"SAYIN ÖZEL'E TAVSİYEM, KENDİNİ FAZLA YORMASIN, ÇOK FAZLA HIRPALAMASIN"
Hükümet olarak, her alanda olduğu gibi ekonomide de ne yaptıklarını ve nasıl netice alacaklarını iyi bildiklerini kaydeden Erdoğan, "Burada dingil kırmış kamyon şoförü misali ne yapacağını bilemeyen yalnızca CHP Genel Başkanı Sayın Özel'dir." değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, "Sayın Özel'e tavsiyem, kendini fazla yormasın, çok fazla hırpalamasın." dedi.
Özel'in, dış politika ve ekonomi gibi acemisi olduğu konularda kürsüden atıp tutmak yerine çok iyi bildiği meselelerden bahsetmesi gerektiğini söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Mesela, toplanmayan çöplerden, yanan otobüslerden, çalışmayan merdivenlerden, ödenmeyen Sosyal Güvenlik Kurumu borçlarından bahsetsin. Mesela, kapı dışarı edilen işçilerden, hısım-akraba çiftliğine çevirdikleri için iflasın eşiğine getirdikleri belediyelerden bahsetsin. Mesela, şişirilmiş konser faturalarıyla soyulan beytülmalden bahsetsin. Şayet yüreği yetiyorsa, çıksın İstanbul'un yağmalanan kaynaklarından bahsetsin, alınan rüşvetlerden, kesilen haraçlardan bahsetsin, milletten topladıkları paralarla besledikleri trol ordularından bahsetsin. Yıllarca 'Şeffaflık' diyerek mangalda kül bırakmazken, kameralara bant çekerek neyi saklamaya çalıştıklarından bahsetsin. Değilse, yaptığı her konuşma, gündemi saptırmaktan ibaret kalacaktır. Sayın Özel'in, patronaj ilişkisinden kendisini ve partisini kurtarmasını ve en kısa zamanda Türkiye'nin gerçek meselelerine geri dönmesini ümit ediyoruz. Bunu yapması, hem kendi ruh sağlığı için hem partisi için hem de CHP'ye oy veren milyonlarca vatandaşımız için fevkalade yararlı olacaktır."
Erdoğan, kendi problemlerini çözemeyenlerin, Türkiye'nin sorunlarına çözüm bulmasının mümkün olmadığına işaret etti.
Türkiye'nin ve dünyanın sıcak gündeminden kopan bir partinin, dış politika ve güvenlik başta olmak üzere milli konularda inisiyatif alamayacağının altını çizen Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Türkiye, tüm enerjisini ve kapasitesini bekasına yönelik meselelere ayırması gereken çok hassas bir dönemden geçiyor. Stratejik önemi bugün daha iyi anlaşılan 'Terörsüz Türkiye' sürecimizin hedefine suhuletle ulaşması için uzlaşıya, işbirliğine, birlikte çalışma ruhunun geliştirilmesine ihtiyacımız var. Milletin sorumluluğunu taşıyan insanlar olarak hep beraber, özellikle yüce Meclis çatısı altında ortak bir irade ortaya koymamız lazım. CHP dahil, grubu bulunan tüm partilerin, bu dönemde yüksek bir hassasiyet ve sorumluluk bilinciyle hareket etmelerini bekliyoruz. Hangi görüşte olursa olsun milletimizin siyaset kurumundan talebinin de bu yönde tecelli ettiğini müşahede ediyoruz. Milletimiz siyasetçilerden şahsi ikbal kavgası vermelerini değil, sorunlarıyla hemhal olmasını istiyor. Ana muhalefet partisi başta olmak üzere herkesi, bu noktada sağduyulu davranmaya davet ediyorum. Meseleye bu zaviyeden bakan bütün siyasi aktörlere de şimdiden teşekkür ediyorum."
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, "İran'ın, İsrail'in bu haydutluğu karşısında, bu devlet terörü karşısında, kendisini savunması son derece doğal, meşru, hukuki bir haktır. İran, hukuk tanımayan, kural tanımayan, ilkesi olmayan, şımarık, şımartılmış, gözü dönmüş bir ülke tarafından çok açık bir şekilde saldırıya uğramıştır." dedi.
Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, İsrail'in, Filistin'de sürdürdüğü işgal ve katliam politikalarının, 7 Ekim 2023 sonrasında farklı bir boyuta geçerek, toplu kıyıma, toplu cezalandırmaya, en sonunda da soykırıma dönüştüğünü söyledi.
