Hulusi Akar, ABD’nin Irak’taki ‘Kitle İmha Silahı’ yalanını hatırlatıp uyardı: Bedeli çok daha ağır olur!
Büyük Sanat Vakfı tarafından düzenlenen Güvenlik Konferansı’nda konuşan Milli Savunma Komisyonu Başkanı ve Milli Savunma eski Bakanı Hulusi Akar, İran-İsrail savaşı ile ilgili oldukça dikkat çeken ifadeler kullandı. Akar, “Yıllar önce Irak’ın kitle imha silahlarına sahip olduğu söylendi. Ancak bu iddiaların gerçek dışı olduğu ortaya çıktı. Bugün benzer söylemler, İran’ın nükleer kapasitesi hakkında yeniden dile getirilmektedir. Bu kez bedel çok daha ağır olur.” dedi. Akar, Karadeniz’in güvenliği ve Filistin’e yönelik soykırım saldırılarına da değindi.
Büyük Sanat Vakfı tarafından İstanbul'da düzenlenen Güvenlik Konferansı'na, TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar, Romanya eski Başbakanı Nicolae Ionel Ciucă ve Ukrayna'nın eski Savunma Bakanı Oleksii Reznikov da katıldı. Konferansta, Rusya-Ukrayna savaşı sonrası Karadeniz güvenliği, İran-İsrail savaşı ve İsrail'in Filistin'e yönelik soykırım saldırıları ele alındı.
HULUSİ AKAR: BEDELİ IRAK'TAKİNDEN ÇOK DAHA AĞIR OLUR
TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hulusi Akar, konferansta yaptığı açılış konuşmasına İran ve İsrail arasındaki savaşa vurgu yaparak başladı. Akar, Karadeniz Güvenlik Konferansı programının bu saldırı sonrası çok daha önemli bir hal aldığını vurgulayarak şunları söyledi:
"İsrail ile İran arasındaki savaşa evirilen çatışma ortamı, barışın ne denli kırılgan olduğunu ve bölgesel istikrarsızlığın tüm dünya için ne kadar tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini bir kez daha göstermiştir. Aynı zamanda şu gerçeği de hepimize hatırlatmaktadır: Dünya, hâlâ barış içinde değildir.
Yıllar önce Irak'ın kitle imha silahlarına sahip olduğu söylendi. Ancak bu iddiaların gerçek dışı olduğu ortaya çıktı. Bugün benzer söylemler, İran'ın nükleer kapasitesi hakkında yeniden dile getirilmektedir.
Bu durum bizlere çok hayati bir soruyu sordurmalıdır: Tek taraflı "hakikatler" veya manipüle edilmiş istihbaratlar üzerinden bir kez daha yanıltılma riskiyle mi karşı karşıyayız? Bu kez bedel çok daha ağır olabilir. Geçmişten ders almak zorundayız, onu tekrar etmek değil.
"GÜÇLÜ DEVLETLER DİĞER HALKLARIN ONURUNU HATTA VARLIĞINI GÖRMEZDEN GELİYOR"
"İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan uluslararası düzen, barış vaat etti; ancak bu vaat hâlâ tam anlamıyla yerine getirilmiş değildir." diyen Akar, sözlerini şöyle sürdürdü:
Güçlü devletler, çoğu zaman yalnızca kendi çıkarlarını gözetirken, diğer halkların haklarını, onurunu ve hatta varlığını görmezden gelmektedir.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın cesaretle dile getirdiği gibi:
"Dünya beşten büyüktür."
Bu söz, sadece politik bir söylem değildir. Aynı zamanda ahlaki bir duruştur.
Bugün, her bireyin olup biteni görebildiği, duyabildiği ve anlayabildiği bir çağda, gerçek artık gizlenemez. Milletler uyanıyor.
Ancak, küresel farkındalık artmış ve kamu vicdanı yükselmiş olsa da, bazı güçlü devletler hâlâ dünyanın uyuduğunu zannetmektedir. Bu durum kabul edilemez.
"BU ZULÜM DURDURULMALI"
Akar, İsrail'in Filistin'e yönelik soykırım saldırılarına da değindi:
Filistin'de yaşanan soykırım karşısında dünya sessiz kalamaz. Bir kez daha ve yüksek sesle diyoruz ki: Bu zulüm durdurulmalı. Ve aynı inançla tekrarlıyoruz:
"Dünya beşten büyüktür."
Eğer gerçekten demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne inanıyorsak, kendimize şu soruyu sormalıyız:
Bu değerlere en çok ihtiyaç duyulduğu anlarda da gerçekten sahip çıkabiliyor muyuz?
Bugün, dünya genelinde insanlık değerlerinin aşındığını görüyoruz. Eşitsizlik, yoksulluk, iklim krizi, savaşlar, enerji ve gıda güvensizliği—bunlar soyut kavramlar değil, milyonlarca insanın her gün yaşadığı somut gerçeklerdir.
Ve tüm bu sorunların kalbinde şu hakikat yatar:
Her insan, onurlu bir yaşamı hak eder. Bu bir ayrıcalık değil; en temel insan hakkıdır.
"KARADENİZ, DÜNYANIN EN BARIŞÇIL DENİZLERİNDEN BİRİ OLSUN"
"Krizlerin bedeli de, kalkınmanın meyvesi de paylaşılır. Ne biri tek başına önlenebilir, ne diğeri tek başına yaşanabilir." ifadelerini kullanan Akar, Karadeniz'in güvenliğine ise şu sözlerle değindi:
Uluslar, sınırlar ve toplumlar arasında sürekli iletişim ve iş birliği içinde olmalıyız. Ancak bu şekilde insan onurunun her yerde korunmasını sağlayabiliriz.