Özel hudut birlikleri kurulacak

Başbakan Tayyip Erdoğan, partisinin il başkanları toplantısında günlerdir tartışılan profesyonel orduya açıklık getirdi. Özel bir ordu kurulmayacağını belirten Erdoğan, "Amacımız hudut bölgesinde tamamen profesyonellerin görev yapmasıdır" dedi.

Erdoğan, BDP ve MHP ile görüşmemesiyle ilgili de konuştu. MHP'yi eleştiren Erdoğan, "Vuvuzelayla basın toplantısı yapacak kadar bu işi düşürdüler" diye konuştu. Başbakan Erdoğan, BDP'ye de "AB ülkelerinin BM'nin terör örgütü olarak ilan ettiği bir örgütün avukatlığını yapmak BDP'ye mi kaldı, sana mı kaldı?" dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen ''AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, dün Nisan ayı işsizlik rakamlarının açıklandığını anımsatarak şunları söyledi:

''Nisan ayında krize rağmen küresel kriz nedeniyle yüzde 14.9 oranına çıkmış olan işsizlik, bu yılın Nisan ayında rekor bir düşüş kaydetti. Tam 2.9 azaldı ve yüzde 12'ye geriledi. Bildiğiniz gibi 2 ay önce bunu söylemiştik. 'Üç, dört ay içerisinde 3-4 puan daha düşeceğini göreceğiz' dedik. Bazıları, alay ettiler ve oraya geldik inşallah daha da düşecek.

"ŞAPKALARINI BİR KEZ DAHA ÖNLERİNE KOYSUNLAR"

Bir yıl içinde yaklaşık 600 bin işsiz iş bulurken, dikkat ediniz yaklaşık 1 milyon 200 bin kişi ilk kez iş aramaya başladı ve bunlar iş sahibi oldular. Yüzyılın en büyük ekonomik krizlerinden birini tüm dünyanın gıpta ile izlediği şekilde en az zararla atlattık, atlatıyoruz, kaldığımız yerden yolumuza devam ediyoruz. Bizim ekonomik krizi aşmak için aldığımız tedbirleri IMF belirlemedi, dikkat edin biz belirledik. Bu ülkede 'IMF'den ne olursan olsun şu borcu alın, şöyle yapın, böyle yapın' diyerek bize akıl verenler, şimdi şapkalarını bir kez daha önlerine koysunlar. Biz neyi ne zaman yapacağımızı gayet iyi değerlendirdik ve müzakerelerimizi yaptık, sonunda Stand-By anlaşmasını karşılıklı bir şekilde, 'Türkiye'nin buna ihtiyacı yok' Onlar da (IMF) bunu söylediler ve böylece imzalamadık işi, bitirdik. Bu aldığımız tedbirleri küçümseyenler, bugün mahcup oldular. Bizim kriz teğet geçecek sözümüzü anlamayanlar bununla dalga geçenler, bugün mahcup oldular. Bizim işsizlikle ilgili tahminlerimizi öngörülerimizi, ciddiyetsiz şekilde yorumlayanlar, bugün mahcup oldular. 7.5 yıldır mahcup oluyorlar. 7.5 yıldır ellerini ovuşturarak kriz duası yapıyorlar. 7.5 yıldır 'yeter ki AK Parti kaybetsin, Türkiye'ye ne olursa olsun' mantığıyla ülkemizin kuyusunu kazmaya gayret ediyorlar. Biz onları mahcup etmeye, üzmeye, hayal kırıklığı yaşatmaya devam edeceğiz. Biz milletimizi sevindirmeye, milletimizin umudunu, emeğini ve ekmeğini çoğaltamaya devam edeceğiz.''

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, terör gibi siyaset üstü bir meselede siyasi partilerin bir araya gelmesi ve partiler arasında demokratik diyalog kanallarının kurulmasının önemli olduğunu belirterek, ''Partilerin birbirine kapılarını kapatması, liderlerin yüz yüze bakamayacakları bir üslup içinde olmaları demokratik olgunluğun olmadığını gösterir'' dedi.

Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında yaptığı konuşmada, hala gündemdeki yerini koruyan terörle mücadele konusunda sağlıklı teşhisler ortaya koymaya ve çözüm politikaları üretmeye azami hassasiyet gösterdiklerini söyledi.

Türkiye'de terörün bu boyutlara ulaşmasının sorunun en başında teşhisin doğru konulmaması ve çözüm önerilerinin de doğru üretilmemesinden kaynaklandığını belirten Erdoğan, ''Biz hem terör örgütü ve teröristle, hem de terörizmle çok boyutlu bir mücadele ortaya koyuyoruz. Terörle mücadelenin salt güvenlik tedbirleriyle yapılamayacağını, terörü doğuran, besleyen şartların da ortadan kaldırılması gerektiğini en başından itibaren samimi bir şekilde vurguladık ve mücadelemizi de bu zemin üzerinde yürüttük'' diye konuştu.

''Terörle mücadelenin salt güvenlik tedbirleriyle sonuç getirmeyeceği gibi, salt hükümetin sadece iktidar partilerinin, belli kurum ve kuruluşların gayretleriyle de neticeye ulaşamaz, ulaşamaz'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''İktidar terörle ve terörü doğuran nedenlerle mücadele ederken, muhalefetin sırf oy kaygısıyla, sırf popülizm uğruna sadece ve sadece şahsi hırslar uğruna süreci baltalaması, iktidar partisine değil, en başta Türkiye'ye zarar verir. AK Parti başarılı olmasın diye Türkiye ekonomisinin krize girmesi için elinden geleni yapanlar var. Aynı şekilde, sırf AK Parti başarılı olmasın diye terörle mücadeleyi, milli birlik ve kardeşlik projesini başarısızlığa mahkum etmek isteyenler de ne yazık ki ülkemizde var.''

''BİR KEZ DAHA TEŞEKKÜR EDİYORUM''

Terörle mücadelede askerin, polisin, geçici köy korucularının güvenlik boyutunda yer aldığını, ancak işin bir de sosyolojik, psikolojik, sosyo-ekonomik, diplomatik boyutlarının bulunduğunu ifade eden Erdoğan, iktidarıyla, muhalefetiyle, sivil toplum kuruluşlarıyla, akademisyenleriyle, medyasıyla her kesimin katkı vermesi, iktidara nasıl yardımcı olabilirim düşüncesi içinde bulunması gerektiğini kaydetti.

Erdoğan, ''İktidar başarılı olmasın diye bu konuda her gün kalkar ileri geri beyanlarda bulunulursa bu sadece terör örgütünü güçlendirir, terörle mücadeleyi değil...'' diye konuştu.

Bu mücadeleyi dünyada yürütenlerin de böyle başardığını, Türkiye'nin de bunu başarması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, hem hükümetin çalışmalarını aktarmak, hem de siyasi partilerin görüş ve önerilerini almak amacıyla yürüttükleri turu dün tamamladıklarını anımsattı. Bu kapsamda DSP, Saadet Partisi, BBP ve CHP ile görüştüklerini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

''Öncelikle davetimize olumlu cevap verdikleri için değerli liderlere ve çalışma arkadaşlarına bir kez daha teşekkür ediyorum. Salı günü partimizin grup toplantısında da ifade ettim. Terörle mücadele gibi milli bir meseleyi görüşmek amacıyla bir araya gelmemiz, istişarede bulunmamız, hiç kuşkusuz, ülkemiz ve milletimiz adına son derece yararlı olmuştur. Benzeri görüşmeleri, benzeri diyalog tablosunu biz her milli meselede, ülkemizin her kronik meselesinde görmek istiyoruz. Bunu samimi şekilde arzuluyoruz.

