Başkan Erdoğan: Netanyahu Hitler’in akıbetini yaşayacak
Katar'daki İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Ligi Olağanüstü Zirvesi'ne katılan Başkan Recep Tayyip Erdoğan, yurda dönüş yolunda gazetecilerin sorularını yanıtladı. 'Netanyahu Hitler’in akıbetini yaşayacak' diyen Erdoğan; "İsrail, Müslümanlara, Hristiyanlara olduğu kadar Musevilere de zarar vermektedir. İsrail’in soykırımlarına karşı çıkan Musevilere kulak verdiğinizde Siyonizm’in nasıl tehlikeli bir ideoloji olduğunu net bir şekilde görürsünüz. Siyonist İsrail, illa bir yerle irtibatlandırılacaksa o, terörizm ve faşizmdir." ifadelerine yer verdi.
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Ligi Olağanüstü Zirvesi'ne katılmak üzere Katar'ın başkenti Doha'ya gitti.
Yurda dönüş yolunda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Başkan Erdoğan şu ifadelere yer verdi:
Sayın Cumhurbaşkanım, Birleşmiş Milletler'den bahsettiniz. Genel Kurul iki devletli çözüm için New York Bildirgesi'ni onaylayan tasarıyı 142 "evet" oyuyla kabul etti. Önümüzdeki hafta siz, Birleşmiş Milletler'de, Genel Kurul'da olacaksınız. Filistin Devleti'ni tanıyacağını ilan eden çok sayıda Batılı ülke var. Dolayısıyla Türkiye'nin çabaları açısından baktığımızda bu bir kırılma mıdır? Filistin davası açısından bunu bir kırılma noktası olarak görür müsünüz ve nasıl etkiler? Bundan sonraki süreçte 'evet' diyenlerin ilk atması gereken adım acaba nedir?
İsrail, zulmünü artırdıkça gerçek yüzü de ortaya çıkıyor. Filistin'de yıllardır sistematik bir şekilde devam eden İsrail zulmünü görmezden gelenler dahi, "artık bu kadar da olmaz" demeye başladılar. BM Genel Kurulu'nda sizin de ifade ettiğiniz gibi, 142 ülkenin "evet" oyuyla kabul edilen New York Bildirgesi, Filistin meselesinde diplomatik dengeleri kökten değiştiren bir süreç olmuştur. Son dönemde BM oylamalarında çıkan sonuçlar, İsrail'in giderek yalnızlaştığını göstermektedir. Türkiye'nin yıllardır her platformda savunduğu iki devletli çözüm tezi, artık küresel çoğunluğun ortak iradesi haline gelmiştir. Türkiye açısından baktığımızda diplomatik mücadelemizin haklılığı tescillenmiştir. Bir yönüyle BM zemininde alınan bu kararlardaki irade değişiklikleri, İsrail'in soykırım uyguladığının açıkça ortaya çıktığını göstermektedir. Bu, bugüne kadar oylamalarda "evet" diyenlerin yanında yer almayanların da belki zaman içerisinde "evet" yönünde oy kullananların arasına katılmasına vesile olabilir. Filistin'in Batılı ülkelerce devlet olarak tanınması, ben inanıyorum ki İsrail'i daha fazla köşeye sıkıştıracaktır. Biz, bir kez daha BM zemininde bunu haykıracağız. Mazlumların çığlığını dünyaya inşallah duyuracağız.
Bölgemizde "vadedilmiş topraklar" anlayışıyla sınırların yeniden çizilmeye çalışıldığı, fitne ve işgal senaryolarının devreye sokulduğu bir dönemden geçiyoruz. Türkiye bu senaryolara karşı hangi tutumu takınacak? İslam dünyasına bu süreçte mesajınız ne olur?
