Ali Bayramoğlu

30 Nisan 2013, Salı

Demokrasiyle gerçek temas…

Barış süreci aylardır gündemin bir numaralı maddesi olmayı sürdürüyor ve daha aylarca sürdürecek gibi görünüyor.

30 yıldır süren çatışma, akan kan, bunun insana, demokrasiye çıkardığı fatura canlara tak etti.

Bunun içindir ki, toplumun özellikle son günlerde genelini kapsayan, kamuoyu araştırmalarına, akil insan faaliyetlerine yansıyan ruh hali, barış ve çatışma çözümü istikametinde.

Yine bunun içindir ki, barış ve çözüm gündemin değişemez önde gelen maddesi.

Elbet mesele sadece kanın durması değil, aynı zamanda tekrar akmaması meselesidir…

Bunu sağlamak ise PKK gibi isyan hareketlerinin toplumsal ve siyasal zeminini ortadan kaldırmak demektir. Başka bir ifadeyle Kürtlerin kimi taleplerini tatmin etmek demektir.

Evet, sorun sadece PKK ve onun terörü, şiddeti değil.

Kürtlerin isyan öyküsünün PKK'yla başlamadığını, Kürt siyasi taleplerinin 1980'lerde ortaya çıkmadığını tarih kaydediyor.

Bunu, bu sütunda daha önce yazmıştık, hatırlatalım:
Osmanlı İmparatorluğu'nda Doğu vilayetlerinin geleneksel düzeni, en yüksek hiyerarşi basamağının doğrudan padişaha bağlı olduğu ağalar, beyler ve emirler tarafından belirleniyordu. II. Mahmut döneminde modernleşme hareketinin başlamasıyla, yani 1830'lu ve 1840'lı yıllarda Osmanlı Devleti merkezi hakimiyetini tesis etmek için doğrudan padişaha bağlı Kürt Beyliklerini ortadan kaldırmış, idari-siyasi egemenliklerine son vermişti.

Yönetim gücü ellerinden alan bu reform girişimlerine Kürtler isyanlarla tepki verdiler.

Kürt özerkliği peşinde koşan Botan Emiri Bedir Han'ın isyanı bunlardan birincisi oldu. 1834'te patlayan isyan 1838'e kadar sürdü. Ardından milliyetçi özellikler içeren 1897-80 Ubeydullah ayaklanması baş gösterdi.

Osmanlının son döneminde Kürt İttihat ve Terakki Cemiyeti (1908), Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti (1908), Kürt Heyvi Talebe Cemiyeti (1912) gibi milliyetçi dernekler kuruldu.

Kurtuluş Savaşı sırasında Ali Batı, Şeyh Eşref ve Koçgiri isyanları yaşandı.

1925 Şeyh Said, 1930 Ağrı, 1935 Dersim ayaklanmaları bunu izledi. 1960 sonrası önce TİP etrafında, sonra bağımsız olarak Kürt siyasallaşması yaşandı. Son olarak 1980'lerde PKK hareketi ortaya çıktı.

Karşı karşıya olunan tablo budur…

Bugün, Türkiye siyasi sistemiyle, toplumuyla işte bu köklü soruna köklü bir çözüm arayışı için yola çıkmış bulunuyor.

Bunun anlamı bu toplumun vatandaşları arasında, vatandaşlarıyla devlet arasında yeni bir toplumsal sözleşmenin yapılması, yeni bir mutabakatın gereği demektir. Bu mutabakatın hem ülkenin birlik ve bütünlüğü koruyacak hem Kürtlerin taleplerini tatmin edecek özgürlük ve özerkliği içerek nitelikte olması demektir.

Bu noktada şu hususu görmek gerekir: Bu yeniden yapılanma aynı zamanda kurucu ideolojinin temel taşlarının yerinden oynaması anlamını taşır.

Nasıl? Şöyle…
Açıktır ki, Türk ulusu göçmen bir ulustur. Göçmenler Osmanlı toprak kaybettikçe kaybedilen topraklardan içeri doğru hareket eden Müslüman ahalidir. Ve doğal olarak bu Müslümanların hepsi Türk kökenli değildir. Çerkez, Çeçen, Boşnak, Pomak pek çok farklı koldan oluşmaktadır.

Ulusun temelinde din faktörünün olması, uluslaşma sürecini de belirleyecektir.

Bu farklı kollardan tek bir kol, bir millet, Türk milleti yaratmak arayışları milliyetçilik politikalarını, Müslümanları denetlemek arayışı laiklik politikalarını şekillendirmiştir.

İttihat Terakki'den Kemalist Cumhuriyet'e ve sonrasına uzanan kurucu ideloji bu iki politika, topluma yönelik Türkleştirmek ve ehlileştirmek hamleleri üzerine oturur.

Bugün Kürt sorunu varlığını sürdürmüşse, bu, Kürtlerin bu politikalara direncinden, Türkleşme baskılarına karşı çıkmalarından kaynaklanmıştır.
Bugün Türkleştirme politikalarının iflas ettiği açıktır.
PKK hareketi de bu iflasın bir sonucudur. Bu iflas bugüne kadar Kürtlere yönelik baskı politikalarıyla ve söylemiyle maskelenmiştir. Bugün gelinen nokta bu maskenin indirilmesi, Türkleştirme hamlesinden vazgeçilmesi, bu çerçevede toplumun farklılıklarıyla yeniden inşa edilmesi sürecidir.

Gerçek bir demokrasi hamlesidir.
Şimdi ciddi bir kurma aşamasındayız…
Kritik ve hassas bir aşama…
Hepimizin düşünmesini, değişmesini, ezberlerini unutmasını gerektiriyor…

SON DAKİKA