Mustafa Taha Dağlı

Mustafa Taha Dağlı

21 Kasım 2013, Perşembe

Dış politikada yeni sürecin şifreleri

Türkiye dış politikada yeni bir sürece girdi. Bağdat ve Bakü ile aradaki buzlar eridi, Erbil'le köprüler sağlamlaştırıldı.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, seçimden sonra ilk ziyaretini Ankara'ya yaptı. Aynı gün Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Irak'taydı. Sonrasında Kuzey Irak'taki Bölgesel Kürt Yönetiminin Lideri Mesut Barzani ile Başbakan Erdoğan, Diyarbakır'da buluştu.
Irak'la son 3 yıldır ilişkiler bozuktu. Nuri Maliki hükümeti Suriye'de rejimden yana daha doğrusu İran eksenli politika izliyordu. Şii kökenli Maliki'nin Irak'taki siyasi krizde Sünnilerle Kürtleri dışlaması ve iktidar paylaşımını reddetmesiyle patlak veren gelişmeler Ankara ile Bağdat'ın arasını açtı.

O krizde linç edilmek istenen Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık el Haşimi önce Erbil'e sığındı ardından Türkiye'ye. Maliki Haşimi'yi misafir eden Barzani'yi de Erdoğan'ı da 'düşman' ilan etti.

Hatırlayın 2 Ağustos 2012'de Davutoğlu Erbil'deydi. O ziyarette Kerkük'e geçmişti. Erbil bölgesel yönetime, Kerkük ise Bağdat hükümetine bağlı olduğu için Davutoğlu'nun Kerkük ziyareti Maliki'yi çileden çıkarmıştı.

Gelinen son nokta TBMM Dışişleri Komisyonu heyetinin 3 hafta önce gerçekleştirdiği Irak gezisiyle şekillendi. Volkan Bozkır başkanlığındaki heyetin ardından Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari Ankara'ya geldi. Geçen hafta da Davutoğlu Irak'a gitti ve Maliki'yle görüştü.

Bağdat'la birlikte Necef ve Kerbela'ya da gitti. Hazreti Hüseyin'in şehit edilişinin yıldönümü dolayısıyla düzenlenen anma törenleri öncesi Hazreti Ali'nin de Hazreti Hüseyin'in de türbelerini ziyaret etti. Türkiye'nin Sünni ya da Şii ayrımı yapmadan sadece Irak'ın yanında olduğu mesajını verdi.

Ortadoğu mezhep ayrımcılığında zirve yıllarını yaşıyor. Şii dünyası ise Sünniler, özellikle 2003 Irak işgalinden bu yana sürekli çatıştırılıyor. 2006'da Basra'da, 2007'de Lübnan'da patlak veren bu ayrımcılık, 2011'de Suriye eksenli olarak Ortadoğu'nun tamamına sıçradı, sıçratıldı.
Türkiye bu noktada mezhepçilik yapmadı. Yapsa Irak'ta arasının iyi olduğu Sünni Kürtleri, Şiilere karşı kışkırtırdı. Sünni Araplar zaten bir dakika durmaz arkalarından giderdi.

Türkiye mezhepçilik yapsa 2007'den beri Tahran'ın kellesini isteyen Batı'ya karşı İran'a kefil olmaz, o infazı durdurmazdı.
Türkiye, Suriye konusunda da mezhepçilik yapmadı. Mezhebinden değil katliamlarından dolayı Esed'in karşısında durdu. Suriye'deki insanlık dramının mimarı Sünni bir lider olsaydı, Başbakan Erdoğan ona da aynı sert tavrı gösterirdi.

Şimdi yeni bir süreç başladı. 2010'da Ermenistan'la imzalanan protokole tepki gösteren Azerbaycan ile aradaki buzlar eridi. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki ticaret hacmi 2 yılda 3 katına çıkarılacak. Aynı zamanda bu süreçte Nabucco sonrası TANAP ile Türkiye, doğal gaz projesinde başrolü üstlenecek.

Kuzey Irak'la zaten devam eden ticari ilişkiler, enerji hamleleriyle yeni boyuta girebilecek. Aynı zamanda Ankara-Erbil arasındaki temaslarda, Bağdat da dışarıda kalmayacak.

Bu yeni dönemde İran Batı'nın gözdesi konumunda. O nedenle Bağdat-Ankara hattındaki olumlu her gelişme, Ankara-Tahran hattına da yansıyacak. İran'ın bu yeni denklemde Türkiye'yi karşısına alması kolay olmayacaktır.

Tüm bu ilişkiler Türkiye'nin Suriye politikasına yansıyacak. İran'dan gelmeyen destek belki Irak üzerinden alınabilecek.

SON DAKİKA