620 gündür artarak devam eden vahşette, çoğu çocuk ve kadın 55 binden fazla Gazzeli masumun hayatını kaybettiğini, 128 binden fazla kişinin yaralandığını anlatan Erdoğan, İsrail'in saldırılarının şu anda, çok daha vahim, çok daha barbarca bir boyut kazanmış durumda olduğunu bildirdi.
Yüzde 80'i enkaz halindeki Gazze'de hayata tutunmaya çalışan 2 milyon masum sivilin tamamen açlığa, susuzluğa ve ilaçsızlığa mahkum edildiğine dikkati çeken Erdoğan, bu yetmezmiş gibi İsrail'in, yardım dağıtım noktalarına yığılan mazlumların üzerine mermi yağdırdığını, bomba yağdırdığını; her gün, açlıktan kıvranan yüzlerce insanı vurarak alçakça katlettiğini belirtti.
"HOLOKOST SÜRECİNDE, GAZZE'DEKİ KADAR ACI, İNSANLIK DIŞI, VİCDAN DIŞI GÖRÜNTÜLER OLUŞMAMIŞTIR"
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Çok açık söylüyorum, İkinci Dünya Savaşı'nın en dehşetli fotoğrafları, videoları, bugün Gazze'den gelen görüntüler yanında, inanın, çok ama çok masum kalıyor. Avrupa'daki o Holokost sürecinde, Gazze'deki kadar dehşetli, Gazze'deki kadar acı, insanlık dışı, vicdan dışı, Gazze'dekine benzer görüntüler oluşmamıştır. Netanyahu, soykırım suçunda, zalim Hitler'i çoktan geride bırakmıştır. Umarız, akıbeti aynı olmaz. İnşallah, er ya da geç, uluslararası bağımsız bir yargının önüne çıkar, bütün yaptıklarıyla yüzleşir ve işlediği cinayetlerin ve katliamların hesabını ahirete kalmadan bu dünyada verir. İsrail, bir yandan Gazze'de soykırım suçu işlerken, diğer yandan Lübnan'a saldırdı, Suriye'ye saldırdı, Yemen'e saldırdı, buralarda sivilleri katletti. Batı Şeria'da her gün sivil yerleşim yerlerine saldırıyor, oralarda masumları öldürüyor, oraları adım adım işgal ediyor."
"İSRAİL, HAYDUTLUK SAHASINI BİRAZ DAHA GENİŞLETTİ"
Bütün bunlar yetmezmiş gibi, İsrail'in İran'daki bazı hedeflere saldırarak, İran içinde suikastler düzenleyerek, haydutluk sahasını biraz daha genişlettiğini kaydeden Erdoğan, "Şunu en başta söylemek mecburiyetindeyim: İran'ın, İsrail'in bu haydutluğu karşısında, bu devlet terörü karşısında, kendisini savunması son derece doğal, meşru, hukuki bir haktır. İran; hukuk tanımayan, kural tanımayan, ilkesi olmayan, şımarık, şımartılmış, gözü dönmüş bir ülke tarafından çok açık bir şekilde saldırıya uğramıştır." ifadelerini kullandı.
Bu saldırıların, İran'ın nükleer müzakereleri devam ederken düzenlendiğinin altını çizen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Kendisi nükleer silahlara sahip olan, üstelik nükleer çalışmalarında hiçbir uluslararası kuralı tanımayan İsrail, müzakerelerin bitmesini beklemeden, sonucu beklemeden, tam olarak terör eylemi gerçekleştirmiştir. Bütün dünyanın, bütün insanlığın gözleri önünde yapılan bu saldırganlık karşısında, ne yazık ki, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, uluslararası kurumlar ve devletler sessiz kalmakta, hatta bazıları, maalesef, bu haydutluğa alenen destek vermektedir. Gazze'de, tam 620 gündür insanlığın utancı olan bir tablo yaşanırken sükut edenler, şimdi ateş hızla tüm bölgemize yayılırken, yine derin bir sessizliğe bürünmüşlerdir. Tekrar söylüyorum: Bu saldırganlık, bu kural tanımazlık, bu devlet terörü ve haydutluk karşısında sessiz kalmak, olan bitene özellikle rıza göstermektir."
