Son dakika: Başkan Erdoğan'dan Kabine Toplantısı sonrası flaş 'Montrö' mesajı: Krizin önüne geçmek için kullanacağız
Son dakika haberleri: Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleşen Kabine Toplantısı'nın ardından kameraların karşısında geçti. Rusya-Ukrayna savaşına ilişkin önemli açıklamalarda yapan Başkan Erdoğan, Türkiye'nin bölgesinde barışı huzuru, esenliği isteyen bir ülke olduğunu belirterek, "Bugüne kadar 5 bin vatandaşımız Ukrayna topraklarından ayrılarak ülkemize ve diğer ülkelere geçmişti." dedi. Başkan Erdoğan konuşmasında, 'Montrö' konusunda da net mesajlar verdi, "Montrö Sözleşmesi'ni krizin önüne geçmek için kullanacağız.Kendi milli çıkarlarımızdan elbette ödün vermeyeceğiz ama bölgesel ve küresel dengeleri de ihmal etmeyeceğiz." ifadelerini kullandı. Öte yandan Başkan Erdoğan, elektrik faturalarında KDV düzenlemesinin de müjdesini verdi, "Meskenler ile tarımsal sulamada kullanılan elektriğin KDV'si yüzde 18'den 8'e düşürüldü." dedi.
Son dakika haberleri: Başkan Recep Tayyip Erdoğan, "Milletimizin, 28 Şubat'ın ardından Türk siyasetinde yaptığı revizyonun mesajını hala alamayanların olduğunu anlıyoruz." dedi.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleştirilen Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslendi.
İslam aleminin dün idrak edilen mübarek Miraç Kandili'ni tebrik eden Erdoğan, Hz. Muhammed'in Allah katına çıkışıyla namazın farz kılınması başta olmak üzere çeşitli müjdeleri ifade eden bu gecenin Müslümanlara ve insanlığa hayırlar getirmesini diledi.
Erdoğan, "Dünyanın dört bir yanından zulümlere, nobranlıklara, haksızlıklara, adaletsizliklere karşı feryatların yükseldiği bir dönemde, Rabb'imizin kimseyi gücünün yetmeyeceği şeyle yükümlü kılmayacağı inancıyla Allah'ın mağfiretine, Peygamber Efendimizin özellikle şefaatine sığınıyoruz. Hayatımızın hayır, hasenat, ibadet ve bereketini çoğaltması dileğiyle bir kez daha milletimizin ve İslam aleminin Miraç Kandili'ni tebrik ediyorum." diye konuştu.
"28 ŞUBAT DARBESİ, TARHİMİZİN KARA SAYFALARINDAN BİRİ..."
Dün, eski başbakanlardan, Milli Görüş Hareketi'nin kurucusu, dava, siyaset ve devlet adamı Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın vefatının 11. yıl dönümünün geride bırakıldığını anımsatan Erdoğan, merhum Erbakan'ı rahmet, minnet ve hasretle yad etti.
Erbakan'ın sanayide, teknolojide, tarımda, diplomaside, ilimde velhasıl her alanda bağımsız, güçlü Türkiye özlemi doğrultusunda verdiği mücadeleden aldıkları ilhamla bugün de yollarına devam ettiklerini anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Rabbim hocamızı rahmetiyle kuşatsın, cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin. Tabii 28 Şubat gününün bizim yakın tarihimizde bir başka anlamı, bir başka sembolü daha vardır. O da 28 Şubat darbesidir. Türkiye, 28 Şubat 1997 tarihinde 27 Mayıs 1960 ile başlayan darbeler silsilesinin yöntemleri itibarıyla postmodern diye tabir edilen yeni bir yüzüyle tanışmıştır. Bir taraftan ülkenin seçilmiş meşru yönetimine dayatmaların yapıldığı, diğer taraftan gövde gösterisi için tankların sokaklarda yürütüldüğü, öte yandan hükümetin ağır baskılarla istifaya zorlandığı 28 Şubat darbesi tarihimizin kara sayfalarından biri olarak zihinlere kazınmıştır. Bürokrasinin, medyanın, iş dünyasının sivil toplum kuruluşu görünümlü darbe şakşakçılarının desteğiyle ortaya çıkan 28 Şubat vakası daha önceki ve sonraki tüm benzer olaylar gibi zaman içinde milli irade tarafından elbette tasfiye edilmiştir. Türkiye'yi köken, mezhep, meşrep, hayat biçimi, siyasi görüş gibi fay hatları arasına sıkıştırıp felç etmeyi amaçlayan bu girişimin müsebbipleri önce mahşeri vicdanda, sonra da hukuk önünde yaptıklarının hesabını vermişlerdir. Eşine az rastlanır bir kibirle, hoyratlıkla, pervasızlıkla yürütülen 28 Şubat sürecinde yaptıklarının yanlarına kar kalacağını düşünenlerin hesap günü gelip çattığında sergiledikleri zavallılık, pespayelik de ibretialemliktir."
