Mehmet Metiner

05 Ağustos 2014, Salı

Biz varoş çocuğuyuz da, peki sen nesin, nerenin çocuğusun? demokrasi semtinden geçti mi yolun hiç?

Ertuğrul Özkök giderek ağzını bozuyor.

Ağzı hep bozuktu bozuk olmasına ama giderek daha azgınlaşıyor.

Başbakan Erdoğan söz konusu olduğunda zıvanadan çıkıyor.

Güya demokrasi kültürü almış, güya varoş çocuğu değilmiş!

Ağzına bakın, densizliğine bakın hele!

İyi ki demokrasi kültürünü almış bu beyaz seçkinci snop, iyi ki varoşlarda büyümemiş!

Hani solcuydun sen, hani varoşlardaki çocuklar için dünyayı kurtarmaya çıkmıştın sen?

İnsanda az biraz haya olur, haya!

Şimdi kalkmışsın varoş çocuklarına kibirle bakıyorsun…

Varoş çocuklarının demokrasi kültüründen nasiplenmediğini söylüyorsun…

Başbakana yükleneyim derken tüm varoş çocuklarını edepsiz ve mütekebbir bir dille aşağılıyorsun…

Sen kimsin ya, bu haddi ve cüreti nereden alıyorsun ya!

Utanmadan bir de "diktatörlük" edebiyatı yapıyorsun…

Sözünü ettiğin anlamda Erdoğan bir "diktatör" olmuş olsaydı sen bırak bu lafları etmeyi aklının ucundan dahi geçiremezdin…

Der Spigel'in densiz kapağına Erdoğan'ın gösterdiği haklı tepkiyi diline dolamışsın…

Sirkatin sergilemişsin alenen…

Varoş çocuğu demişsin…

Varoş çocuklarının hoşgörüsüz ortamlarda yetiştiğini söylemişsin…

Sevsinler senin hoşgörünü bilmem nerenin çocuğu!

Hoşgörün buysa biz varoş çocuğu olmaklığımızla gurur duyarız…

Kasımpaşalı olmak varoş çocuğu olmak ise biz hepimiz Kasımpaşalıyız, varoş çocuğumuz bilesin…

Sabah akşam Erdoğan düşmanlığı yapmak, Erdoğan'ın söylemediği laflar üzerinden niyet okuyuculuğu yapmak hoşgörü ise sana çok yakışıyor bu hoşgörü, üstünde kalsın!

Nefret suçu işliyorsun her gün.

Hörgürü silahıyla namertçe vuruşuyorsun.

Sonra da kalkıp varoş çocukları zaten hoşgörüsüz ortamlarda yetişiyorlar, demokrasi kültüründen de binasipler diyorsun…

Diline her seferinde doladığın "demokrasi-tren" metaforu var ya, o konuda da sana bir çift laf edeyim istersen…

Demokrasi bahsinde dilediğin televizyonda çıkıp konuşalım seninle ha ister misin?

Sen seç kanalı, hodri meydan!

Demokrasi bir amaç mıdır, araç mıdır?

Demokrasi bir din midir, ideoloji midir?

Demokrasi nedir, laiklik nedir, demokratik devlet ve laiklik ilişkisi nasıl olmalıdır?

Din siyaset ilişkisi ve dahi hoşgörü-horgörü bahsinde etraflıca konuşmaya ne dersin?

Tabii ağzını bozmadan konuşmayı becerebiliyorsan…

Hodri meydan…

Başbakan Erdoğan asla demokrasiyle amacıma ulaştıktan sonra demokrasiyi yok eder ve demokrasiye sırtımı dönerim demedi.

Yıllar yılı yanında çalışan biri olarak diyorum bunu.

İl Başkanlığı ve Belediye Başkanlığı yaptığı dönemlerde yanında danışmanı olarak çalışan biri olarak rahatlıkla diyebilirim ki Erdoğan demokrasiyi bir amaç olarak değil bir araç olarak gördü.