"KAN VE UTANÇ LEKESİ SADECE NETANYAHU'NUN ELİNE DEĞİL SESSİZ KALAN HERKESİN ELİNE BULAŞMIŞTIR"
İsrail'in, bu şımarıklığına destek verenler kadar, sessiz kalanların da eline, alnına, katledilen sivillerin, öldürülen bebeklerin, çocukların kanının sıçradığını ve o kan lekesinin o ellerden, o alınlardan asla temizlenmeyeceğini ifade eden Erdoğan, "Bu kan ve utanç lekesi sadece Netanyahu'nun eline, alnına değil, sadece onu destekleyen Siyonistlerin eline, alnına değil; aynı zamanda susan, sessiz kalan, tepkisiz kalan herkesin eline, alnına, varsa vicdanına da bulaşmıştır. Hem Gazze'ye hem Suriye'ye, Lübnan'a, Yemen'e hem de komşumuz İran'a yönelik bu insanlık dışı saldırganlığın durması için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz, yapmaya da sabırla devam edeceğiz." değerlendirmesinde bulundu.
Tıpkı son 23 yılda karşı karşıya kalınan diğer çatışmalarda olduğu gibi İsrail'in, İran'a yönelik terör saldırılarını da çok yakından takip ettiklerini söyleyen Erdoğan, "Bu saldırıların Türkiye'ye olası etkileri konusunda bütün kurumlarımız, ilgili bütün arkadaşlarımız teyakkuz halinde. Her türlü olumsuzluğa, her türlü senaryoya karşı hazırlıklarımızı yaptık ve yapıyoruz. Bir defa şunu herkesin bilmesi lazım: Biz bakkal işletmiyoruz, dünyanın en büyük ülkelerinden birini, Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetiyoruz. Devlet tecrübemiz, tarihi derinliğimiz, millet olarak yüzyıllara sari birikimimiz, bu sürecin idaresinde bizim en büyük referans kaynağımızdır." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"İktidar sorumluluğu; içi boş söylemleri, hamaseti, polemiği kaldırmaz. Sırtında yumurta küfesi olmayanların söylemleriyle hareket edemeyiz. Daha düne kadar İsrail'in gönüllü avukatlığına soyunup, utanmadan, sıkılmadan Hamas'a 'terör örgütü' diyenlerin kışkırtmalarını zaten muhatap almıyoruz. Meclis açılış hitabımda, İsrail'in artan saldırganlığına dikkat çektiğimiz için bizi acımasızca eleştirenlere, bugün bize akıl vermek, bizim hassasiyetimizi sorgulamak değil, şayet zerre miskal öz saygıları kaldıysa, hatalarını kabul edip, bizden özür dilemek düşer. Biz, attığımız ve atacağımız adımları, daha burunlarının dibini görmekten aciz bu vizyonsuzların tavsiyelerine göre değil, Türkiye Cumhuriyeti'ne yakışan devlet ciddiyetiyle belirliyoruz. Biz çatışmanın, şiddetin, zulmün tarafında değil, hakkın, adaletin, diyalog ve diplomasinin tarafındayız. Bu anlayışla, saldırganlığın sona ermesi için 13 Haziran'dan bu yana yoğun bir diplomasi trafiği içindeyiz. Amerikan Başkanı Sayın Trump ve İran Cumhurbaşkanı Sayın Pezeşkiyan ile 2 kez görüştük. Bölgemizdeki tüm kardeş ülkelerin liderleriyle aynı şekilde telefon görüşmelerimiz oldu. Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin'le meseleyi enine boyuna değerlendirdik. Bizim dışımızda diğer arkadaşlarımız da muhataplarıyla sürekli temas içindeler. En başından beri, İran'la da konuşabilen bir ülke olarak, nükleer konusunun diplomasiyle çözümü için çabaladık. Bugün de silahların susması için üzerimize ne düşüyorsa, yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. Milletimiz müsterih olsun. Hükümetleri; Türkiye'nin menfaatlerinin, huzurunun, dirliğinin, güvenliğinin sonuna kadar takipçisidir. AK Parti ve Cumhur İttifakı'nın güçlü dayanışması, bu fırtınalı sularda, 86 milyonun tamamının güvencesidir."
Başkan Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, İsrail'in, son 2 yılda artık açıktan gerçekleştirdiği saldırganlığın, Türkiye'nin de içinde bulunduğu geniş coğrafyanın karşılaştığı sorunları izah ettiğini söyledi.