Siyasi partiler arasında görüşmeler, liderler arasında diyalog ve istişarenin olması demokrasinin en önemli gereklerinden biridir. Terör gibi siyaset üstü bir meselede bir araya gelmemiz ne kadar önemliyse partiler arasında demokratik diyalog kanallarının kurulmuş olması da bir o kadar önemlidir. Siyasi partiler arasında elbette rekabet, siyasi mücadele olacaktır. Ancak bu durum partilerin bir araya gelmesine, görüş alışverişinde bulunmasına, milli meselelerde ortak hareket etmesine mani değildir, olmamalıdır. Partilerin birbirine kapılarını kapatması, liderlerin yüz yüze bakamayacakları bir üslup içinde olmaları demokratik olgunluğun olmadığını gösterir. Oysa, diyalog ve tahammül, demokrasinin olmazsa olmazıdır.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Asgari ücreti 3 bin liraya çıkaracağını, 73 milyonun tamamına da asgari ücretten maaş bağlayacağını söyleyenleri milletim nasıl istihza ile izliyorsa, emin olun her aileye maaş bağlayacağını, maaşı kadına ödeyeceğini söyleyenleri de milletim istihza ile acı bir gülümseme ile izliyor'' dedi.

Erdoğan, ''AK Parti'nin ve AK Parti gerçekçi politikalarının taklit edilmesinden biz gurur duyarız ama bizim ayaklarımız yere basıyor hem de sağlam basıyor. Biz uçmuyoruz, uçuruyoruz. Bizi taklit edenler de bir an önce yere inmelerini şiddetle tavsiye ediyoruz'' diye konuştu.

Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde düzenlenen ''AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada 7.5 yılda Türkiye'de 78 üniversite kurduklarını ve üniversite sayısını 154'e ulaştırdıklarını söyledi.

Erdoğan, 7.5 yılda yaptıkları çalışmalara ilişkin rakamlar da vererek şunları söyledi:

''Kriz tellallığı yapanlara, karamsarlık yayanlara, milletin moralini bozmak için her yola başvuranlara ben bu rakamları doğrusu ithaf ediyorum. Önceki gün de söyledim. AK Parti'nin ulaşabildiği seviyelere onların hayalleri dahi ulaşamaz. Bu iş popülizmle olmuyor, fakirlik edebiyatı yaparak olmuyor, kuru sıkı atarak, bol keseden atarak olmuyor. Planınız, projeniz, ekibiniz olacak. Her şeyden önemlisi damdan düşmüş olacaksınız. Yoksulun, yolda kalmışın, garip gurebanın sızısını yüreğinizde hissediyor olacaksınız. Bu sızıyı yüreğinde hissetmeyenler, yoksulluğa çare üretemezler, üretseler üretseler yoksulluğun edebiyatını üretip kendi dönemlerinde büyüttükleri yoksulluğu istismar ederler.

Miting meydanlarında döner ekmek dağıtarak milleti kandırmaya kalkışanların bu gün nerelerde olduğunu görüyoruz. İki anahtar dağıtanların bugün millet nezdindeki kredilerini görüyorsunuz. Asgari ücreti 3 bin liraya çıkaracağını, 73 milyonun tamamına da asgari ücretten maaş bağlayacağını söyleyenleri milletim nasıl istihza ile izliyorsa, emin olun her aileye maaş bağlayacağını, maaşı kadına ödeyeceğini söyleyenleri de milletim istihza ile acı bir gülümseme ile izliyor.

AK Parti'nin ve AK Parti gerçekçi politikalarının taklit edilmesinden biz gurur duyarız ama bizim ayaklarımız yere basıyor hem de sağlam basıyor biz uçmuyoruz, uçuruyoruz. Bizi taklit edenler de bir an önce yere inmelerini şiddetle tavsiye ediyoruz.''

''ÇALINMADIK KAPI BIRAKMAYACAĞIZ''

''Bu rakamları tek tek her bir vatandaşımıza ulaştıracağız'' diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''2002 yılında hangi şartlarda yaşıyorlardı, şimdi hangi şartlarda yaşıyorlar? Bunun kıyaslamasını yapacak, kıyaslamasını yapmalarını sağlayacağız. Enflasyonun hayatımızı nasıl etkilediğini, fiyatların her ay nasıl değiştiğini, arttığını, bugün fiyatların nasıl çok küçük oranlarda arttığını, yerinde saydığını anlatacağız.

Unutmayın 7.5 yıl önce göreve geldiğimizde ülkemizde enflasyon yüzde 30'du, ama şimdi bakın yüzde 8.7 buraya düştük. Devletin borçlanma faizi yüzde 63'tü, şimdi 8-9, o aralıkta. IMF'ye bu milletin borcu biz geldiğimizde 23.5 milyar dolardı, öde öde öde şimdi 7.5 milyar dolar. Bizden önceki iktidar borçlandı MHP-DSP-ANAP iktidarı, biz ise ödedik, ödüyoruz. Merkez Bankası'nın kasasındaki rezervi 26 milyar dolardı, şimdi altını filan da katarsak, 75 milyar doların üzerinde. Bakınız nereden nereye, bu güçlenen bir ekonominin, güçlenen bir Türkiye'nin rakamlarla ifadesidir. Alım gücünün 2002'ye göre nasıl yükseldiğini, dün lüks gibi görünen harcamaların bugün nasıl günlük hayatın bir parçası haline dönüştüğünü anlatacağız.

Hep beraber anlatacağız, tüm Anadolu'nun yollarında anlatacağız. Gidilmedik köy, ilçe, belde bırakmayacağız. Çalınmadık kapı bırakmayacağız. Şunu da söyleyeceğiz; 'İşimiz bitmedi' diyeceğiz. 'Yoksullukla, yolsuzlukla, işsizlikle, mücadelemiz son ermedi' diyeceğiz. Kararlılıkla, cesaretle yolumuza devam edecek, Türkiye'ye yaşattığımız başarılara inşallah çok daha fazlasını ilave edeceğiz.''

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''MHP'nin lideri ve yönetimi, birçok konuda olduğu gibi, milli birlik ve kardeşlik süreci, terörle mücadele konusunda yapıcı bir muhalefet sergilemek yerine, süreç boyunca son derece yıkıcı ve yıpratıcı bir muhalefeti tercih etmiştir'' dedi.

Erdoğan, siyasi partilerle yaptıkları görüşmelerin demokrasi açısından memnuniyet verici olduğunu dile getirerek, ''Nitekim milletimiz de bu görüşmelerden büyük bir memnuniyet duymuştur, ben böyle inanıyorum. Ümit ederim, bu tecrübe her partiye örnek olur, yol gösterici olur, demokrasimiz için iyi bir başlangıç olur'' diye konuştu.

İktidarda oldukları yaklaşık 7.5 yıllık süreçte istişareden, diyalogdan, uzlaşmadan kaçmadıklarını dile getiren Erdoğan, ''ülkenin ve milletin yararına olacaksa biz oturur, konuşuruz'' dediklerini anımsattı.

