Hüseyin Kaya

Hüseyin Kaya

01 Ekim 2016, Cumartesi

İhanet üzerinden devlet yönetimi - 1

Devlet,denince aklımıza hemen otorite geliyor.

Buyurgan sistemli güç desekte yanlış olmaz.

Devletlerin tarihi üzerinde yazmayacağız elbette.

Devlet dediğimiz şeyin yönetilmesinin çok bilinen kuraları olduğundan haberdarız kuşkusuz.

Devlet denince ise 16 tanesini yıkmış 17.sini kurmuş bir millet olarak herhalde elimize kimse su dökemez.

Peki devletin yönetilmesindeki ana unsur ve kurallar dışında ne gibi faktörler etkili olmaktadır.

Bilimsel niteliği haiz olan kitap ve çalışmaların yanında konu devlet olunca hikauelerden tutunda menkibelere kadar bir çok anlatı tarihe mal olmuştur.

Devletlerin gaflet ve ihanet sonucunda nasıl paymal oldukları bizim tarihimizin en önemli konularındandır dedik.

Konuşmamız gereken mesele Osmanlının devamı olduğu konusunda yaygın bir kanaatin olduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletidir.

Gerçekten devamı sayılmalı mı bu çok net değil.En azından bazı konularda benim de itirazlarım var.Herhalukarda bizim bütün devlet deneyimlerimiz tecrübi anlamda birbirinin devamı sayılabilir.

Tam günleri yeniden Lozan tartışmaları alevlenmişken bir çok konuyu yeniden konuşmak gerekiyor.

Lozan Hezimet mi Zafer mi meselesi bunca yıldır çözülemeyen bir muamma.

En azından geriye bir devlet kalmış olması açısından olumlanabilir.

Ah bunları da kaybetmezdik derseniz ise işin içinden çıkılamaz.

Lozan şartlarında değerlendirirseniz ise makul şeyler söylenebilir belki.

Soru yazımızın konusu olması hasebiyle şöyle de sorulabilir.

Lozan bir gaflet mi ihanet mi?

Evet devlet yönetiminde ihanet nedir neye tekabül eder.

Çok açık ki ihanet bizzat devletin yıkışına kadar varan bir anlamı içeriyor.

ve çoğunlukla da öyle olmuştur.

Bir asırlık Cumhuriyetimiz ayrım yapmadan söylemek gerek ulu orta ihaneti bir tarafa koyarsak neredeyse gafletlerle yönetilen bir tarih kesitine tekabül eder.

Yöneticilerin gafleti bir başkalarının ihanetinin anahtarsız girilen kapısıdır.Bu açıdan bakarsak gaflet ve ihanet devlet tarihimizde çift yumurta ikizi gibi yaşamışlar bu topraklarda.

Günümüz ise neredeyse bu kavramların okullarda ders olarak okutulacağı bir hali yaşatıyor bizlere.

Cumhuriyetin bir asırlık tarihinin beşte biri Sayın Erdoğan tarihidir.Erdoğan dönemi diye bir dönemi tarih yazacaktır elbet.

Erdoğan dönemi gaflet ve ihanetin bir başka görünümüdür ki sadece fragmanı ile filmi izletmeyecek bir dehşeti ortaya koymaktadır.

Sayın Erdoğan'ın kendine has bir yönetim tarzı olduğunu ısrarla söyleyenlerdenim.Kendine özgülüğü tüm diğer ana yönetim tarzını örtmüş geride bırakmıştır diyebiliriz.Yönetim bilimi uzmanları bu tespiti ileride yapacaklardır.

Evet sondan başlarsak bir ay olmadı Sayın Erdoğan'ın 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle "Bizimde hatalarımız var Allah ve millet bizi affetsin" şeklindeki sözü.

Devletin en başındaki şahsiyetin bu sözünün bahsimizdeki gaflete denk düştüğünü söyleyenler var ve çokta yanlış değil gibi görünüyor.

Sistemini iki yüzlülük üzerine kurmuş paralel yapının devlet yetkililerinin gafletinden faydalanarak ortaya koymuş oldukları ihanet az kalsın devleti ve milleti paramparça edecekti.Bir "işgalden kurtulduğumuza" dair değerlendirme bir çok açıdan haklı bir tespit.

Yazının bir köşe yazısı olma boyutunu aşacağını başlarken hesap edemediğimden olsa burda kesiyorum ve devamını ard arda yazayım istiyorum.

Sayın Erdoğan'ın kendine özgü yönetim tarzının ve tarz içerisindeki gaflet ve ihanet boyutunun neleri içerdiğini anlatmaya çalışacağım.

Özetle ikinci yazımız bazı gaflet gibi görünen durumların doğrusu nice ihanetleri ortaya çıkardığından bahsedeceğiz.

SON DAKİKA