak mı? Bizim dönemimizde 10'da 1'di. Yani 10 kişiden 1 kişinin üniversiteye girme şansı vardı. Ama şimdi neredeyse 10'da 10 üniversiteye girme şansını yakaladıkları gibi bir de Hakkari'deki yavrumuz Hakkari'de, Şırnak'taki Şırnak'ta okuma şansına sahip. Ankara'ya, İstanbul'a gelecek, gelebilir. Buralarda da şansı var. Oralardan şimdi birinci çıkıyor. Bakıyorsunuz yılın birincisi Şırnak'tan, Hakkari'den çıkmış. Bu nedir? Bu artık niteliğin arttığını gösteriyor. Bu da bizim gururumuz oluyor."
Sağlık alanında atılan adımlara değinen Erdoğan, "Sizin yaşınızda ben, diyelim ki evde hastamız var, babam Emekli Sandığı mensubuydu, deniz yollarında kaptandı. Rahatsızlık var, onun sıra numarası için Kasımpaşa'dan Tophane'ye gider deniz hastanesinden numarasını alırdım. Bu devirleri biz artık geride bıraktık. Şimdi böyle bir şey hamdolsun yok. Öyle git kuyruklarda bekle, ondan sonra gel babanı evden al, bunlar yok artık." dedi.
Şimdi devasa hastanelerin olduğunu anlatan Erdoğan, "Şehir hastaneleri yapıyoruz. Ana muhalefetin başındaki Bay Kemal diyor ki 'Bunlara ne gerek var?' Şu anda hastanemizin olmadığı il yok. Neredeyse hastanemizin olmadığı ilçeler yok. Artık evinden çık, ilçedeki hastaneye gidebiliyorsun. Orada eğer sıkıntı varsa hemen merkeze gidebiliyorsun. Bu duruma geldik." diye konuştu.
"BÜYÜK DEVLET OLMANIN ESERİ"
Başkan Erdoğan, şu anda tek eksiğin, doktorlardaki, hemşirelerdeki, sağlık memurlarındaki sayıyı daha da artırmak olduğunu ifade ederek, Türkiye'nin geçmiş dönemlere göre bu konuda da mukayese edilemeyecek kadar ileride olduğunu söyledi.
Hassasiyet gösterdikleri konulardan birinin de adalet olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Adalet sarayları diye bir şey yoktu. Merdiven altlarında yargı adalet dağıtırdı. Bunların hepsini geride bıraktık. Şimdi adalet saraylarını sadece il merkezlerinde değil, ilçelere kadar yaygınlaştırdık ki adalet çok daha rahat bir şekilde dağıtılabilsin. Ne diyor muhalefet? 'Böyle güzel saraylar yapmakla bu iş olmaz' diyor. Hakim, savcı hepsi aynı odanın içerisinde bu işleri yaparken mi daha sağlıklı adalet dağıtılabilirdi, yoksa hepsinin rahatlıkla kendi odalarında sanık vesaire geldiği zaman onları dinleyerek mi bu daha rahat olabilirdi? İşte biz bunu da başardık. Şimdi Türkiye'nin her ilinde adalet saraylarımız var ve bu adalet saraylarımızda şu anda yargı çok farklı işliyor. Göreve geldiğimizde, hemen Başbakanlığımızın karşısında Yargıtay vardı, çok sıkıntılı çalışıyorlardı. Danıştay, aynı şekilde çok sıkıntılı çalışıyordu. Danıştayı sağlıklı çalışabileceği bir binaya biz kavuşturduk. Anayasa Mahkemesinin sağlıklı çalışabileceği bir binası yoktu. Anayasa Mahkemesini sağlıklı çalışabileceği modern bir binaya biz kavuşturduk. Yargıtayın sağlıklı çalışabileceği bir binası yoktu. Şu anda Yargıtaya ve Yargıtay Başsavcılığına öyle muhteşem bir külliye yaptık ki bu da bize nasip oldu. Fakat, niye bunları yaptık diye biz bir de suçlanıyoruz. Büyük devlet olmanın, büyük ülke olmanın işte bunlar en önemli eserleridir."