Her sorunu muhataplarıyla, uzmanlarıyla, o sorunla ilgili bilgi ve birikimi olan kişi ve kuruluşlarla görüşmekten, konuşmaktan çekinmediklerini belirten Erdoğan, ekonomide gerçekleştirdikleri her reformun, attıkları her adımın ekonominin aktörleriyle istişarelerle ortaya çıktığını belirtti.

Erdoğan, çalışma hayatına diyalog ve uzlaşmanın hakim olması için anayasal ve yasal düzenlemeler yapıldığını, diyaloğun her alanda kurumsal hale getirilmesiyle başarılı neticeler alındığını söyledi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Şunu bilmenizi istiyorum, zaman zaman bazı gittiğim yerlerde bazı dedikoduları dinliyorum, o da şudur; yani acaba siz sadece bu çalışmaları mevcut arkadaşlarınızla mı yapıyorsunuz? Yani bizim tüm üniversite camiasıyla, bu alandaki sivil toplum örgütleriyle, bu alanda söyleyecek sözü olanlarla, medya mensuplarıyla gerek şahsımın, gerek bakan arkadaşlarımın bir araya gelmek suretiyle yaptıkları çalışmalardan tabi ki bihaberler ve bütün bu atılan adımlar, bunların neticesinde atılmış olan adımlardır. Biz herkesin kanaatini alırız ve her işte istişarenin gerekli olduğuna inanan bir siyasi partiyiz.''

AB sürecinde, yargı reformu, sağlık reformu, eğitim, milli birlik ve kardeşlik süreci ve atılan her türlü demokratik adımda taraflarla görüşüp eleştirileri dikkate aldıklarını anlatan Erdoğan, ''Biz hiçbir zaman kapıları kapatanlardan olmadık ve yaptığımız bu toplantılarda, 'bizi bugüne kadar hiçbir iktidar böyle bir görüşmeye davet etmedi' diyen sivil toplum örgütlerini dinledik biz, yine de dinlemeye devam edeceğiz'' dedi.

''YIKICI MUHALEFETİ TERCİH ETMİŞTİR''

Ülkede tüm kurum ve kuruluşların ülke için söyleyecek sözleri bulunduğuna inandığını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ama bizi bu yaptığımız görüşmeler sebebiyle istihza (gizli alay) edenler, işte 'Başbakan, sinema sanatçılarıyla, futbolcularla, yazarlarla, şairlerle toplanmış, Başbakan şunlarla toplanmış, bunlarla toplanmış' diye bu demokratik açılım sürecini, bu milli birlik ve beraberlik sürecimizi ne yazık ki bu şekilde istihzayla eleştirenler oldu. Ama biz hiçbir zaman küsmedik, kin gütmedik, hiçbir zaman diyalog kanallarını ortadan kaldırmadık. Diyalogdan kaçınmadık, görüşme çağrılarımız karşılık bulmadı, kimi zaman elimiz havada kaldı. Davetlerimiz reddedildi, görüşme taleplerimiz bazı nezaketsiz şartlarla geri çevrildi. Ama biz hiçbir zaman bunları büyütmedik, bu tavırlar karşısında kapılarımızı kapatmadık. İçimize de kapanmadık.

Şu hususa özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum, bunu söylemek zorundayım ama bunu asla bir siyasi partinin tabanına değil, lider ve yönetimine söylüyorum, MHP'nin lideri ve yönetimi, birçok konuda olduğu gibi, milli birlik ve kardeşlik süreci, terörle mücadele konusunda yapıcı bir muhalefet sergilemek yerine, süreç boyunca son derece yıkıcı ve yıpratıcı bir muhalefeti tercih etmiştir. Sayın genel başkan ve arkadaşları tarafından gerek şahsıma, gerek arkadaşlarıma, gerekse partime ve hükümetime yönelik, hatta ailelerimize yönelik siyasi tarihimizde örneği olmayan bir üslup ve nezaketsizlikle sözlü saldırılar yapılmıştır. Bunlar halen de yapılmaya devam etmektedir.''

''UZATTIĞIMIZ EL HAVADA KALDI''

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, Türkiye'ye faydadan çok zarar getiren bu üslubun terörle mücadeleye, kardeşliğe, milli birlik ve bütünlüğe hiçbir olumlu katkı sağlamadığı gibi tam tersine kitleleri tahrik ederek zarar verdiğini dile getirdi.

Erdoğan, ''Ne yazık ki bu söylem tarzı, bu üslup ülkenin meselelerine, milletimizin meselelerine ışık tutmaktan, ülkenin ve milletin hak ve hukukunu savunmaktan çok uzaktır. Bu üslup ve bu görüntü, alenen terör ortamının, terörün tahrip edici yönünün istismarıdır. Bu üslup ve bu görüntü, başta aziz şehitlerimiz olmak üzere, terör mağdurlarının, yani topyekun milletimizin hissiyatının istismarıdır'' diye konuştu.

Erdoğan, şöyle devam etti:

''Altını çizerek söylüyorum, buna rağmen, bu istismar politikalarına, şehitlerimiz üzerinden nemalanma hırsına, bu fırsatçılığına rağmen biz MHP'ye kapımızı açık tutmakla kalmadık, kendileriyle görüşmekten kaçınmayacağımızı da ilan ettik. Üç kez MHP'den görüşme talebinde bulunduk, üçünde de olumsuz karşılık gördük. Her seferinde uzattığımız el gayrı ciddi tavırlarla havada kaldı, görüşme talebimizi en baştan reddettiler, nezaketsiz ifadelerle kapılar kapatıldı.''

ÖZEL HUDUT BİRLİKLERİ KURULACAK

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, terörle mücadele konusunda özel bir ordu kurulmadığını, kurulacak birliklerin özel hudut birlikleri olacağını belirterek, ''Mevcut bünye içinde, farklı statüde, 5 yıl veya daha uzun süre görev yapacak uzmanlaşmış personel olacak'' dedi.

Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında yaptığı konuşmada, terörle mücadelenin kısa süreli olmadığını belirterek, terörle mücadeleyi yürüten güvenlik güçlerinin eğitimlerinin artırılması ve uzmanlaşmaya geçilmesi için çalışmaların yapıldığını bildirdi.

Terörle mücadelede hiçbir eksiğin olmadığını, her şeyin temin edildiğini ifade eden Erdoğan, şu anda tamamen yerli olan 150 civarında mini insansız hava aracının görev yaptığını, bugün öğleden sonra da yapılacak törenle tamamen yerli üretim, ilk insansız hava aracının hangar çıkış merasiminin gerçekleştirileceğini belirtti.

Bu araçların, heronların sahip olduğu özellikleri taşıdığını ve daha yüksek irtifaya çıkabildiğini kaydeden Erdoğan, 2012 yılında da ilk Türk istihbarat uydusunun fırlatılacağını bildirdi.

Terörle mücadelede uluslararası iş birliğinin önemine işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:

''2 yıl önce çatışma riski yüksek olan bölgelerde iyi eğitimli, uzman personelin değerlendirilmesine karar verdik. Şu an önemli sayıda uzman personel görevlendirilmiş durumda. Amacımız hudut bölgesinde tamamen profesyonel personelin görev yapmasıdır. Arazi şartlarını bilen, terör örgütünün taktik hamlelerine karşılık verebilecek donanıma sahip personel ile bu mücadelenin verilmesi, en iyi neticenin alınması ve en az kaybın verilmesi açısından yararlı olacaktır. Dönemimizde bu bölgede görev yapan personelin eğitimin önemli ölçüde geliştirmiştir. Ancak yaşanan olaylar gösterdi ki er ve erbaş yerine tamamen profesyonel ekiplerle mücadele edilmesi büyük önem taşıyor.

