İdris Kardaş

İdris Kardaş

25 Eylül 2018, Salı

BM 73. Genel Kurul’unun ilk gündemi İdlib olmalıydı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tahran toplantısından sonra çatışmasızlık için ısrar etmemiş ve Soçi'de Rus lider Putin ile İdlib'teki büyük felaketi önlemek için mutabakata varmamış olsaydı, New York'ta bulunan dünya liderlerinin ve Birleşmiş Milletler'in en öncelikli konusu İdlib olacaktı kuşkusuz.

Rusya'nın havadan desteklediği ve Esad ile İranlı milislerin de kara harekatı ile muhaliflerin bulunduğu şehirlerde daha önce yarattığı yıkım hepimizin malumu. Ancak İdlib'te dar bir bölgedeki böylesine bir nüfusun benzer bir operasyona maruz kalması öncekilerden çok daha büyük bir yıkımı, milyonlarca insanın hayatını etkileyecek büyük bir felaketi ortaya çıkarabilirdi.

Dolayısıyla Türkiye'nin hamlesiyle şu anda İdlib'e bir saldırı olmaması, insanların ölmemesi, hastanelerin hastaları içindeyken bombalanmaması, okulların çocuklarla birlikte yerle bir edilmemesi, Avrupa'ya ve diğer ülkelere milyonlarca insanın göç dalgasının başlamaması; dünya liderlerinin toplandığı BM gündeminin birinci sırasında İdlib'in olmaması sonucunu doğurmamalı. Zira tehlike henüz geçmiş değil.

Türkiye ve Rusya'nın imzaladığı mutabakat çerçevesinde radikal grupların silahsızlanması, geri çekilmesi ve silahtan arındırılmış bölgelerin oluşturulması söz konusuydu. Böylelikle Rusya'nın güvenlik kaygıları aşılacak ve İdlib'e operasyonun zemini ortadan kalkacaktı. Türkiye bunun güvencesini verdi. Ancak işler çok kolay değil. Terörist gruplardan silah bırakmayı ve geri çekilmeyi reddedenler var ve açıklamalar yapmaya devam ediyorlar. Türkiye ise İdlib'te yeni değil. Astana süreciyle birlikte kurulan gözlem noktaları ve şehirdeki ılımlı muhalif unsurlar sayesinde hemen herkesle görüşebilme imkanına sahip. Zaten böyle olmasaydı olası büyük felaketi önleme şansı da olmayacaktı Türkiye'nin. Hem sahadakilerle hem de Rusya ile konuşabilen tek güç Türkiye. Ancak yine de işler kolay yürümüyor. Birçok etken var. Terörist örgütlerin içinde farklı gruplar var. Özellikle yabancı unsurlar silah bırakmayı reddediyorlar. Bazı gruplar da Bosna örneğini gösterip silahı bir garanti olarak gördüklerini söylüyorlar. Silah bıraktıkları takdirde rejim ve Şii milislerin katliamlar yapacaklarını anlatıyorlar. Gerçekçi olan yanları var elbette bu kaygıların. Ancak Türkiye'nin İdlib ve Suriye'nin tamamında daha fazla kan dökülmeden, sivillere zarar gelmeden çözümün sağlanabilmesi için hareket alanının da daralmaması lazım.

İdlib'te terörist unsurların ılımlı muhaliflerden ve sivillerin yaşadıkları alanlardan ayrılması, silahların terk edilmesi sürecinde Türkiye'nin yalnız bırakılmaması gerekiyor. İdlib'te yaşanacak bir katliam ve insan göçünden sadece Türkiye etkilenmeyecek elbette. Öncelikle yaşanacak insani felaket sonucu BM ve diğer uluslararası kuruluşların varlığının daha da anlamsızlaşacağı bir durum yaşanacak. Bu kurumların varlığı ve etkileri sorgulanacak. Devletlerin de öyle elbette. Dünyaya barış, insan hakları ve demokrasi dersi veren tüm ülkeler, İdlib'te yaşanacak bir felakete sessiz kalmakla daha da ötesi yapılacak şeyler varken bir kenarda oturup izlemekle suçlanacaklar. Tarihlerinde bu konu hep gündeme gelecek. Göç konusunu ise uzun uzadıya ele almaya gerek yok sanırım. Milyonlarca insanın göçünü Türkiye elbette tek başına karşılayamayacağı için, özellikle Avrupa ülkelerine önemli bir göç akını olacaktır. Yirmi adet mülteci kabul ettikleri için reklam filmleri çeken Avrupa ülkeleri milyonlarca insanın ülkelerine gelmeleriyle neler yaşayacaklarını iyi hesap etmeliler.

İdlib konusu, Birleşmiş Milletler'in birinci gündem maddesi olmak zorundaydı. Tüm dünya liderleri hazır bir araya gelmişken, Türkiye'nin bir şekilde önlediği ama kırılgan olan bu sürece destek olmalılar. Ellerindeki tüm imkanları, diplomatik kozları, askeri ve ekonomik yaptırımları seferber etmeliler. Türkiye'nin durdurmayı başardığı yüzyılın belki de en büyük insani felaketini kalıcı olarak durdurmak için, onlar da ellerini taşın altına koymalılar. Cumhurbaşkanı Erdoğan muhtemelen bugünkü BM Genel Kurul konuşmasında İdlib'i merkeze alacaktır. Ancak diğer liderler de bu konuda daha net mesajlar vermeliler. Türkiye'yi yalnız bırakmaları en çok onların zararına olacak. Bölge istikrarsızlaşacak, tarihin en büyük göçleri yaşanacak ve tüm dünya, sivillerin nasıl acımasızca katledildiğini izleyerek insanlık sınavından bir daha kalmış olacak. Hepimizden eksilecek. Herkesten bir şeyler eksilecek.

SON DAKİKA