Petrolde ise daha önce terör nedeniyle arama yapamadığımız bölgelerden Gabar'da tarihimizin en büyük petrol keşfine imza attık. Rezerv ve kalite bakımından üst seviyede olan Gabar'daki kuyularımızdan günlük 57 bin varil petrol çıkarıyoruz. Bunu düzenli olarak her yıl artırarak hedeflediğimiz yere varacağız. Bir gerçeğin hepimiz farkındayız. Enerji arz güvenliği kadar temiz enerji, verimlilik, iklim değişikliği, çevre kirliliği de artık tüm insanlığın gündemini meşgul eden hususlardır. Bakü'de düzenlenen COP29 Liderler Zirvesi'nde çevre ve iklim değişikliği meselelerinin vardığı ürkütücü boyutları bir kez daha yakından gördük.
Geçtiğimiz yüzyılda bir damla petrolü oluk oluk akan insan kanından daha değerli gören materyalist zihniyetin elinden dünyamız çok çekti. Afrika'dan Asya ve Latin Amerika'ya gittiğimiz her bölgede gözünü para, altın ve gümüş bürümüş anlayışın geride bıraktığı derin acılara rastlıyoruz. Sömürgeciler sadece insanları katletmediler. Milyonlarca masumla birlikte büyük bir çevre katliamı da gerçekleştirdiler. Zümrüt yeşili ormanları, gürül gürül akan nehirleri, gölleri, havayı, suyu maddi menfaatleri uğruna ya yok ettiler ya zehirlediler ya da kirlettiler. Yedi kız kardeş denilen petrol şirketlerinin 1. Cihan Harbi başta olmak üzere son asırda insanlığın karşı karşıya kaldığı nice savaşta, darbede, çatışmada, katliamda parmağı olduğu bilinen bir hakikattir. Diktatörler, darbeciler ve zalimler eliyle enerji kaynakları kontrol edilirken insan hayatı, özgürlükler ve adalet hiçe sayılmıştır. 21. yüzyılda sömürüye ve hırsa dayalı bu acımasız sistemin devam etmesi mümkün değildir. İnsana ve çevreye gereken önem verilmeden dünyada barış ve huzur tesis edilemez.
Unutmayalım ki kendi ihtiyaçlarımızı karşılamak kadar gelecek nesillere de daha yaşanabilir, daha temiz bir dünya emanet etmek zorundayız. Biz enerji dahil her alanda insanı merkeze alan, tabiata zarar vermeyen, sorumluluk duygusunun en üst düzeyde olduğu bir politika benimsiyoruz. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın ilkesi, enerji ile ilgili yürüttüğümüz bütün çalışmalarda temel referans kaynağımızdır. Son 22 yılda temiz ve yenilenebilir enerjiye ciddi yatırımlar yapıyoruz. Rüzgar, jeotermal, güneş, nükleer gibi alanlarda dev projelere imza atıyoruz. Toplam kurulu güç içerisinde yenilenebilir enerjinin payını yüzde 60'a yükselttik. Bu oranla Avrupa'da 5, dünyada ise 11. sıradayız. Hedefimiz 2025 yılında Avrupa'da ilk 3'e, dünyada ise ilk 9'a girmektir.
AKKUYU İLE 70 YILLIK HAYALİMİZİ GERÇEKLEŞTİRİYORUZ
Şu an 31 bin megavat olan rüzgar ve güneş enerjisi kurulu gücümüzü inşallah 2035 yılında 120 bin megavata yükselteceğiz. Nükleer enerjinin iklim krizi üzerinde olumsuz etkisinin bulunmaması bizi bu temiz kaynağa yönelten sebeplerden birisidir. Akkuyu Nükleer Güç Santrali projemizle temiz enerji yanında milletimizin 70 yıllık hayalini de gerçeğe dönüştürüyoruz. Akkuyu tümüyle devreye girdiğinde Türkiye'nin elektrik ihtiyacının yüzde 10'unu karşılayacak ve böylece yıllık 7 milyar metreküp doğalgaz ithalatı ile 35 milyon ton karbon salımını önleyecektir. Sinop ve Trakya Nükleer Güç Santrali projelerimize ilave eden küçük modüler reaktörlere yönelik çalışmalar da yürüyor. Nükleer enerjide 2050 senesinde inşallah 100 bin megavatlık bir kapasiteye ulaşmayı hedefliyoruz.
Burada şu hususun da altını çizmek arzusundayım. Biz enerji kaynaklarını asla bir rekabet, çatışma ve sömürü unsuru olarak görmüyoruz. Enerji hatlarının sadece enerji değil, istikrar, güvenlik, huzur ve refah taşıması gerektiği kanaatindeyiz. Buna göre Türkiye 7 doğal gaz boru hattı. İkisi yüzer, 4 LNG tesisi, 15 giriş noktası ve diğer avantajlarıyla dünyanın önde gelen enerji ticaret merkezlerinden biri olma imkanına ziyadesiyle sahiptir. Bu vesileyle 15 Ağustos 1974'ten beri enerjiyi ülkemize ve geleceğe taşıma misyonuyla çok stratejik faaliyetler yürüten BOTAŞ'ımızın 50. kuruluş yıldönümünü tebrik ediyorum. BOTAŞ çalışanlarımıza, ülkemize ve ekonomimize katkıları değer için teşekkür ediyorum.
