Tele 1 kanalının Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ ve konuğu Emre Kongar, programda YSK Başkanlığına seçilen Ahmet Yener'in imam hatip mezunu olduğunu belirtip, imam hatiplilerle ilgili algı oluşturmaya çalıştılar.
Emre Kongar, "İlginç görüntüler ortaya çıkıyor. YSK Başkanı muhakkak iyi bir hukukçudur kuşkum yok. Çok iyi bir eğitim görmüş, hukuk fakültesi mezunu tabi imam hatipten bu fakülteye gitmiş. Daha da ilginç bir tarafı var" diye konuştu.
Merdan Yanardağa ise, "Kaç tane yüksek yargı organı var. Danıştay, Sayıştay, Yargıtay ve YSK... En üstte Anayasa Mahkemesi var tabi. Dört yüksek yargı kurulu en son itiraz mercii temyiz görevi görüyor. Yüksek yargı kurumundan ikisinin başkanının kardeş olması enteresan" dedi.
"BÖYLE BİR MODEL OLUŞMAYA BAŞLADI"
Yanardağ, 2021'en bu yana Sayıştay Başkanı görevini yürüten Metin Yener'i hedef alarak "Metin Yener'e baktım. Gazi Üniversitesi İktisat Bölümünden mezun olmuş. Siyasal bilgiler de hukuk dersi almış olabilirler. 1972 doğumlu, oldukça genç. Gazi Üniversitesi öncesindeki eğitiminden hiç söz edilmemiş. O da imam hatipli olabilir. Bunun önü açıldı artık olabilir" ifadelerini kullandı. İmam hatip mezunlarının yüksek görevlere geldiğine de vurgu yapan Yanardağ, "Böyle bir model oluşmaya başladı "diyerek rahatsızlığını bir kez daha dillendirdi.
Bu duruma tepki gösteren Türkiye İmam Hatipliler Vakfı Genel Başkanı Ecevit Öksüz SABAH'a konuştu. Öksüz, "Bir gün başörtüsü düşmanlığı, bir gün din eğitimi hazımsızlığı, başka bir gün Kur'an ve peygamber alerjisi, diğer bir gün imam hatip okulları ve mezunlarına duydukları kin ve nefretle ortaya çıkıyorlar" dedi.
'NEFRET VE AYRIMCILIK DÜŞÜNCELERİNİ AÇIĞA VURUYORLAR'
Ecevit Öksüz, şunları söyledi: "Bir televizyon kanalı yayın yönetmeni Merdan Yanardağ ve program ortağı Emre Kongar bazı kıymetli isimler üzerinden İmam Hatip Okulları ve mezunlarına karşı kin, nefret ve ayrımcılık dolu düşüncelerini bir kez daha açığa vurmuşlar. İmam Hatip Okulları Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim sistemi içerisinde kurulmuş devletin okullarıdır. Öğrenci ve mezunları da bu ülkenin şerefli birer vatandaşıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu vatanda yaşayan herkesin devletidir. Devlet hizmetleri de bu vatanın evlatlarınca yürütülür ve yürütülmelidir. Farklı kademelerde görev alan kişileri mezuniyetlerinden, bireysel aidiyetlerinden, inançlarından, dünya görüşlerinden, dini ve kültürel değerlerinden hareketle yargılamak gericiliktir, yobazlıktır, vandallıktır. Kişiler ve görevleri hakkında bir yorum veya değerlendirmede bulunurken objektif doğrular, başarı ve performans kriterleri ve milletin beklentileri ile ortak inanç ve kültürel kabulleri esas alınmalıdır. İlgili programda da olduğu gibi eğer birileri çıkar 'Bu devlet bizimdir, bizim gibi inanmayan, düşünmeyen, yaşamayan kim varsa onların ne devlette ne de bu hayatta yeri yoktur' anlamına gelecek düşünceler serdederse biz onlara en hafif ifadeyle 'hadi ordan' deriz" dedi.
'DEMOKRASİ VE LAİKLİK TAKİYYECİLİĞİNİ BIRAKSINLAR'
Ecevit Öksüz sözlerini şöyle sürdürdü: "15 Temmuz, 28 Şubat ve öncesi dönemlerde bu mantıkta olanlara milletimiz defalarca 'hadi ordan' demiş ve haddini en mutedil şekilde bildirmiştir, bildirmeye de devam edecektir. Unutulmamalıdır ki bizim inancımız 'bizi öldürmeye gelenlerin bile bizde dirilmesini' bize öğretir. Ancak, yumuşak başlılığımızın 'uysal koyunluk' olmadığını da gösterecek cesaret, dirayet ve kararlılık hem köklerimizde, hem fikrimizde hem gövdemizde mevcuttur. Sayın Merdan ve Kongar bu gerçekleri sanıyorum sıkça unutuyorlar. Tavsiyemiz o dur ki; Demokrasi ve laiklik takiyyeciliğini bırakıp objektif doğrulara, bilimsel gerçeklere, içerisinde yaşadıkları milletin değer ve önceliklerine yönelsinler. Tortulaşmış zihinleri veya beslendikleri kaynakları buna izin vermiyorsa da sıyrılmaya çalışsınlar. Bu aziz millet ve kadim medeniyet ile temsilcileri onları da bağrına basabilecek derin anlayışa ve birikime sahiptir."