"DAHA DA İLERİ GİDECEKLER"
İstihbarat örgütünün, dünyada en önemli örgüt olduğunu ifade eden Başkan Erdoğan, "Bizim Milli İstihbarat Teşkilatımızın örgütü bir mahalle arasındaydı. Ama şu anda biz, MİT'i öyle bir külliyeye kavuşturduk ki şu anda dünya geliyor, görüyor, gördüğü zaman da takdir ediyor. Ve tabii bütün donanımını da orada, her şeyiyle, bütün elektronik tesisatlarından tutunuz, çok güçlü bir istihbarat teşkilatına sahibiz." dedi.
Başkan Erdoğan, şunları ifade etti:
"Şimdi çok akıllılar çıkıyor, diyorlar ki 'Başınıza dert aldınız.' Niye 'Bu kadar elektronik cihazlar, şunlar bunlarla...' Biz, bugün varız, görevimizi yaptık, eğer millet, bize 'Artık sen bu kadar yaptın, hayırlı olsun' diyorsa, eyvallah. Bizden sonra gelenler eğer burayı yıkacaklarsa yıksınlar, çalıştırmayacaklarsa çalıştırmasınlar. Pentagon ne ise benim ülkemin Milli İstihbaratı, Pentagon'dan daha ileri olması lazım. Çünkü bizim hayırda yarışmamız lazım. Pentagon'dan daha güçlü olmamız lazım. Şimdi milli savunma sisteminde düşünün... Göreve geldiğimizde terörle mücadele edeceğiz, ilk Amerika seyahatimde o zaman Bush, kendisiyle konuştum, bize insansız hava aracı vermiyorlardı. Condoleezza Rice'ı çağırdı, dedi ki 'Niye vermiyorsunuz? Ne kadar zamanda veriyorsunuz? Ne kadar süre için veriyorsunuz?' İşte '2-3-4 gün' falan. Yok dedim, böyle bir şey bize bugüne kadar uygulanmadı. Ondan sonra talimat verdi sağ olsun ve "Bize hiç gecikmeyecek, en az 2 günlüğüne, 48 saatliğine Türkiye'ye İHA'ları vereceksiniz' dediler. Ve o andan itibaren böyle bir süreç başladı. Ama Allah rahmet etsin BAYKAR bu işi kendisi için görev telakki etti ve süratle ilk etapta İHA'yı yaptılar, arkasından da SİHA'yı yaptılar ve şimdi de Akıncı'yı yaptılar ve sürekli yükseliyor. Keyfiyet itibarıyla yükseliyor. Daha da ileri gidecekler inşallah."
Bunun Türkiye'ye sınıf atlattığının altını çize Erdoğan, "Bütün bunlarla beraber bir de zırhlı taşıyıcılarda vesaire Türkiye ciddi bir konuma geldi. Bu bir şeyi gösteriyor, Türkiye savunma sanayinde yüzde 20 yerliyken, şimdi yüzde 80'e çıktı. Bu ne demektir? Biz kendi kendimize yeter hale geliyoruz." diye konuştu.
ABD'YE S-400 MESAJI
Başkan Erdoğan, ABD'nin, Türkiye'nin Rusya'dan aldığı S-400 Hava Savunma Sistemi'ni iade etmesini istediğini belirterek "Kendilerine biz şunu söyledik, biz niye geri iade edelim? Siz, bize verdiniz de biz almadık mı? Hem vermeyeceksin... Biz de başımızın çaresine bakacağız. Ruslardan böyle bir teklif bize geldi, oradan aldık. Siz veriyor musunuz? Vermediler." ifadelerini kullandı.
F-35 meselesinde de aynı yanlışın yapıldığını vurgulayan Erdoğan, "Biz, F-35'lerde 1 milyar 400 milyon dolar ödeme yaptık ama F-35'ler bize verilmedi. Şimdi yeni yeni bazı teklifler geliyor, bakalım ne olacak, ne derece doğru, sağlıklı bilmiyoruz. Ama bunlar bizi en sonunda ev sahibi yapacaklar. İnşallah onları da üreteceğiz. " diye konuştu.