İstiyoruz ki sınır boylarında ve riskli bölgelerde tamamen profesyonel personelden oluşan ekipler görev yapsın. Bunlar ayrı bir ordu, özel bir ordu değil. Özel bir ordu kurmuyoruz. Özel bir ordu değil, bunlar hudut birlikleri olacaktır. Özel hudut birlikleri. Mevcut bünye içinde, farklı statüde 5 yıl veya daha uzun süre görev yapacak uzmanlaşmış personel olacak. Bu 5 1 olur, 5 4 olur... Bunların değerlendirmeleri yapılıyor, karar verildikten sonra yasal düzenlemesi neyse bunu da süratle yaparak, adımı atacağız. Kritik ve hassas bölgelerde belli bir süre ile sınırlı olarak profesyonel güvenlik gücü şeklinde terörle mücadele edecekler.''

''ADETA KANSER MİKROBU GİBİDİR''

Erdoğan, kırsal bölge ile meskun bölgenin güvenlik ekiplerinin farklı donanıma sahip olmalarının gerekliliğine dikkati çekti. Bu konuda Türk Silahlı Kuvvetleri, Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Terörle Mücadele Yüksek Kurulu, Milli İstihbarat Teşkilatının çalışma yapacağını ve karar verileceğini bildiren Erdoğan, ''Sınır güvenliğiyle ilgili ilave tedbirleri de hayata geçiriyoruz. Hudut birlikleri karakollarını daha iyi şekilde yeniden inşa ediyoruz. TOKİ 150 adet iç güvenlik ve hudut karakol tesisi ile 141 adet müstakil gözetleme kulesi, 662 kilometre hudut yolu yapıyor'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, terörle mücadele konusunda tüm imkanları seferber ettiklerini, diplomatik boyutta da kendisi ve hükümet mensuplarının AB, Irak, İran, Suriye, Rusya, ABD ile görüşmeler yapıldığını ve yapılmaya devam edildiğini söyledi.

Erdoğan, ''Çünkü, diplomatik noktada bu temaslar... Eğer dışarıdan kuşatmanın önünü kesmezsek, bu perdelemeyi kesmezsek, oradan gelen destekler ortadan kaldırılmazsa bu sıkıntı yine devam edecektir. Bu adeta kanser mikrobu gibidir. İnşallah bunu vücuttan çıkarmanın gayreti içerisinde olacağız. Demokrasi güvenlik dengesinden asla taviz vermedik. Ne güvenliği demokratik haklara ne de demokratik hakları güvenliğe çiğnetmedik'' diye konuştu.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Ta Güney Afrika'da dünya kupasında kullanılan vuvuzelayı alıp onunla basın toplantısı yapacak kadar bu işi düşürüyorlar ve bunu ne yazık ki TBMM'nin çatısı altında yapıyorlar. Ben inanıyorum ki MHP'nin tabanı bu gayet sulu, gayrı ciddi, demokrasiyle yakından uzaktan alakası, bir fikri, düşünce alt yapısı olmayan bu anlayışı 12 Eylül'de tersleyecek ve gereken cevabı da kendilerine verecektir'' dedi.

Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, MHP'nin lideri ve yönetiminin ciddi, hayati bir meselede diyalog ve istişareye yanaşmadığını söyledi. Kendilerinin diyalog çağrılarına karşı her seferinde MHP tarafından olumsuz yanıt aldıklarını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

''Ta Güney Afrika'da dünya kupasında kullanılan vuvuzelayı alıp onunla basın toplantısı yapacak kadar bu işi düşürüyorlar ve bunu ne yazık ki TBMM'nin çatısı altında yapıyorlar. Ben inanıyorum ki MHP'nin tabanı bu gayet sulu, gayrı ciddi, demokrasiyle yakından uzaktan alakası, bir fikri, düşünce alt yapısı olmayan bu anlayışı 12 Eylül'de tersleyecek ve gereken cevabı da kendilerine verecektir.

Aynı şekilde BDP ile görüşmememiz, onlardan randevu istemememiş olmamız da zaman zaman eleştirildi ve eleştiriliyor. Tabii ben bugüne kadar sustum, konuşmadım, bu eleştirilere cevap vermedim. Ama şimdi toptan bunun cevabını vereyim. Niye görüşmedim? Parlamento çatısı altında arkadaşlarım ve bir kez de ben aslında kendileriyle görüştüm. Aslında bu olayda da görüşmeyi arzu ediyordum. Öncelikle şunu hatırlatmakta fayda görüyorum; biz terörle mücadele konusunu görüşmek üzere siyasi partilerden randevu istedik, görüştük, doğru, bundan önce de yaptığımız gibi görüştük.

Ama terörle arasına mesafe koyup demokrasi ve hukukun tarafında duramayan bir siyasi partiyle terörle mücadeleyi bu şartlarda görüşmenin anlamsız olacağını bana gönderilmiş bir mektupla artık belgeli halde gördüm. Nedir o? BDP, antetli kağıdının bir başında Meclis'in oradaki rozeti, öbür tarafta da kendi partisinin rozeti, antetli kağıtta bana bir yazı göndermiş ve bu yazıda PKK örgütüne mensup, terörle mücadele esnasında öldürüldüğünü iddia ediyorlar, gönderdikleri bir ekteki CD ile bu cesetlerin durumunun bir insanlık suçu olduğunu ve bunun karşısında -teferruatına girmiyorum- ne düşündüğümüzü, ne yapacağımızı soruyor. Kim? Genel Başkan söylüyor.''

''AVUKATLIĞINI YAPMAK SANA MI KALDI?''

''AB üyesi ülkelerin, dünya ülkelerinin büyük bir kısmının, BM'nin terör örgütü olarak ilan ettiği bir örgütün avukatlığını yapmak BDP sana mı kaldı?'' diye soran Erdoğan, ''Şimdi böyle bir yazıyı yazarken, şu ana kadar güvenlik güçlerimiz ve vatandaşlarımız olarak 10 bin şehidimiz var, bu 10 bin şehidimize uygulananlar, onların resimleri vesaireleri, onları da biz size mi göndereceğiz, böyle mi diyalog kuracağız?'' şeklinde konuştu.

''Sadece GATA'daki özürlü hale gelmiş, yaralı gazilerin hallerinin zaten bu konudaki duruşu çok açık ve net ortaya koyduğunu dile getiren Erdoğan, ''Ayakları olmayan, kolları olmayan, ama (gözleri görmeyen) duruma düşmüş, sağır duruma düşmüş olan orada gazilerimiz var, bunlar hep terörle mücadelede oldu. Bunları nereye koyacağız?'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

''Sen bir siyasi partisin. Senin terör örgütü ile arana bir mesafe koyman şart. Sana avukatlık görevi düşmez burada. Bu çatının altında bunu yapamazsın. Şu anda benim Hakkari-Şemdinli ilçe teşkilatımın 3 kez büro malzemeleri dışarı çıkarıldı ve terör örgütü tarafından yakıldı, imha edildi.

