Kahramanlar, ulusların varoluşlarını anlamlandıran figürler... O nedenle uluslar onlardan kolay kolay vaçgeçmiyorlar; ortada kahramanlığa sığmayan durumlar, şüpheler olması durumunda bile kahramanlarını korumak için sonuna kadar direniyorlar, anlatılanlara inanmıyorlar, ya da inanmak için bin dereden su getiriyorlar.
Güney Afrikalı ampute atlet Oscar Pistorius, 2012 yaz olimpiyatlarında takma bacaklarıyla öbür atletlerle aynı kategoride yarışmakta direnip sonunda bu hakkı kopardığında sadece Güney Afrikalıların değil, dünyadan birçok insanın da kahramanı oluvermişti; benim de...
Oscar Pistorius şimdi manken sevgilisi Reeva Steenkamp'ı silahla öldürmekten yargılanıyor.
Polis, Steenkamp'ın üç kurşun isabet etmiş cesedini banyoda buldu. Kurşunların Pistorius'un silahından çıktığı anlaşılınca da Pistorius'u tutukladı.
Genç atlet savunmasında, sevgilisiyle birlikte yatakta yatarken sabaha karşı bir ses duyduğunu, protezlerini takıp banyoya yöneldiğinde orada birini fark ettiğini, onu hırsız sanıp ateş ettiğini söyledi.
Bu inandırıcı olmayan hikaye, komşuların, evden sürekli kavga sesi duyduklarına dair tanıklıklarıyla birleşince daha da zayıflıyor...
Fakat ne gam ve de bir "kahraman" söz konusu olduğunda sıradan bir mankenin ne gibi bir önemi olabilir?
"Ulus"un "kahraman" üzerindeki esirgeyici duygusu mahkemeyle birlikte harekete geçmiş görünüyor... Mahkemede, Pistorius'un avukatlarının polisin iddialarını zayıflatır gibi görünen her argümanı büyük bir memnuniyet yaratıyormuş.
Son duruşmada, Pistorius'un avukatları hiçbir delil değeri olmasa da polisin dalgınlıkla not etmediği bir telefonun varlığını "kanıtlayınca", salondan yine memnuniyet mırıltıları yükselmiş.
Salon, Pistorius'un avukatlarının, müvekkillerinin "kefaletle serbest bırakılması" talebine savcının karşı çıkması sırasında da benzer bir tepki göstermiş... Avukatların "hangi gerekçeyle karşı çıkıyorsunuz" sorusuna savcının verdiği "yurt dışına kaçabilir" cevabı, izleyenler arasında alaycı gülüşmelere neden olmuş... Avukatlar da izleyenlere hak vermişler: "Bu ayaklarla mı yurt dışına kaçacak?"
Bakalım, mahkeme, olağanüstü yetenekli oldukları anlaşılan avukatlara ve "kahramanımızı yedirmeyiz" diyen "ulus"a karşı nasıl bir tavır sergileyecek?