Erdoğan, 28 Şubat sonrasındaki tarihlerde aynı niyetle yayınlanan 27 Nisan 2007 bildirisinin de 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin de milli irade tarafından anında cevaplandırılarak adeta boğulmuş olmasının ülkede bir devrin kapandığının işareti olduğunu vurguladı.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) artık darbeyle, cuntayla, bildiriyle değil, sınırları korumadaki, sınır ötesi harekatlarındaki bölgesel ve küresel güvenlik krizlerindeki güçlü duruşu, başarıları ve etkisiyle gündem olduğunun altını çizen Erdoğan, nitekim ülkenin son bir asrındaki Milli Mücadele ve Kıbrıs Barış Harekatı sonrasındaki en büyük askeri başarıların bu dönemde elde edildiğini dile getirdi.
Başkan Erdoğan, Suriye'deki Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı harekatları, Libya'daki meşru yönetime verilen destek ile Karabağ'ı ve işgal altındaki topraklarını kurtarmak için mücadele eden Azerbaycanlıların yanlarında yer almalarının ülkenin ve TSK'nın tarihine altın harflerle geçen zaferler olduğunu anımsattı.
"HALKIN BENDESİ OLMAYI ÖĞRENEMEYENLERE MİLLETİMİZ ÜLKE YÖNETİMİNİ TESLİM ETMEYECEKTİR"
Dört bir yanda yaşanan krizlerin, TSK'nın tüm gücü, imkanı ve vaktiyle vatan savunması, milletin menfaatlerinin korunması, devletin gücünün artırılması hususundaki görevlerine odaklanmasının ne kadar hayati, ne kadar isabetli, ne kadar elzem olduğunu gösterdiğine dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
"Ordusu, devletinin ve milletinin emrinde olmayanların kendi içinde birliğini, beraberliğini sağlayamayanların sonuçta hem istiklallerini hem geleceklerini kaybettikleri bir dönemde Türkiye siyasi, ekonomik, diplomatik olarak yükselen bir güç sıfatıyla dünyadaki yerini almıştır. Temennimiz, ülkemizdeki darbelerin ve darbe girişimlerinin siyasi ve sosyal ayağını teşkil eden kesimlerin de bir an önce aynı idrak düzeyine ulaşmaları, aynı yerli, milli, sivil, vizyoner yaklaşıma kavuşmalarıdır. Maalesef 15 Temmuz darbe girişimi gecesi ve sonrasında yaşadıklarımız bu kesimlerin henüz ülkemizin ihtiyacı olan demokratik olgunluğuna ulaşamadıklarını ortaya koymuştur. İnsanlarımızın inancıyla ve inancının sembolleri olarak gördüğü değerleriyle mücadelesini, aksi yöndeki tüm iddialarına, beyanlarına, şovlarına rağmen bilinç altlarında hala sürdürenler var. Bunların ellerine fırsat geçtiğinde neler yapabileceklerine ilişkin pek çok emareye hem milli meselelerde hem siyasi ve sosyal tartışmalarda sıkça rastlıyoruz. Milletimizin, 28 Şubat'ın ardından Türk siyasetinde yaptığı revizyonun mesajını hala alamayanlar olduğunu anlıyoruz. Lafzı ve ruhu ile demokrasiye, hakka, adalete, özgürlüğe saygıyı bu medeniyetin, bu toprakların, bu halkın bendesi olmayı öğrenemeyenlere milletimiz asla ülkenin yönetimini teslim etmemiştir ve etmeyecektir."