Yüksekova teşkilatım sürekli hep tehdit altında, daha şurada kısa bir süre önce ilçe başkanımın evine ne yazık ki bomba attılar. Bingöl'de Karlıova teşkilatıma aynı şekilde bomba attılar. Bingöl il teşkilatıma roket atar attılar. Tunceli il başkanımın hizmet aracına, ticaretle uğraşıyor, içindeki bütün malını boşalttılar, gasp ettiler, ondan sonra aracı yaktılar, ondan sonra da şoförlerine şu tehdidi salladılar, 'söyle başkanına siyasetten çekilsin' Demokrasi mücadelesi bu mu? Ondan sonra BDP çıkıyor kürsüde 'biz barış yanlısıyız' diyor. Sen nasıl barış yanlısısın ya? Böyle barış yanlısı olmak olur mu? Sonra köşe yazarları diyor ki 'buna rağmen git görüş'. Kusura bakma, o kadar meraklıysanız gidin siz görüşün, bizim bu noktada görüşecek hiçbir şeyimiz yoktur.''

BDP'nin kendi politikalarını, üslubunu, dilini oluşturmaktan uzak bir görüntü arz ettiğini belirten Erdoğan, ''Adres olarak kendini değil, İmralı'yı gösterecek kadar kendisini inkar eden bir siyasi partiyle neyi ve nasıl görüşebilirsiniz. Çok açık, net ortada'' dedi.

BDP'nin milli birlik ve kardeşlik projesine karşı çıkmasının, süreci tahrik etmesinin, kendisini de çok yakından ilgilendiren anayasa değişikliğinde kendi milletvekillerinin iradesine ipotek koymasının son derece manidar olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Bir taraftan çıkacaksın, diyeceksin ki, 'bizim partimiz beş kere kapatıldı, altı kere kapatıldı'... Siyasi partilerin kapatılmasını zorlaştıracak, adeta engelleyecek maddenin görüşüleceği bir oylamada sen milletvekillerine, 'sakın ha, oy kullanmaya gitmeyeceksin' diyorsun. O zaman burada bir tuzak yok mu? Demek ki bunlar terörden nemalanıyorlar. Birisi bir boyutundan bir diğeri diğer boyutundan nemalanıyor, yaptıkları iş bu. Milletten oy alan her parti demokrasiye güç vermeli. Milletten aldığı emaneti başka adresler göstererek, sorunu başka adreslere havale ederek heba etmemeli. Terör karşısında ortak duruş sergilemek hukukun, demokratik siyasetin önemli bir gereğidir.

BDP'nin aldığı oy oranı bellidir, bu oyu belli bir etnik grubun sözcülüğü, temsilciliği olarak görmek çok yanlıştır. Terör örgütü nasıl bir böyle bir temsil gücüne sahip değilse, benim Kürt kökenli kardeşlerimin temsilcisi değilse, BDP'yi de ben Kürt kökenli vatandaşlarımın temsilcisi olarak görmedim, görmüyorum, görmeyeceğim. AK Parti ile BDP'nin aldıkları oylar karşılaştırıldığında bu tablo açık şekilde görülecektir. Benim de grubumun içerisinde BDP grubundan çok çok fazla Kürt kökenli arkadaşlarımız var. Bizim böyle bir sıkıntımız, ayrımcılığımız yok. Biz hep beraber doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine Türkiye'nin tüm etnik unsurlarının temsilcileriyle oluşmuş bir siyasi partiyiz. Bizim yapımız bu.''

''ELİNİ YUMRUK YAPANIN ELİNİ TUTMAZ''

Erdoğan, AK Parti'nin her zaman için sorunların çözüm yeri olarak siyaseti ve demokrasiyi gördüğünü belirterek, ''Terör örgütünün avukatlığına soyunmak kabul edilebilir bir siyaset tarzı değildir'' dedi.

Terör ve şiddeti bir yöntem olarak kabul etmenin demokratik bir tavır olmadığını vurgulayan Erdoğan, ''Terörle mücadeleye yanaşmayan, kendini demokrasi ve hukukun yanında, terörün karşısında konumlandırmayan bir anlayışla görüşmek nasıl bir fayda sağlayabilir?'' diye konuştu.

Çözümü sabote eden üslup ve yaklaşımları milletin gördüğünü kaydeden Erdoğan, BDP ve MHP'nin ''terörle mücadeleye varız, son bulmasını istiyoruz'' demeleri halinde o partilerle görüşmenin kendisi için anlam taşıyacağını kaydetti. Erdoğan, şöyle konuştu:

''AK Parti, elini yumruk yapanın elini tutmaz. Gözünü, kulağını kapayanla, ağzından çıkanı duymayanla konuşmaz. CHP, Saadet Partisi, BBP, DSP ile çok verimli görüşmeler gerçekleştirdik. Hükümet olarak terörle mücadele konusundaki adımları kendilerine aktardık. Bunlar A'dan Z'ye, bütün detaylarıyla anlatılmış konular değil, belli bir çerçeve içerisinde kendilerine bu süreci özetledik. Kendi kanaatlerini aldık, bazı kanaatler sergileyenler olduğu gibi çok kısa beyanları olanlar oldu. Bize yaptıkları çalışmaları kitapçık halinde veren liderler oldu. Bunların üzerinde de çalışmaları sürdürüyoruz.

Kendilerine, 'çok daha detay bilgi arzu ederseniz, biz arkadaşlarımızı görevlendiririz, arkadaşlarımız gelir onları A'dan Z'ye bilgilendirir' dedik. Bu güvenlik, ekonomi, ulaştırma, eğitim, sağlık, enerji, TOKİ, KÖYDES, BELDES alanlarında nelerin yapıldığını görmek açısından aktarabiliriz. Derdimiz hiçbir şey açıkta kalmasın, her şey bilinsin, görülsün. Terörle mücadelenin yanında bölgenin ekonomik kalkınmasına, demokratik ve kültürel haklara kavuşması için attığımız tarihi adımları kendileriyle bir kez daha paylaşma fırsatı bulduk.''

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, Türkiye'de otomobil üretimi, cep telefonu abonesi, internet kullanıcı ile uçak yolcu sayılarını 2002'ye göre mukayese ederek, ''Arkadaşlar, bunlar yoksulluk alameti mi yoksa elhamdülillah zenginleşmeye giden bir alamet mi?'' diye sordu.

Erdoğan, AK Parti Genel Merkezinde düzenlenen ''AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı''nda yaptığı konuşmada, yoksulluğun, yolsuzluğun, umutsuzluğun, çaresizliğin hüküm sürdüğü bir Türkiye devraldıklarını söyledi.

Canla, başla çalıştıklarını, gece gündüz ter döktüklerini ve bugün 7.5 yıl öncesine kıyasla çok farklı bir Türkiye'yi hep birlikte inşa ettiklerini belirten Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin bugün ulaştığı seviyelerin asla bir tesadüfün eseri olmadığını söyledi.

Erdoğan, Türkiye'nin, bugün geldiği noktanın bir tek kişinin veya bir kaç kişinin eseri olmadığını vurgulayarak, bu umut dolu, aydınlık manzaranın fedakar AK Parti teşkilatının eseri olduğunu kaydetti.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan il başkanlarına, ''Şu bir kaç veriyi özellikle dinlemenizi, not etmenizi sizlerden rica ediyorum. Bu verileri Türkiye'nin her köşesine, her bir vatandaşımıza, kardeşimize ulaştırmanızı sizlerden özellikle istirham ediyorum. Zira son günlerde yaptığım ziyaretlerde gördüm ki bu veriler pek dikkate alınmıyor. Bunlar gözden kaçırılmış veya bilinmiyor. Öyleyse bunları çok açık, net, resmen ortaya koymak suretiyle artık milletimin bazı gerçekleri, çok daha yakından bilmesini ve görmesini istiyorum'' diye seslendi.

