SON DAKİKA: Başkan Erdoğan'dan dünyaya çok net Gazze mesajı: Filistinliler 2. Nekbe'yi yaşamayacak
Son dakika haberleri: Başkan Recep Tayyip Erdoğan, "Yeni Yüzyılda Türkiye-Malezya Stratejik İşbirliği" toplantısı kapsamında kamu çalışanları ve üniversite öğrencilerine hitap etti. İsrail'in devlet terörüne her yerde dikkat çektiklerini vurgulayan Başkan Erdoğan, "Zulmü lanetledik. Mazlumların sesi olduk. Gazze'nin yanında olduk." dedi. ABD Başkanı Donald Trump'ın Gazze planına da değinen Erdoğan, "Filistinlileri sürgün teklifinin bizce ciddiye alınır bir tarafı yoktur." dedi. Erdoğan, Filistinlilerin 2. Nekbe'yi yaşamayacağını belirterek, "Netanyahu, topraklarından kopartamadığı Gazzelilere yer arayacağına, Gazze'de yol açtığı 100 milyar dolarlık zararı tedarik edeceği kaynak aramalıdır" ifadesini kullandı.
Son dakika haberleri: Başkan Recep Tayyip Erdoğan, "Adaletin olmadığı, adaletin vahşi çıkarlar uğruna rafa kaldırıldığı bir yerde insanlık adına barış, huzur ve kalkınma olmaz." dedi.
Erdoğan, Putrajaya Uluslararası Kongre Merkezi'nde, Yeni Yüzyılda Türkiye-Malezya Stratejik İşbirliği toplantısı kapsamında kamu çalışanları ve üniversite öğrencilerine hitap etti.
Konuşmasına Türkiye'deki 85 milyonun en içten selam ve sevgilerini ileterek başlayan Erdoğan, dost ve kardeş Malezya'yı her ziyaretinde ayrı bir heyecan ve bahtiyarlık duyduğunu belirtti.
Malezya Başbakanı Enver İbrahim'e ve tüm Malezya halkına sıcak misafirperverlikleri için teşekkür eden Erdoğan, Türk ve Malay halkları arasındaki münasebetlerin köklerinin 16'ncı yüzyıla kadar uzandığını, gerek tarihi gerekse kültürel anlamda müşterek bir değerler manzumesinin paylaşıldığını söyledi.
Türkiye ile Malezya'nın geçen yıl diplomatik ilişkilerin tesisinin 60'ıncı yıl dönümü olduğunu hatırlatan Erdoğan, ülkeler arasındaki bu yakın ve dostane ilişkilerin gelecekte de her alanda ivme kazanarak çok daha güçlü bir şekilde sürmesini temenni etti.
Malezya ziyaretini bölgesel ve küresel gelişmeler bağlamında önemli değişimlerin yaşandığı bir dönemde gerçekleştirdiklerini dile getiren Erdoğan, üretim-tüketim-dağıtım alışkanlıkları kökten değişirken, eş zamanlı olarak dünyanın yeni bir paylaşım kavgasına doğru sürüklendiğine dikkati çekti.
Erdoğan, bu değişimin fırtınasının, küresel ölçekte siyasi, sosyal ve ekonomik birtakım kırılmaları da beraberinde getirdiğini vurguladı.
Bu süreçte ülkeler arasındaki rekabetin daha yıkıcı hale geldiğini, kutuplaşmanın daha da arttığını, korumacı ve tek taraflı yaklaşımların rutinleştiğini müşahede ettiklerini ifade eden Erdoğan, bir hususun tespitinin iyi yapılması gerektiğini belirtti.
Küresel sistemin banilerinin İkinci Dünya Savaşı'nın galipleri olduğunu hatırlatan Erdoğan, beynelmilel münasebetlerden ekonomi, finans ve ticarete kadar birçok alanda oyunun kurallarını belirleyenlerin de aynı ülkeler olduğunu kaydetti.
Başkan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Son 80 yıldır doğudan batıya aktarılan yer altı ve yer üstü kaynaklarının önemli bir kısmı yine bu ülkelerin ekonomik, siyasi ve askeri gücünü desteklemek, halklarının refahını finanse etmek için kullanılmıştır. Elimizi vicdanımıza koyup lütfen şu sorulara cevap verelim. 1960'larda başlayan bağımsızlık hareketlerinin önünün bir müddet sonra askeri darbelerle kesilmesi tesadüf müdür? Soğuk Savaş'ın iki ana aktörü arasındaki bilek güreşinin kurbanlarının genellikle mazlum milletler olması sadece rastlantı mıdır? Büyük güçlerle ticari ilişkilerini daha dengeli, daha adil bir noktaya çekmek isteyen liderlerin alaşağı edilmesini masum görebilir miyiz? Bugün dünya nüfusunun yüzde 55'inin toplam gelirden aldığı pay yalnızca yüzde 1,3 ise bunda sistemden kaynaklanan bir sorun yok mudur?
Hasbelkader Kuzey Amerika'da doğan bir çocuğun, Afrika'da yaşayan 70 çocuktan daha fazla imkana sahip olmasını normal karşılayabilir miyiz? Karşılaştırmaları ve örnekleri çoğaltabiliriz. Haklıyı, mazlumu, zayıfı değil, güçlüyü, zorbayı, seçkini, zengini koruyan bu yapının aynı şekilde devam etmesi doğru da mümkün de değildir. Çünkü adaletin olmadığı, adaletin vahşi çıkarlar uğruna rafa kaldırıldığı bir yerde insanlık adına barış, huzur ve kalkınma olmaz."