Türkiye'de, on yıllardır devam eden tartışmaların, ayrışmaların, kutuplaşmaların ardında, iç dinamiklerden ziyade dış dinamiklerin olduğunun bugün çok daha net ortaya çıktığını vurgulayan Erdoğan, "Türkiye'de on yıllar boyunca süren ekonomik, siyasi, sosyal sorunların, terör meselesinin, istikrarsızlığın, iç gerilimlerin temel sebebi, bugün daha açık görülmektedir. Türkiye'de, neredeyse her yıl 10 yılda bir tekrarlanan, hiçbir darbe tesadüfen yapılmamıştır. Hiçbir darbe, vatansever, vatanperver eller tarafından kurgulanmamıştır." diye konuştu.
İran'da olanların görüldüğünü belirten Erdoğan, FETÖ'nün; MİT krizinde, 17-25 Aralık'ta, 15 Temmuz'da yapmaya çalıştığı darbelerin, bugün yaşananların ışığında daha bir anlam kazandığını, bu hainlerin asıl gayelerinin ne olduğunun daha belirgin hale geldiğini dile getirdi.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sadece 15 Temmuz değil, sadece 17-25 Aralık değil; 27 Mayıs'a bakın, arkasında aynı kirli şebekeyi göreceksiniz. 12 Mart'a, 12 Eylül'e, 28 Şubat'ın 'bin yıl sürecek' denilen karanlık ve kasvetli günlerine bakın, arkasında aynı karanlık siyonist şebekeyi göreceksiniz. Türkiye, vesayet odakları ve FETÖ ihanet çetesiyle mücadele ederek, aynı zamanda siyonizmin ülkemizdeki uzantılarıyla mücadele etmiştir. 15 Temmuz, sadece FETÖ'cü hainlere karşı değil, emperyalizmin içimizdeki Truva atlarına karşı da kazanılmış tarihi bir zaferdir. Bunun önemi, değeri ve stratejik boyutu bugün çok daha iyi anlaşılmaktadır."
"ÇOK DAHA GÜÇLÜ VE CAYDIRICI HALE GELMEMİZ ŞART"
Yaşanan olayların bir gerçeği daha ortaya çıkardığına dikkati çeken Erdoğan, Osmanlı'nın muzaffer ordusunun "Hazır ol cenge, eğer istersen sulhu salah" ilkesine işaret etti.
Erdoğan, "Eğer bağımsızlık istiyorsan, eğer özgürlük istiyorsan; eğer bu topraklar üzerinde şerefinle, namusunla, izzetinle yaşamak istiyorsan; eğer ekonomik refah istiyorsan, eğer bolluk, bereket, dirlik istiyorsan; eğer huzur istiyorsan cenge her zaman hazır olacaksın. Eğer buna hazır değilsen, işte 100 yıldır, 150 yıldır yaşananları yaşarsın. Caydırıcı gücün yoksa, içeride operasyonlara maruz kalırsın. İç cephende gedikler açılmışsa, bu coğrafyada ayakta duramazsın." ifadesini kullandı.
Türkiye'nin, AK Parti dönemlerine kadar, kendi silahını, kendi savunma araçlarını üretemediğini söyleyen Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Neden? İmkanı mı yoktu? Hayır, vardı. İnsan kaynağı mı yoktu? Hayır, vardı. Peki ne yoktu? İrade yoktu, cesaret yoktu, basiret yoktu, bağımsızlık, özgürlük aşkı yoktu. 'Üretmeyeceksin' dediler, üretilmedi. 'Haddini bileceksin' dediler, çizilen sınırlara riayet edildi. 'Verilen rolün dışına çıkmayacaksın' dediler, çıkılmadı. Açık söyleyeyim: Bizim de bu korkaklığı, bu çekingenliği, bu iradesizliği, en çok da bu ihaneti kırmamız kolay olmadı. Allah'a hamdolsun, bütün engelleri aştık. İrademize vurulan prangaları tek tek parçaladık. 'Öğrenilmiş çaresizliklere' hamdolsun son verdik. Bu ülkeye ve millete her şeyden önce özgüven ve cesaret kazandırdık."
Erdoğan, savunma sanayisi alanında son 23 yılda kelimenin tam anlamıyla büyük bir destan yazdıklarına işaret ederek, savunma ihracatında göz kamaştıran bir ivme yakaladıklarının altını çizdi. Hava savunma sistemlerinden savaş gemilerine, tanksavardan torpidoya, seyir füzelerinden elektronik harp sistemlerine, İHA ve SİHA'lardan tank, top, helikoptere kadar geniş bir yelpazede milli projeleri hayata geçirdiklerini anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Sağladığımız destek ve teşviklerle, savunma sektörümüzün önünü sonuna kadar açtık. Milli teknoloji hamlesiyle, savunma sanayisine yatırım yapmayı, ürün geliştirmeyi, yenilikçi fikirleri pratiğe dökmeyi cazip hale getirdik. Şunu bugün gönül huzuruyla söyleyebilirim: Türkiye, artık kendi semalarını yerli ve milli hava savunma sistemleriyle koruyan, entegre ve katmanlı bir savunma mimarisine sahip bir ülkedir. Nice engelleri aşarak geldiğimiz seviyeyi önemsiyor ama yeterli bulmuyoruz. Çok daha güçlü ve caydırıcı hale gelmemiz şart.