2004 yılı ikinci çeyreğinde Türkiye ekonomisinin yüzde 11.9 oranında büyüme kaydettiğini anımsatan Erdoğan, bunun cumhuriyet tarihinin en yüksek oranlarından biri olduğunu bildirdi.

Erdoğan, Türkiye ekonomisinin 2010 yılının birinci çeyreğinde küresel krize rağmen 11.7 büyüme oranıyla dünyada dördüncü, G-20 ülkeleri arasında ikinci, OECD ve Avrupa ülkeleri arasında ise birinci sırada yer aldığını vurguladı.

''HALEP ORADAYSA ARŞIN BURADA''

Başbakan Erdoğan, 2002 yılında Türkiye'de toplam 8.6 milyon kara taşıtı bulunduğunu, bugün ise krize bu rakamın 14.5 milyon adete çıktığını belirterek, şöyle devam etti:

''2002 yılında Türkiye'de kullanılan cep telefonu abonesi 23.3 milyondu, bugün bu sayı yüzde 165 oranında artarak 61.5 milyona ulaştı. Yine 2002 yılında 4 milyon civarında internet kullanıcısı vardı, bugün 30 milyon rakamına ulaştık. 2002 yılında sabit geniş bant internet abone sayısı yok denecek kadar azdı, bugün bu sayı 7.5 milyona ulaştı. 2002 yılında uçak kullanan yolcu sayısı 34 milyon kişiydi 2009 yılı sonu itibariyle 86 milyon kişi uçağa bindi. Arkadaşlar, bunlar yoksulluk alameti mi yoksa elhamdülillah zenginleşmeye giden bir alamet mi? Türkiye'de otomobil üretimi, 1963 yılında başladı, meşhur hani 'keçilerin yiyor' dendiği Anadol'ların üretildiği dönem. 63, 2003 yani bizim iktidarımıza kadar olan süre içerisinde, yani 40 yılda Türkiye'de toplamda 6.8 milyon adet otomobil üretilmiştir fakat iktidarımız döneminde, 7.5 yılda Türkiye'de 7 milyon 80 bin 500 adet otomobil üretildi.

Hesap ortada Halep oradaysa arşın burada. 2002 yılında Türkiye'de 16 milyon ton demir çelik üretiliyordu. 2009 yılında Türkiye'de 25. 3 milyon ton demir çelik üretildi. Bütün bunlara ek olarak Cumhuriyet tarihinde yapılanın yaklaşık iki katı bölünmüş yol yaptık. Şu ana kadar 11 bin 500 kilometreye ulaşmış vaziyetteyiz. 7.5 yılda milli eğitimde 149 bin 824 yeni dersiliği Türkiye'ye iktidarımız kazandırmıştır. Bu eğitime ne kadar önem verdiğimizin ifadesidir.''

Erdoğan, toplu konutta 430 bin konutun inşasını 7.5 yıl içerisinde başlatıklarını ve yaklaşık 340 binini sahiplerine teslim ettiklerini söyledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''İhmal edilmiş olan Doğu Anadolu'yu abad etmeye çalıştığımızı gösteriyorum, bunlar iade değil, devletin ihmal edilmiş görevinin AK Parti iktidarıyla yerine getirilmesidir'' dedi.

Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında yaptığı konuşmada, AK Parti hükümetlerinin Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerine 7,5 yılda 25 milyar Türk Lirası harcadığını bildirdi.

Eğitimde yaklaşık 40 bin yeni dersliği tamamladıklarını, Doğu illerindeki dersliklerin yüzde 51'inin, Güneydoğu'daki dersliklerin yüzde 74'ünün AK Parti iktidarı döneminde bu illere kazandırıldığını aktaran Erdoğan, bölgede 6 bin öğrenci kapasiteli 17 yurt inşa edildiğini, Doğu Anadolu Bölgesine 44 yeni hastane, 14 yeni ek blok, 130 sağlık ocağının yapıldığını söyledi.

''İhmal edilmiş olan Doğu Anadolu'yu abad etmeye çalıştığımızı gösteriyorum, bunlar iade değil, devletin ihmal edilmiş görevinin AK Parti iktidarıyla yerine getirilmesidir'' diyen Erdoğan, Güneydoğu Anadolu Bölgesine ise 32 yeni hastane, 17 blok, 115 sağlık ocağı yapıldığını, 2008-2009 yılında 4.7 milyar Türk Lirası'nın GAP için tahsis edildiğini, bunun 3.9 milyar Türk Lirası harcamanın şu ana kadar gerçekleştirildiğini, KÖYDES için 2 milyar Türk Lirası'nın harcandığını kaydetti.

Başbakan Erdoğan, özetle şöyle konuştu:

''11 ay Van'a ulaşımı kesik olan Bahçesaray'ın 12 ay Van ile irtibatını kuran bizim hükümetimizdir. Van Milletvekili Gülşen Hanım, Bahçesaray'da uluslararası organizasyon gerçekleştirdi. TOKİ bu bölgelerimizde yaklaşık 6 milyarlık yatırım gerçekleştirdi. Doğu Anadolu Bölgemizde yaklaşık 36 bin, Güney Doğu Anadolu Bölgesinde yaklaşık 31 bin yeni konut inşası yaptık. İki bölgede yaklaşık 49 bin konutu tamamladık, sahiplerine teslim ettik. Sosyal yardımlar kapsamında ihtiyaç sahiplerine 3 milyar Türk Liralık ayni ve nakdi yardım dağıttık.

Doğu Anadolu Bölgemizde 2002 yılında sigortalı çalışan sayısı 147 bin, bugün bu sayı Nisan ayı itibariyle 318 bine ulaştı. Sosyal devlet olmanın gereği, sosyal güvenceyi halkına getiren iktidar biziz. Güneydoğu Anadolu Bölgemizde sigortalı çalışan sayısı biz geldiğimizde 175 bindi, şu anda 432 bin, yüzde 100'ün üzerinde. Üretim noktasında da bölgede çok önemli gelişmeler yaşandı. Bölge illerinin ihracatı yüzde 29 ile yüzde 9 bin arasındaki oranlarda artış gösterdi. Bunu özellikle siyasi parti liderlerine hatırlatmak istiyorum. İlleri dolaşırken oradaki bir vatandaşın verdiği bilgiyle yetinemezsiniz. Ben size resmi rakamları veriyorum. İstediğiniz bilgiyi ilgili merciler verebilir. Muş ilimiz 2002'de 70 bin dolar ihracat yaparken, 2009 yılında 6.7 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi. Bizden önce binler konuşulurken şimdi milyonlar konuşuluyor, yarın inşallah milyarlar konuşulacak. Ağrı'nın ihracatı 2002 sonu itibariyle 4.3 milyon dolar iken, Hakkari'nin ihracatı 4.8 milyon dolar iken 417 milyon dolara, Ağrı'nın da 40 milyon dolara çıktı. Şırnak'ın ihracatı 21 milyon dolardan, 606 milyon dolara çıktı. Bu neyi gösteriyor, bu bölge halkının, bölge insanın artık bir ihracatçı konumuna nasıl yükseltildiğini çok açık, net ortaya koyuyor.''