Bizim siyasal parti dışında çalışan gençlik gruplarımız daha farklı düşündü. Demokrasiyi küfür ve şirk olarak değerlendirdi bizim kuşağımız. Sonradan bizim kuşağımız da demokrasinin bir yöntem ve yönetim tarzı olarak olmazsa olmaz önemini kavradı.

Erdoğan o lafı benim de danışmanı olarak görev yaptığım Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde yaptı yanlış hatırlamıyorsam.

Demokrasinin bir amaç değil bir araç olduğunu, demokratik devletin de ideolojiden arınmış bir devlet olduğunu hatırlatmak için söyledi.

"Demokratik yollarla iktidara geldikten sonra demokrasiye son veririm, diktatörlüğümü/padişahlığımı ilan ederim" türü yorumlar senin yaptığın gizli niyet okuyuculuğudur.

Tabii sen varoşlarda büyümediğin, hoşgörülü bir ortamda yetiştiğin ve dahi demokrasi kültürünü içselleştirdiğin için gizli niyet okuyuculuğu üzerinden haysiyet cellatlığı yapmayı caiz görebilirsin…

Erdoğan hiçbir zaman bu ülkenin insanlarını "teba" veya "kul" olarak görmedi. Ama siz Cumhuriyetçi-beyaz seçkinler sözde tebalığa ve kulluğa karşı çıktınız ama dibine kadar teba ve kul statüsü yarattınız. Kendinize göre bir insan tipi yetiştirmeye çalıştınız. Hem de zorla. Sizin zorbalıklarınıza karşı çıkanları da makbul olmayan vatandaş-zararlı vatandaş diye görerek ezmeye kalkıştınız.

Sizin hoşgörü anlayışınız ve demokrasi kültürünüz buydu işte…

Sizin teba olarak gördüğünüzü ve kendilerinden en doğal haklarını esirgediklerinizi Erdoğan "hür" ve "eşit" vatandaş statüsüne erdirmeye çalışıyor.

Herkesin hür ve eşit vatandaş olduğu bir demokratik cumhuriyetin inşasına yöneliyor.

Sizin oluşturduğunuz imtiyaz rejimi sone eriyor.

Cumhuriyetçi seçkinlerin "kulluk" rejimini aratan o "makbul vatandaşlık" düzeni sona eriyor.

Varoşların çocukları ülkeyi yönetiyor.

Kasımpaşalı Erdoğan yönetiyor.

Rahatsızlığınızın sebebi bu asıl…

Biz kendimizi yeryüzünün Tanrısı olarak görmedik hiç.

Hep Allah'ın bir kulu, ama kulların kulluk düzenine boyun eğmeyen bir onurlu kul olarak gördük.

Hakkı tutup halkın hizmetkarı olmaya çalıştık.

Devleti de hükümeti de halkın hizmetkarı kılmaya çalıştık.

Sizin gibi devleti halkın tepesine dikmedik.

Devleti halkın Tanrısı mertebesine çıkarmadık.

Biz kendimizi ölümlü bir kul olarak gördük.

Halkımıza hizmeti esas aldık.

Olimpos dağlarında gezmedik biz.

O dağları da bilmeyiz.

Ama kendini yeryüzünün Tanrısı gibi gören cumhuriyetçi-beyaz, seçkinci zümrenin vesayet rejimi karşı yiğitçe vuruştuk.

Onların asıl "kulluk" rejimine son verdik.

Onların asıl "imtiyaz rejimi"ne son verdik.

Rahatsızlığınızın sebebi bu asıl…

10 Ağustos'tan sonra o varoş çocuğu dediğin Kasımpaşalı cumhurun başkanı olacak..

Sen o horgörü silahını namertçe kullanmaya devam et…

Ama teklifim bakidir sana…

Yüreğin yetiyorsa hodri meydan…

İstediğin bir kanalda demokrasi meselesini eni konu seninle tartışalım, ha ne dersin?

Bakalım demokratlık ve hoşgörü bahsinde ne yana düşüyorsun!

Bekliyorum…

SON DAKİKA