Kabine toplantısı sonrasında da ifade ettiğim gibi, caydırıcılığımızı öyle bir düzeye çıkartacağız ki bırakın bize saldırmayı, hiç kimse bunu aklının ucundan dahi geçiremeyecek. Yüzde 20'lerden alıp yüzde 80'lere çıkardığımız yerli ve milli üretim oranımızı daha da yukarılara taşıyacağız. Şöyle başımızı iki elimizin arasına alıp düşünelim, bu ülke toplu iğne üretemiyordu toplu iğne. Artık İHA'larımız, SİHA'larımız, Akıncı'larımız hepsi var. Ciddi manada ihracata da başladık mı? Başladık. Savunma sanayisinde 'tam bağımsızlık' hedefimize ulaşana kadar, sabırla, kararlılıkla, azimle ve sağlam adımlarla ilerleyeceğiz."
"BÖLGEMİZDE BARIŞI TESİS ETMEK İÇİN GİRİŞİMLERİMİZ ARTARAK DEVAM EDECEK"
AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nın gerçekleştirildiği salonda, 23 yılda savunma sanayisi alanında yapılan çalışmaların yer aldığı video izletildi.
Videonun ardından konuşmasına devam eden Erdoğan, savunma sanayisi projelerinde emeği geçenlere Türkiye ve millet adına şükranlarını sundu. Erdoğan, Türk savunma sanayisinin bugünlere gelmesine katkı verenlerden vefat edenlere Cenabıallah'tan rahmet diledi.
"Türkiye, ülkelerden bir ülke değildir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, devletlerden bir devlet değildir" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
"Kimse bizi başkalarıyla kıyaslamasın. Kimse bizi test etmeye, sınamaya, sabrımızı zorlamaya yeltenmesin. Buradan altını çizerek tekrar ifade ediyorum: Bizim kimsenin toprağında gözümüz yok. Kimsenin toprağının üzerindeki ve altındaki hazinelerinde gözümüz yok. Bizim kimsenin egemenliğiyle herhangi bir sorunumuz yok. Bölgemizde huzur, barış, istikrar dışında hiçbir emelimiz, arzumuz yok. Biz, Orta Doğu'nun tamamında sadece işbirliği, istikrar ve güvenlik istiyoruz. Kendimiz için, kendi vatandaşlarımız için ne istiyorsak; inanç, kültür, köken ayrımı yapmadan bölgedeki herkes için aynı şeyi murat ediyoruz. Adil, onurlu ve sürdürülebilir bir barışın, unutmayın, kaybedeni olmaz. Biz, barış için tüm samimiyetimizle çabalarız ama bize yönelik her saldırıda da tarihimizden, ecdadımızdan devraldığımız mirasla, saldırgana hak ettiği cevabı veririz.
Bu millet, devletinin gücünü biliyor; bu millet, birlik olduğunda, tek yürek, tek bilek olduğunda neleri başarabileceğini gayet iyi biliyor. Bu millet, aynı zamanda, Cumhur İttifakı'nın, bu ateş çemberinde Türkiye'yi nasıl sulh ve salah içinde tutacağını da biliyor. Kimsenin endişesi, tereddüdü olmasın. İsrail saldırganlığını durdurmak için mücadelemiz sürecek. Bölgemizde barışı tesis etmek için girişimlerimiz artarak devam edecek. Diplomatik temaslarımıza, telefon diplomasimize ara vermeyeceğiz. Herkesi etkileyebilecek büyük bir felaketin önünde özellikle durmak ve önüne geçmek için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Bununla birlikte Türkiye'ye, içeriden ya da dışarıdan gelecek her saldırı ise karşısında milletimizin kendisini bulacaktır, hükümetimizin çelikten iradesini bulacaktır. Rabb'im yar ve yardımcımız olsun.
Rabb'im, vatanımızı her türlü beladan, musibetten, saldırıdan, ihanetten muhafaza eylesin."