''EDİRNE'NİN İMKANINI ARTIRIRKEN HAKKARİ'Yİ İHMAL ETMEDİK''

Başbakan Erdoğan, bölgeye kurulan üniversitelerin bölge gençleri için umut ışığına dönüştüğünü belirterek, ''Edirne'nin imkanını artırırken Hakkari'yi ihmal etmedik, Muğla kalkınırken Muş geri kalsın demektik, İstanbul büyürken Diyarbakır'ı kendi haline terk etmektir. Eğer Kocaeli zenginleşirken, Tunceli fakirleşiyorsa bu kalkınma, büyüme, refah artışı olmaz. O zaman biz kendimizi zaten affetmeyiz. Biz bunun için gelmedik'' diye konuştu.

Bölgeye yapılan yatırımların provake edildiğini ifade eden Erdoğan, bölgedeki bazı belediye başkanlarının TOKİ Başkanını tehdit ettiğini, ''buraya gelme, buraya giremezsin'' dediğini anlattı.

Erdoğan, ''Bu adımları atmayacağız da ne yapacağız. Kentsel değişim, dönüşüm diyoruz. Tezeklerle yapılmış binalardan halkımızı modern konutlar içerisine yerleştirmeyi arzu ediyoruz. 'İstemezük' diyorlar. Anlayış bu, buradan terörü beliyorlar. Hem ön kesiyorlar arkadan 'bak devlet gelmiyor' diyorlar. Buna rağmen barajları yapmaya devam edeceğiz, canını ortaya koyan müteahhitlerimiz var. Güvenlik güçlerimizle onlara destek veriyoruz'' dedi.

Eş zamanlı ve eşit ölçekli bir kalkınmanın gerçekleştirilmesi gerektiğini dile getiren Erdoğan, dün CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bölgeye fabrika yapılmasını tavsiye ettiğini anımsattı. Devlet olarak bölgede özel sektörün girmediği yerlere fabrika yapıldığını kaydeden Erdoğan, günümüzde emek yoğun bir teknoloji olmadığını, teknoloji yoğun bir yatırım olduğunu ve fabrika kurmakla işsizliğin giderilemeyeceğini söyledi.

İnsanı istihdama yönelik hizmet sektörü ağırlıklı, eğitim, okul, hastane yatırımları yaptıklarını ifade eden Erdoğan, böylelikle yüzde 100'ün üzerinde istihdamda artış sağlandığını, bunun da muhalefet tarafından görülmesi gerektiğini vurguladı.

Başbakan Erdoğan, ciddi teşviklerle bölgedeki yatırımları teşvik ettiklerini, özel sektörün girişimci olmasını sağlamaya çalıştıklarını belirterek, konuşmasına şöyle devam etti:

''Kısmen bu başladı, bundan sonra da artarak devam edeceğine inanıyorum. Bunun en güzel örneğini Gaziantep teşkil ediyor. Olan yerde oluyormuş, şu anda Gaziantep ciddi bir çekim alanıdır. Erzurum aynı şekilde, biz kalkıp Hakkari'yi, Muş'u sürekli örnek gösterirsek yanlış yaparız. İşin geneline bakacağız. GAP ve DAP gözden geçirildiğinde, bu projeler tamamlandığında 4 milyon işsizimiz iş sahibi olacak, süreç devam ediyor.

Yatırımları sadece terör örgütünün istismar zeminini ortadan kaldırmak için, terörizmle çok yönlü, boyutlu mücadele yürütmüş olmak için yapmıyoruz. Terör örgütü olsa da olmasa da yatırımları yapardık. İnsanımız, yavrularımız, vatandaşlarımız için bu hizmetleri vermeye, yatırımları yapmaya mecburuz. Biz, insanı yücelt ki devlet yücelsin anlayışına sahibiz. Biz, siyaseti insan için, gönül kazanmak için, hayır kazanmak için yapıyoruz.''

''TARIM VE HAYVANCILIKTA BÖLGEDE SESSİZ DEVRİM GERÇEKLEŞTİRİLDİ''

Başbakan Erdoğan, Et ve Balık Kurumu'nun ne zaman, hangi iktidar döneminde kapatıldığının bilinmesi gerektiğini vurgulayarak, Kurumun tam 13 yıl özelleştirme kapsamında kaldığını, 28 işletmesinin değişik şekillerde elden çıkarıldığını anlattı.

AK Parti hükümetinin 2005 yılında Et ve Balık Kurumu'nu özelleştirme kapsamından çıkardığını, Erzurum, Bingöl, Van, Diyarbakır, Adana, Sakarya, Ankara-Sincan ve Ağrı kombinalarını Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlandığını ifade eden Erdoğan, bu aşamadan sonra Kurumun 2006'dan 2010 yılına kadar süratle modernize edildiğini, eskiyen teknolojilerinin 70 milyon Türk Lirası harcanarak yenilendiğini söyledi.

Kamu İhale Yasası'nın değiştirilerek Kuruma TSK ve kamu kuruluşlarına ihalesiz sözleşme imkanı getirildiğini kaydeden Erdoğan, Et ve Balık Kurumu'nun bulunduğu yerlerde istihdam kapısı olmaya devam ettiğini bildirdi.

''Tarım ve hayvancılık konusunda da bölgede sessiz devrimin gerçekleştirildiğine'' işaret eden Erdoğan, AK Parti iktidarından önce 2002 yılında toplam tarımsal desteğin Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerine 647 milyon liradan, 2009 yılında 1 milyar liraya çıkartıldığını kaydetti.

Erdoğan, 2003-2010 yılları arasında bölgedeki çiftçilere toplam 9 milyar 818 milyon lira destek verildiğini, 2002 yılında Doğu ve Güneydoğu bölgelerine verilen hayvancılık desteğinin 7.7 milyon lira olduğunu bu rakamın 27 kat artarak 109 milyon liraya çıkarıldığını açıkladı.Başbakan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

''Ülkemizde bir sıkıntımız var, bizde spekülatör çok. Spekülatörlük yapanlara söylüyorum. Fırsatını buldular havyan arzını kestiler, et fiyatları bir anda tırmandı. Baktık halkımın şikayetleri var, arkadaşlarımı marketlere gönderdim, fiyatları aldırdım. Aynı spekülatörlük marketlerde de yapılıyor. Birisinde fiyat 20-19, bir diğerinde 27-28. Bu defa biz ne yapmak zorunda kaldık. Biz, 'hayvan ithalatı yapacağız' dedik. Fiyatlar bir anda düşmeye başladı. Bu ara gene biraz kıpırdanmaya başlandı. Biz ithali devam ettireceğiz. Ya dürüst olacaklar, samimi olacaklar. Halkımızın ucuz et yemesine katkıda bulunacaklar, yoksa kusura bakmasınlar et ithaline devam ederiz. Hayvancılığı da asla ülkemizde öldürmeyiz, biz bu konuda dürüst olan besiciye de desteğimizi vermeye devam ediyoruz, edeceğiz. Kalkınma kooperatiflerine verilen destekte Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdık.''

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''ilk mitingimizi 24 Temmuz tarihinde Bingöl ve Elazığ'da yapacağız. 24 Temmuz'dan 12 Eylül'e kadar bizzat şahsım 36 ile gidecek'' dedi.