"ADALETSİZ DÜZENE İTİRAZIMIZI HER ZEMİNDE AÇIKÇA DİLE GETİRİYORUZ"
Bundan 80 yıl öncesinin olağanüstü şartlarında insanlığa biçilen bu elbisenin, dünyaya artık çok dar geldiğini vurgulayan Erdoğan, bunun da işaretlerini geniş bir yelpazede herkesin gördüğünü kaydetti.
Son dönemde giderek artan dayatmaları, imtiyazlarını kaybetmek istemeyenlerin çırpınışları olarak değerlendirdiklerini ifade eden Erdoğan, "Haklı olanın güçlü değil, gücü elinde bulunduranın her zaman haklı çıktığı bu adaletsiz düzene itirazımızı her zeminde açıkça dile getiriyoruz. Türkiye olarak biz şuna inanıyoruz, her şeyden önce nüfusu yaklaşık 2 milyarı aşan İslam aleminin temsil edilmediği bir yapının kendisi adil olmadığı için adalet de dağıtamaz. Dünya nüfusunun dörtte birinin dışlandığı bir yapının güvenlik dağıtması, küresel istikrar ve barışa hizmet etmesi elbette beklenemez." diye konuştu.
Aynı durumun küresel yönetim sisteminde temsil imkanı bulamayan diğer gruplar için de geçerli olduğunu dile getiren Erdoğan, "Dolayısıyla ekonomiden diplomasiye, ticaretten güvenliğe sorunların çözümü için yeni bir anlayışa, yeni bir küresel düzene ihtiyacımız var. Herkesi kucaklayan, adil, paylaşımcı, farklılıkları zenginlik olarak gören ve güven esasına dayalı bir sistemin inşası tercihten öte zorunluluktur." dedi.
"EKONOMİK, SOSYAL VE ULUSLARARASI TEMSİL BAKIMINDAN DAHA ADİL BİR DÜNYA MÜMKÜN"
"Dünya beşten büyüktür" şiarının, işte bu yeni düzen arayışlarının sembollerinden biri haline geldiğini aktaran Erdoğan, bu idealin kuvveden fiile çıkmasının öncelikle zihinlere vurulan prangaların parçalanmasıyla olacağına işaret etti.
Başkan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Çatışmaların değil barışın, korkunun değil güvenin, terör ve şiddetin değil huzurun, yokluğun değil refahın egemen olduğu bir dünyanın inşa edilebilirliğine evvelemirde bizim inanmamız gerekiyor. 'Daha adil bir dünya mümkün' derken esas itibarıyla buna dikkat çekiyoruz. Mevcut sistemden çıkar sağlayan 'imtiyazlılar kulübü' bunu istemese de ekonomik, ticari, sosyal ve uluslararası temsil bakımından daha adil bir dünya mümkündür.
Gerçek manada bir değişimin yaşanabilmesi için sadece kendi maruz kaldığımız adaletsizliklere itiraz etmemiz yetmez. Kendi hakkımızı savunurken başkalarının yaşadığı haksızlık ve acılara da gönlümüzü açma cesaretini gösterebilmeliyiz. Unutmayalım ki, altta kalanın canının çıktığı bir yerde yalnızca keder olur, gözyaşı ve acı olur. Biz Türkiye olarak işte böyle bir bakış açısıyla hareket ediyoruz. Üzerimizdeki sorumluluğun farkındayız ve bu sorumluluğu hakkıyla yerine getirmenin mücadelesini veriyoruz."
Yeni ortaklıklar tesis etmenin, dış ilişkiler ve işbirliği ağını zenginleştirmenin çabasında olduklarını belirten Erdoğan, Asya'nın artan öneminin de bilinciyle 2019'da ilan ettikleri "Yeniden Asya" vizyonu kapsamında kıtayla bağları ve işbirliğini kuvvetlendirmeyi amaçladıklarını söyledi.
Aradan geçen 5 yılda bu manada önemli gelişmeler kaydettiklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bu açılımımızda Malezya'nın her zaman müstesna bir yeri oldu. Malezya ile ilişkilerimizi 2014 yılında Stratejik Ortaklık seviyesine, 2022 yılında da Kapsamlı Stratejik Ortaklık düzeyine yükselttik. Halklarımız arasındaki köklü ve yakın ilişkilere yakışır şekilde işbirliğimizi somut adımlarla tahkim etmeye başladık. Bizim için Malezya 35 milyona yaklaşan nüfusu, dinamik ekonomisi ve yetişmiş insan kaynağıyla bölgesindeki öncü ülkelerin en başında yer alıyor. Münasebetlerimizi, teknolojik işbirliği ve ortak üretim vizyonuna dayalı bir yaklaşımla geliştirmeyi hedefliyoruz. Bu vizyonumuzun meyvelerini toplama aşamasına geldik. TUSAŞ Malezya, 100'den fazla Malezyalı genç mühendise çalışma imkanı sunan etkin bir tesis haline dönüştü. Savunma sanayi firmalarımızın işbirliğiyle ikinci parti kıyı görev gemileri inşa edilmeye başlandı. ANKA İHA'lar konusunda önemli işbirliğimiz var."