Enerji konusunda şu kritik noktayı da gözden kaçırmamamız gerekiyor. Enerji tasarrufu bir milletin, bir toplumun gelişmişlik, medeniyet seviyesini gösteren önemli mihenk taşlarından biridir. Biz ayrıca Peygamber Efendimizden özellikle dereden abdest alırken bile suyu israf etme emrine muhatap olan bir inanca mensubuz. Dolayısıyla enerji dahil kaynaklarımızı sınırsızca tüketerek, sınırsızca harcayarak hiçbir yere varamayız. Kullandığımız her kaynakta başkalarının da hakkı olduğunu göz ardı ederek hiçbir yere varamayız. Enerji üretimi ile eş zamanlı olarak enerji tasarrufumuzu da artırmak, israfı önlemek, sorumluluk duygusuyla hareket etmek mecburiyetindeyiz. Enerji tasarrufu noktasında tüm vatandaşlarımdan azami hassasiyet beklediğimizi bir kez daha ifade etmek istiyorum.
CHP'NİN ENERJİ HAMLELERİMİZLE İLGİLİ KARIN AĞRISI BİR TÜRLÜ GEÇMEDİ
Türkiye'ye son 22 yılda cumhuriyet tarihinin altın yıllarını yaşatmış bir iktidar olarak enerjide de çok daha büyük hedefler peşindeyiz. Ancak burada bir üzüntümü sizlerle paylaşmak durumundayım. Her biri birer gurur vesilesi olan tüm bu projeleri hayata geçirirken tüm bu önemli adımları atarken açık söylüyorum, milletimizden başka yanımızda kimseyi bulamadık. Muhalefet bu sevinci ve gururu paylaşmaya, buna destek olmaya ne yazık ki yanaşmadı. Nükleer enerji olmuş, doğal gaz keşfi olmuş, yeni boru hatları olmuş, doğal gaz depolama olmuş, petrol kuyuları olmuş. Maalesef bunların hiçbiri muhalefetin gündeminde olmadı. Hidroelektrik santrallerimizden, nükleer enerji tesislerimize, madenlerimizin kullanılmasından petrol ve doğal gaz arama çalışmalarına kadar hiçbir gayretimize hükümetimize destek vermediler. Doğu Akdeniz'deki sismik arama faaliyetlerimizi bölgedeki rakiplerimizin söylemleriyle eleştiri yağmuruna tuttular. Karadeniz'deki keşfimize her seçim öncesinde doğal gaz buluyorlar diyerek çamur attılar. Gabar'daki petrol keşfimize adeta gölge düşürmek amacıyla akla ziyan argümanlar öne sürdüler. Türkiye'nin Somali'de, Libya'da ne işi var cümlesi bu süreçte muhalefetten en sık duyduğumuz eleştirilerden biriydi. 22 yıl boyunca aktörler değişti, genel başkanlar değişti. Ama muhalefetin, bilhassa Cumhuriyet Halk Partisi'nin enerji hamlelerimizle ilgili karın ağrısı bir türlü geçmedi.
ÖZGÜR ÖZEL BU TESİSLERİ NEDEN ZİYARET ETMEDİNİZ?
Şimdi çıkmışlar bizi çarşıya, pazara davet ediyorlar. Biz çarşıdan, pazardan gelirken siz gidiyordunuz. Biz siyasi parti olarak çarşıda, pazarda, sokakta muhalefetten çok daha güçlü bir şekilde zaten varız. Halkımızla olan gönül bağımızı bugüne kadar hiçbir zaman koparmadık. Bundan sonra da koparmayız. Burada cevabı verilmesi gereken asıl sorular şunlardır. CHP, Türkiye'nin enerji alanında gurur kaynağı olan projelerini niçin bir kez olsun ziyaret edemedi? Akkuyu santralimizin nerede olduğundan, ne işe yaradığından, enerji arz güvenliğimize nasıl bir fayda sağladığından acaba Sayın Özel'in haberi var mı? CHP'li yöneticilerin ülkemizin enerji yatırımlarıyla ilgili kayıtsızlığının, daha doğrusu bir türlü geçemeyen hazımsızlığının gerçek sebebi nedir? Sayın Özgür Özel, bizi bir yerlere davet etmek yerine önce kendisi Türkiye'nin enerji yatırımlarını bir tanısın. Buraları ziyaret etsin. Fikir sahibi olmadan önce bilgi sahibi olmaya gayret etsin. Yoksa halka söylediklerinin hiçbir anlamı olmaz ve olmayacaktır.
CHP KANTİN SOLCULUĞUNDAN KENDİNİ KURTARSIN
Biz muhalefetten gelen her türlü yapıcı eleştiriye açığız. Bakınız bundan sonra da samimiyiz. Laf olsun torba dolsun siyasetine de asla prim vermiyoruz. Akkuyu Nükleer Güç Santrali projemizle milletimizin 70 yıllık hayalini gerçeğe dönüştürüyoruz. Akkuyu devreye girdiğinde elektrik ihtiyacının yüzde 10'unu karşılayacak. Dolayısıyla enerji dahil hiçbir alanda ülkemizi muhannnete muhtaç etmemekte kararlıyız. Allah'ın izniyle bundan da geri adım atmayacağız. Daha önce de dile getirdim, bugün tekrar vurguluyorum. Cumhuriyet Halk Partisi'nin bölücü örgütün siyasi aparatlarıyla kurduğu ve adına kent uzlaşısı dediği ittifak CHP'yi enfekte etmekte, zehirlemekte, şiddete meyilli hale getirmektedir. CHP'nin bir an önce bu kantin solculuğu alışkanlığından kendisini kurtarmasını ümit ediyorum.