Erdoğan, AK Parti Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısında yaptığı konuşmada, terörle mücadele çalışmaları konusunda çok boyutlu çalışmalar yaptıklarını söyledi.

Tüm imkanları seferber ettiklerini belirten Erdoğan, ekonomik, sosyal, psikolojik projeleri devreye aldıklarını ifade etti. Erdoğan, terörle mücadelenin diplomatik boyutu konusunda da kendisi ve bakan arkadaşlarının Avrupa Birliği üyesi ülkelerle ve İran, Irak, Suriye ve Rusya gibi komşu ülkelerle görüşmeler yaptığını dile getirdi. ABD ile de konuyla ilgili olarak görüşmeler yaptıklarını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

''Diplomatik temaslar önemli. Eğer dışarıdan kuşatmanın önünü kesmezsek, bu perdelemeyi kesmezsek, oradan gelen destekler ortadan kaldırılmazsa bu sıkıntı yine devam edecektir. Bu adeta bir kanser mikrobu gibidir. Bunun metastas yapmasına müsaade etmeyeceğiz. İnşallah bunu vücuttan çıkarmanın gayreti içinde olacağız.

Güvenlik-demokrasi dengesinden asla taviz vermedik. Ne güvenliği demokratik haklara, ne de demokratik hakları güvenliğe çiğnetmedik. En son Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi ile hem bölge halkı adına, hem ülkemiz adına yeni bir süreci başlattık ve bu süreci de kararlı bir şekilde yürütüyoruz.

Bazen fırsat bulduğumda televizyonlarda dinliyorum. İşte, 'demokratik süreci gevşettiler', 'Milli Birlik ve Kardeşlik Projesinin içi boş' vesaire... Ben 'içi boş' diyenlere sesleniyorum. İçini doldurmak için ne biliyorsun onu söyle, ne biliyorsan onu söyle. Böyle bir katkıda bulunursan başım, gözüm üstüne. Kuru kuruya içi boş demekle bu ülkeye katkın olmaz. Yanlış yapıyorsun. Demokratik süreç durduruldu mu? Asla. Aynen bu mücadele de devam ediyor.''

REFERANDUM GEZİLERİ

Önümüzdeki Pazar günü Türkiye'deki kadın sivil toplum kuruluşlarının (STK) temsilcileri ile İstanbul'da bir araya geleceğini ifade eden Başbakan Erdoğan, bu toplantıda ilgili STK'ların temsilcilerinden görüşlerini alacağını söyledi.

Siyasi partilerin terörle mücadele konusundaki görüşlerini yaptığı görüşmelerde dinlediğini ve not ettiğini anlatan Erdoğan, görüşmelerin monolog tarzında değil, interaktif bir tarzda, karşılıklı istişare şeklinde gerçekleştiğini dile getirdi.Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Eleştirileri, cevaplama önerilerini müzakere etme imkanımız oldu. Gerek terörle mücadele konusunda, gerek diğer milli ve kronik meselelerde benzeri istişarelerin yapılmasını arzu ediyoruz. Partilerimiz artık önemli memleket meselelerinde daha fazla bir araya gelmelidir. Diyalog ve uzlaşıyı daha fazla hayata geçirmelidir.

Anayasa değişikliğinin referandum boyutuyla ilgili olarak, Türkiye'nin 81 vilayetine, 892 ilçesine, 34 bin 413 köyüne, 73 milyon vatandaşımızın her birine tek tek ulaşacak, kendilerine en açık, en anlaşılır şekilde değişikliklerin ne olacağını anlatacağız.

İlk mitingimizi 24 Temmuz tarihinde Bingöl ve Elazığ'da yapacağız. 24 Temmuz'dan 12 Eylül'e kadar bizzat şahsım 36 ile gidecek ve buralarda mitingler yapacak, mitingler dışında da özel toplantılar yapmak suretiyle gece gündüz demeden çalışmamıza devam edeceğiz.

Aynı şekilde bakan arkadaşlarım, genel başkan yardımcılarım, milletvekillerimiz, tüm teşkilatımızla birlikte 12 Eylül tarihine kadar gece gündüz demeden, durmadan, dur durak bilmeden il, ilçe, belde, köy tüm kapıları kadın kollarımız, gençlik kollarımız hep birlikte çalacağız.''

''ÜSTÜNLERİN HUKUKUNDAN HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE GEÇMEYE EVET DİYORUZ''

Doküman konusunda parti genel merkezinin gerekli çalışmaları yaptığını belirten Başbakan Erdoğan, ''Anayasa Değişikliği Paketi ile İlgili Sorular ve Cevaplar'' adlı kitapçığın hazır olduğunu ifade etti. Kitapçığın bugünden itibaren parti teşkilatlarına dağıtılacağını bildiren Erdoğan, kitapçıktan birkaç başlığı partililerle paylaşarak şunları söyledi:

''Kadınlarımız, çocuklarımız, özürlü kardeşlerimiz, yaşlılarımız, şehitlerimizin dul ve yetimleri, gazilerimizin, kısacası tüm dezavantajlı kesimlerin avantajlı konuma yükselmesine evet diyoruz.

Çocuk istismarının önüne geçmek için evet diyoruz.

Fişlemenin tarihe karışması için evet diyoruz.

Yurt dışına çıkış özgürlüğünün genişletilmesine evet diyoruz.

Vatandaşların mahkemeler dışında şikayetlerini iletecekleri bir Kamu Deneticiliği Kurumunun kurulmasına evet diyoruz.

12 Eylül darbesini yapan darbecilerin hesap vermelerine zemin hazırlamak için evet diyoruz.

Mahkemelerin, kendisini, halkın iradesiyle seçilen hükümetlerin yerine koymaması için evet diyoruz.

Yargı bağımsızlığını güçlendirmeye, yargı bağımsızlığını sağlamaya, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasına son vermeye evet diyoruz.

Anayasa Mahkemesi'nin tıpkı gelişmiş ülkelerdeki gibi çağdaş, demokratik ve geniş katılımlı bir yapıya kavuşturulmasına evet diyoruz.

Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruya, memurlara grev ve toplu sözleşme hakkına evet diyoruz.

Üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğüne geçmeye evet diyoruz.

Güçlü bir ekonomiye, itibarlı, büyük bir Türkiye'ye evet diyoruz.''

''MİLLET TARİH YAZACAK''

Referandumun, Türk Milletinin günlük hayatı ile doğrudan ilgili olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, ''bu Anayasa değişikliği Türkiye'yi değiştirecek, bu Anayasa değişikliği Türkiye'nin kaderini, Türkiye'nin manzarasını değiştirecek. Bu Anayasa değişikliği emeğinizin değer kazanmasını, ekmeğinizin çoğalmasını getirecek. Türkiye bu Anayasa değişikliği ile yeni bir döneme, umut dolu, aydınlık bir geleceğe adımını atacak'' dedi.

Başbakan Erdoğan, yine bir 12 Eylül tarihinde vatandaşların Anayasa değişikliğine büyük oranda evet diyeceklerini ifade etti. Erdoğan, ''bizim TBMM'de milletvekilleri olarak girişini yazdığımız tarihin siz şimdi gelişme bölümünü yazacaksınız ve inşallah milletimiz de sonucunu yazacaktır'' diye konuştu.