Bir defa şunu çok açık net ortaya koyalım. İsrail, bir dine değil bir sapkın ideolojiye hizmet etmektedir. Bu özelliğini bir defa gözden geçirelim. Netanyahu ve çetesi, dünyaya sadece Siyonizm'in uyduruk masallarını anlatıyor. BM şartı, devletlerin toprak bütünlüğünü, egemen eşitliliğini ve sınırlarının zorla değiştirilmemesini emreder. Bunu görmemiz lazım. Dolayısıyla "vadedilmiş topraklar" kavramıyla oluşturulan senaryolar, hukuken geçersiz ve meşruiyetten yoksundur. İsrail'i yönetenler kendi radikal anlayışlarını, faşist bir ideolojiye dönüştürmüş bir cinayet şebekesinden başka bir şey değil. Bu yönüyle Netanyahu, Hitler ile ideolojik açıdan adeta akrabadır. Böyle bir özelliği var. Nasıl Hitler, kaydettiği ilerlemenin etkisiyle kendini bekleyen hezimeti göremediyse, Netanyahu da aynı nihai akıbeti yaşayacaktır. Ben buna inanıyorum. İsrail, Müslümanlara, Hristiyanlara olduğu kadar Musevilere de zarar vermektedir. İsrail'in soykırımlarına karşı çıkan Musevilere kulak verdiğinizde Siyonizm'in nasıl tehlikeli bir ideoloji olduğunu net bir şekilde görürsünüz. Siyonist İsrail, illa bir yerle irtibatlandırılacaksa o, terörizm ve faşizmdir. İsrail, inancımıza göre bizim peygamberlerimiz olan Hazreti Musa ve diğer peygamberlerin mübarek hatıralarını ve taşıdıkları ilahi mesajları kirletemez. İslam dünyası, peygamberlerine yönelik bu alçak saldırıya ilimle, irfanla karşılık vermelidir. İslam ülkelerinin kendi aralarında güvenlik, iş birliği, istihbarat paylaşımı ve kriz yönetimi mekanizmaları geliştirmeleri de hayati önemdedir. Ben özellikle Peygamberimizin 'Ey Allah'ın kulları kardeş olun' çağrısına uyarak kardeşliğimizi pekiştirelim diyorum.
Terörsüz Türkiye sürecinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kurulan komisyon bir yandan çalışırken, bir yandan da sahada sanki bir duraksama gözlemleniyor. Terörsüz Türkiye süreci nasıl devam ediyor? İstenilen seviyede midir? Nasıl değerlendirirsiniz?
Terörsüz Türkiye süreci kararlılıkla ve hedefe odaklanmış bir şekilde devam etmektedir. Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, Terörsüz Türkiye hedefimizin yalnızca güvenlik değil, demokratik meşruiyet temelinde yürütüldüğünün de en net göstergesidir. Süreç, birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi tahkim edecek biçimde ivme kazanmaktadır. Ayrık otları temizlenmediği takdirde mahsulü zayıflatır ve verimi düşürür. İnanıyorum ki birlik ve beraberliğimiz o zararlı otları kökünden kurutacak, sürecin menzile varmasıyla ülkemiz daha da güçlenecektir. Bu nedenle sahada her adımı yakından takip ediyoruz. Komisyon içindeki arkadaşlarımız da çok hassas bir şekilde süreci takip ediyorlar. Milletimizin desteği ve hayır duası en büyük güvencemizdir. O büyük destek sayesinde ülkemize karşı kurulan tuzakları bozduk ve bozacağız. Milletim şunun farkında olsun; biz, ne yaptığımızı çok ama çok iyi biliyoruz. Toplu vuran yürekleri topun sindiremeyeceğini akıllarımızdan bir an dahi çıkartmıyoruz, çıkartmayalım. "Terörsüz Türkiye" sürecini sadece bugünü değil, geleceği de güvence altına almak için kapsamlı bir güvenlik anlayışıyla yürütüyoruz. Vakti, zamanı geldiğinde bu sözlerimiz daha net anlaşılacaktır.